26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milliyetçiliğin açtığı kapı

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye için milliyetçilik ve sosyalizm düşüncesi arasında özel bir bağdan söz edebiliriz. İki akımın tüm dünyada görülecek tarihsel bağından öte, sadece bize özgü bir iç içeliği söz konusudur.
Modern Türk düşüncesinin temelinde dört ana cereyan yatar: İslamcılık, Osmanlıcılık, Batıcılık ve Türkçülük. 1908 devrimine kadar geçen süreçte Osmanlıcılık, Yunan ve Bulgar savaşları ile, İslamcılık Arnavut ve Arap isyanları ile güçten düşmüş, Batıcılık deyim yerinde ise kendi kendine bertaraf olmuş, Osmanlı kurtuluşunun bayrağı Türkçülerin eline geçmiştir. 1920 senesi bizim için hem kurtuluş hem de milliyetçiliğin iktidarı anlamına gelir.
Sosyalizm ise asıl büyük atılımlarını 1908’den itibaren kuvveden fiile geçen Türk devrimi içinde yapmıştır. Bu bakımdan, bizde sosyalizm, aslında milliyetçiliğin bir devamıdır desek abartmış olmayız. Türk aydınlanmasının kendi özgü gelişme biçimi Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarına milliyetçilik ve sosyalizmin bir karışımı olarak yansımıştır. Ziya Gökalp’ten Yusuf Akçura’ya, Resneli Niyazi’den Mahmut Esat Bozkurt’a kadar önemli düşünce insanlarımızın tamamında ucu sosyalizme açılan bir düşünce ufku vardır. Çünkü ülkenin durumunu objektif bir gözle tahlil edebilmişlerdir; yazdıkları reçete sosyalizme uzanan milliyetçiliktir.
Ziya Gökalp ile beraber Türkçülüğün iki önemli isminden biri olan Yusuf Akçura, milliyetçiliği iki sınıfa ayırmaktadır: Demokratik Türkçüler ve emperyalist Türkçüler. Akçura’nın demokratik diye nitelediği Türkçülük, tam bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, devrimci olandır ve 1923 Türkiyesinde iktidara gelmiştir.
BİLİMSEL MİLLİYETÇİLİK
Ben tıpkı sosyalizm için yaptığımız gibi milliyetçilik için de "bilimsel" tabirini kullanmaktan yanayım. Bilimsel Milliyetçilik, bilimsel temellere dayanan ve sadece bilimi rehber edinen milliyetçiliktir. Peki nasıl bir şeydir? Atatürk’ün altı okuna bakın, işte tam olarak öyle bir şeydir. Yanında Laiklik, Halkçılık, Devletçilik, İnkılapçılık ve Cumhuriyetçilik olan Milliyetçilik bilimsel milliyetçiliktir. Çünkü bu ilkeler milliyetçiliği çağın gereklerine göre şekillendirmekte, liberalizmin, gericiliğin veya ırkçılığın tuzaklarına düşmesini engellemektedir. Halkçılık ırkçılığın, devletçilik ve cumhuriyetçilik liberalizmin, laiklik ve inkılapçılık ise gericiliğin panzehiridir.
Liberaller, Amerikancılar, milliyetçiliğin temel prensiplerini yok sayarak onu bir rozete, bir işarete indirgemeye çalışırken, etnikçiler onu ırkçılıkla bir göstermeye çalışıyorlar. Diğer yanda ise solun ve milliyetçi aydınların ön yargılı, sorumluluktan uzak tutumu milliyetçi düşüncenin gerçek sorunları üzerine tartışmamızı olanaksızlaştırıyor.
Nedir milliyetçiliğin çağdaş sorunları? En önemli sorun küresel yayılmacılığın dayattığı etnikçiliğine ve kimlikçiliğe verilmesi gereken yanıtlardır. Milliyetçiler sol ile sosyalist fikir ile buluşmadıkça buna layıkı ile bir yanıt veremezler, aynı durum tersinden biz solcular için de geçerlidir.
AYRICALIKLI SINIFLAR SADECE SOLUN SORUNU DEĞİL
İkinci bir sorun ise Türkiye’nin ayrıcalıklı zümreler meselesidir. Belirli iş çevreleri, siyasi çevreler veya tarikat gibi yapılanmalar birbirlerini kayırmak yoluyla milletin geneli üzerinde bir tahakküm inşa ediyor. Milleti bu "iç parazitlerden" kurtarma sorumluluğu da her kesimden aydının önünde duruyor.
Öte yandan kalkınma, kültür, sanat gibi daha pek çok konu sol ve milliyetçi düşüncenin üreteceği çözümleri bekliyor.
Bakın, Yusuf Akçura ta 1923’te ne diyor: "Milli hakimiyetine tamamen sahip olan bir kavim diğer milletlere karşı tamamen hür ve bağımsız olduğu gibi, kendi içinden ayrılan fertlerin veya sınıfların da mahkumu olmaz." Milliyetçilik ve sosyalizmin ayrılmaz bütünlüğünü bundan daha güzel ifade edecek bir cümle olabilir mi?
Emperyalizm tehdidinin güncel olduğu bir çağda milliyetçilik ilerici bir direniş mevzisidir ve sol tarafından her halükarda sahiplenilmelidir. Aynı şekilde milliyetçiler de çağın sorunlarına gerçekçi yanıtlar üretebilmek için sosyalizm düşüncesine mecburdur.

Bir kitap: Yusuf Akçura’nın "Türk Devriminin Programı" adlı kitabı Kaynak Yayınları’ndan basıldı. Mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir derleme.