29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Millî orduların özelleştirilmesi

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

İnsanlığı bekleyen en büyük tehlike millî orduların özelleştirilmesidir. Bunun ilk adımı askerî sanayinin özelleştirilmesidir. Devletin tank fabrikasını bir şirkete satarsınız, şirket Katar sermayesini en son teknolojiyle birleştirerek çok güzel tanklar üretir. Ya da “çılgın” bir müteşebbis çok ortaklı bir konsorsiyumla bir piyade tüfeği ihalesini kazanarak size en şahane Rus tüfeğini verir, ateş etmeye doyamazsınız.
Bütün mesele en yeni teknolojiyi kâr iştahı en yüksek sermayeyle birleştirmekten ibarettir. Sağlık sektörünüzü, hastaneleri ve hekimleriyle birlikte nasıl “hasta garantisi” vererek ya da eğitim kurumlarınızı “öğrenci garantisi” vererek özel sektöre satıyorsanız, silah fabrikalarınızı da “savaş garantisi” vererek yerli ve yabancı firmalara satabilirsiniz. “Savaş garantisi” vermeniz şarttır; zira üretilen mal ne kadar çok satılır ve tüketilirse kâr o kadar artacaktır; depolara konulup bekleyen malı özel sektör niye üretsin?
Bu yolla, mesela Putin’in bizzat reklamını yaptığı, ses hızının 20 katına ulaşarak düşmanı “meteor” gibi vuran, üstün manevra kabiliyetini haiz süpersonik füzeyi; ya da Saddam Hüseyin’in Kuveyt sınırında klasik savaş beklentisiyle nizami biçimde mevzilenen millî ordusunun ana gövdesini çöle gömen MOAB (Massive Ordnance Air Blast) silahını bile serbest piyasa ilişkileri sayesinde edinebilirsiniz; yeter ki “çılgın” bir müteşebbis ve yeterli miktarda yabancı sermaye olsun!
Millî orduların özelleştirilmesinin ikinci adımı özel orduların kurulmasıdır. Diyelim ki komşunuzla olan politik ilişkilerinizi, Clausewitz’in dediği gibi, başka araçlarla sürdürmeye karar verdiniz. Hemen bir ihale açarsınız. Dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanarak mükemmel biçimde eğitilip donatılmış serserilerden ve maceraperestlerden oluşmuş ordulardan biri ihaleyi kazanır. Şirket size zafer garantisi verir ve kiraladığınız ordu hiçbir uluslararası yükümlülük, Cenevre Savaş Sözleşmesi falan tanımadan komşu ülkeye dalar. Siz sadece eşzamanlı gözetleme, hava desteği, lojistik imkân sağlarsınız, evlatlarınızın burnu bile kanamaz.
Diyelim ki savaşta zorlandınız. Size daha önce katalog göndermiş bir özel savaş şirketinden mürettebatıyla birlikte savaş uçağı ve denizaltı kiralarsınız. Fakat aynı şirket savaştığınız ülkeye aynı anda uçaksavar ve torpido satabilir. Böylece şirket hem stok miktarını azaltmış, yeniden üretim çevrimini hızlandırmış, hem de muazzam miktarda kâr etmiş olur. Böyle bir dünyada vatan, millet, Mehmetçik, ulus devlet kalır mı?
Saçmaladığımı düşünüyorsanız, Batı Asya bölgesinde faaliyet hâlinde olan Amerikan Blackwater ya da Rusların Wagner şirketine yakından bakabilirsiniz. İleride bu türden özel savaş şirketlerini bütün devletler kiralayabilir, yenilerini kurabilir. Bu bir eğilimdir ve serbest piyasa kapitalizmi koşullarında bu eğilimin gelişmemesi için hiçbir sebep yoktur. Böylece dünyamız George Miller’ın Mad Max filminde anlattığı ortama doğru sürüklenir.
Nitekim Irak’ta işlediği cinayetler yüzünden yargılandığı için adını Academi olarak değiştiren Blackwater, Suriye’den çekilecek ABD askerlerinin yerine geçmeyi önerdi. Trump gibi basit bir tüccar bu öneriyi neden kabul etmesin? Ayrıca PKK/YPG’ye, Türk Ordusu’na karşı koruyucu kalkan olarak Blackwater yakışmaz mı?
Yankee, 65 bin kişilik PKK ordusunu eğitip donatarak özelleştirdi, satın aldı. Örgütün eski savaş ağalarının yerine, Apo’nun veliahtı Şahin Cilo’yu geçirdiği anlaşılıyor. Ansızın hareketlenerek İdlib’in yüzde 70’ini ele geçiren HTŞ de bir özel askerî örgüttür. Birincisinin Kürt devleti, ikincisinin Hilafet devleti kurmak istemesi, emperyalistlerin stratejisinde bir sorun yaratmaz, hatta onu tamamlar.
Demek ki her şeyden önce maddi ve manevi bütün değerlerin, malların ve inançların alınıp satılabildiği serbest piyasa kapitalizminden kurtulmak; vatan millet kavramlarını güçlendirmek, millî eğitim, millî savunma, millî sağlık hizmeti sağlamak gerekir. Sosyalizme de buradan gidilir. Millî güvenlik/millî ordu, bedava sağlık hizmeti ve parasız laik eğitim sağlamayan devlet, iktidarda olanları iyice zenginleştirmekten ve yerleştirmekten başka ne işe yarar?

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019