25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milyarderler bir ‘güzellik’ yapar mı?

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’nin AKP’nin - Dehap’ın hilesiyle - tek başına iktidara getirildiği 2002 yılında, kamu - özel, iç ve dış borçlarının toplamı yaklaşık 222 milyar dolar düzeyindeydi. 2013 yılsonu itibariyle ise bu rakam 600 milyar doları aşmış vaziyette.

Bu toplam borcun 338 milyar doları, dış borç. Dış borcun 267 milyar dolarını ise özel sektör borçları oluşturuyor.

Hatırlanacağı üzere, özel sektörün 2001 krizinde oluşan borçlarına, Türk Hazinesi garanti vermek ve kefil olmak zorunda kalmıştı.

Geçtiğimiz günlerde TBMM’de beraber çalışma şansını da bulduğum, eski - Maliye Müsteşarlarından değerli Milletvekilimiz Sn. Dr. Biltekin Özdemir’le Türk ekonomisinin durumunu ve geleceğini konuşma fırsatı buldum.

Sn. Biltekin Özdemir, bilinçli, ekonomiyi ve verilerini yakından izleyen, bu konularda araştırmalar ve raporlar hazırlayan, demokrat, vatansever bir siyaset ve devlet adamıdır.

Türkiye’de “borsa çıktı - döviz düştü” nakaratını tekrarlamaktan başka bir şey söyleyemeyen sözde ekonomistlere nazaran, Türk ekonomisinin gerçeklerine vakıf ve çözüm önerileri hususunda da oldukça hazırlıklı bir ekonomisttir aynı zamanda.

Bana, “Türkiye’de Ekonomik Büyüme milli gelirin oluşumunu ve bölüşümü” konusunda, hazırladığı son araştırmasını da takdim etti.

İşte o raporda ayrıntılarıyla gösterilen birçok büyüme ve borç rakamını ayrıntılı bir biçimde analiz ettim.

Sn. Özdemir, benim “kof büyüme” olarak adlandırdığım bugünkü ekonomik büyüme rakamlarına ilişkin ilginç bir alternatif deyim kullanıyor.

Büyümenin yaşam standartlarını yükselten ve daha kaliteli bir yaşam sağlayan “kapsamlı büyüme” özelliklerine sahip olması gerektiğini vurguluyor.

Özetle, “reel sektördeki artışları ve gelişmeleri gözardı edip, sadece parasal faktörlerin ve finansal ilişkilerin genişlemesine ve borsa oyunlarına bakarak, ekonomi hakkında fikir yürütmek hem yanıltıcı olur, hem asimetrik şoklara duyarlılığı azaltır, hem de işsizliğe çare olmaz. O nedenle tek başına büyüme yeterli olmaz” diyor Sn. Özdemir.

Söz konusu çalışmada, 2012 yılsonu itibarıyla Türkiye’nin dünya ülkeleri arasındaki kişi başına düşen gelir sıralaması veriliyor.

Buna göre Türkiye toplamda, 17’inci büyük ekonomi olmakla beraber kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 62’inci sırada.

Bu faturayı kim ödeyecek?

Türkiye’nin İnsani Gelişmişlik Endeksi (İGE) sıralamasında, 2012 yılı itibarıyla, 187 ülke arasında 0.722 (İGE) değeri ile yüksek insani gelişmişlik sahip 47 ülke arasına giremeyip, 90’ıncı sırada ve Ekvator, Ermenistan, Makedonya, Ukrayna gibi ülkelerin gerisinde yer almasının da oldukça düşündürücü olduğunu belirtiyor, Sn. Özdemir bu çalışmasında.

Bir fikir edinilebilmesi bakımından, Türkiye’nin İnsani gelişmişlik ve endeksinde, 2000 yılında 136 ülke arasında 68’inci, 2010 yılında ise 169 ülke arasında 83’üncü olduğunu da vurgulamak isterim.

Ülkemizde 2012 yılı itibarıyla; 1.7 milyon kişinin “açlık” sınırının altında, 12.3 milyon kişinin ise yoksulluk sınırı altında günlük gelire sahip olması da başka bir düşündürücü tablodur.

Tabi bu 600 milyar doları aşan, toplam iç ve dış borcun faturasını kim, nasıl ödeyecek diye yakıcı bir de soru geliyor aklımıza.

Ancak, dünyada kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 62’inci olan Türkiye’nin “dolar milyarderi” sayısında ilk 10 ülke arasına girdiği ve İngiltere’den, Fransa’dan, Brezilya’dan ve de Kanada’dan daha fazla dolar milyarderine sahip olduğunu düşününce, bu milyarderler borçların geri ödemesinde bir “güzellik” yaparlar mı diye düşünmeden edemiyor insan doğrusu.

Dünyada gelir dağılımı bozuk ülkeler grubu arasındaki “mümtaz” yerini kalıcı bir hale getirmiş olan Türk ekonomisinin, “borcu bini aşmış” bu durumunda, faturayı kim ödeyebilir ki başka?