25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mücadele cephesinde miyiz yoksa yargı kürsüsünde mi?

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in 30 Ağustos akşamı Çankaya'da yaptığı açıklama, geniş yankı uyandırdı. Hem devlet katında, hem de toplumda.

Aydınlık yazarları Ufuk Söylemez, Mustafa Mutlu, Sabahattin Önkibar da görüşlerini açıkladılar. Mehmet Ali Güller, Atanur Güneysu, Ali Haydar Yedek arkadaşlar yanında çok sayıda okuyucumuzun bu konuda yazdıkları e-postalar da ulaştı. Hepsine konuya ilgileri nedeniyle teşekkür ederiz.

DAMGALAMAK VE SAVAŞMAK

Görüşler iki farklı konumdan açıklanıyor. Bir konum, yargı kürsüsüdür. Diğeri ise, mücadele mevzisidir.

Aslında her olaya, her sürece alınan tavırlarda hep bu iki konumla karşılaşıyoruz. Örneğin Tayyip Erdoğan yönetiminin F örgütünün üzerine yürümesinde de gördük.

Yargı kürsüsünde bulunanlar, yapılan işe bakmıyorlar. Onlar için mücadelenin ihtiyaçları, izlediğimiz amaç önemli değil. Kafalarında önceden verilmiş bir yargı var. Buna damga da diyebilirsiniz. Somut olarak alınan tavrın mücadeleye katkısı, onları pek ilgilendirmiyor, kafalarındaki damgayı yapıştırıyorlar. Çünkü cephede değiller.

NEHİR DE AYNI NEHİR YIKANAN DA AYNI YIKANAN

En önemlisi felsefelerine bakarsanız, hareketi reddediyorlar. Bu arkadaşlarımıza göre, her şey yerinde duruyor ve değişmiyor. Bir nehirde binlerce kez yıkanmaktadırlar. Nehir hep aynı nehirdir ve yıkananlar da hep aynı yıkananlardır.

Örnek olarak bakınız Ali Haydar Yedek kardeşimiz ne buyuruyor:

"Ben bugünkü yazınızı hiç ciddiye almadım. Tam tersine çok komik buldum, acı acı gülümsedim. Genkur'un açıklamalarında değil tarihi, coğrafi, matematiksel filan hiç bir ciddiyet bulamadım. Olsa olsa bir acizlik, teslimiyet, göz yumma, kulaklarını kapatma ile sınırlı üç değil, iki maymunu oynama söz konusu yapılabilir. Kısacası bu kamu görevlisinin patronu gibi o makama layık olmadığını ben değil, sınıf arkadaşları söylüyor."

Yargı kürsüsünden yapılan diğer açıklamalar da böyle. Hiçbiri pratiği ya da hayatın akışını tartışmıyor, dikkate almıyor. Ellerinde hazır önyargılar var, onu yapıştırıyorlar.

BAŞARIYI GÖZETMEK

Oysa Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in açıklamasını yaşadığımız Pratik içinde kavrayabiliriz, ancak mücadele cephesinden değerlendirebiliriz.

Önce biz hangi mevzideyiz, onu saptamak durumundayız.

Hakem veya hakim mevzisinde olanların vatanı savunma, Cumhuriyet Devrimini tamamlama görevlerine katkıda bulunma şansları yok.

Bizim programımız, Kemalist Devrimi tamamlamak diye özetlenebilir. Ve günümüzün somut koşullarında, PKK terör örgütünü tasfiye etmek ve vatan bütünlüğünü sağlamak görevleri önümüzde duruyor. Bu görevlerin başarılmasına hizmet eden her adımı, her uygulamayı olumlu karşılarız. Çünkü başarıyı gözetiyoruz, savaşı kazanmak istiyoruz.

Burada adımı atanın, işi yapanın kimliğini sorgulamak, kendisine yargıçlık görevi vermiş olanların işi olabilir, ama bizim işimiz değildir.

İşi yapanın kim olduğu değil, işin yapılması süreci belirler. Kaldı ki, yapılan bir iş varsa, o işi yapan hakkında karalamalara girişmek, o işin yapılmasına karşı olanların işidir.

BIRAKALIM YIPRATMA KAMPANYASINI AÇILIMCILAR YÜRÜTSÜN

Genelkurmay Başkanı, bu ülke için kararlı bir tavır alıyor ve bazı dostlarımız ona karşı karalama kampanyası yürütüyor. Bırakalım o kampanyayı Açılım'ın sahipleri yürütsünler. Nitekim Genelkurmay Başkanımıza karşı cephe alanlara bakınca, AKP ve PKK yönetimlerini görüyoruz. Çünkü Org. Özel, Bölücü Açılıma karşı açık ve kararlı bir tavır koymaktadır.

YAŞADIĞIMIZ SÜREÇ

Yargıç kürsüsüne kurulmuş olanlar, yaşadığımız sürece de bakmıyorlar. Çünkü onlar için maddî sürecin kendisinden çok, oluşmuş ya da oluşturulmuş hükümler belirleyici.

Genelkurmay Başkanı'nın tavrı, aslında Lice'deki PKK heykelinin yıktırılmasıyla başlamıştır. Ama daha önemlisi, Suriye'nin ABD'yi yenmesinden sonra bölgemizde birleşme süreci başladı ve PKK da inişe geçti. Başka deyişle Açılım, aslında bir kayaya dayanmıştır. Bölgede yükselen eğilim birliktir ve yükselen siyasal güç de İşçi Partisi'dir. Bu koşullarda kararlılıklar ortaya konmaktadır.

Bizim önümüzdeki görev ise, fermanlar vermek değil, mücadeleyi sonuca ulaştırmaktır. Savaşan insan için mücadeleye en küçük katkının bile değeri vardır. Kaldı ki, burada katkı başarıyı belirleyecek kurumun tepesinden gelmektedir.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NİN KARARLILIĞINI SELAMLAMA

PKK'nın temizlenmesi, elbette Kürt yurttaşlarımızın katılımıyla olacaktır. Ancak devletin yaptırım gücü bir kenara atılarak başarı kazanılamaz. Bu durumda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kararlılığını desteklemek, her yurttaşın görevidir.

Yargı kürsüsündeki yargıç değil, vatan bütünlüğü için mücadele eden yurttaş olursak, Genelkurmay Başkanının kararlılığını selamlarız ve bu nedenle hiçbir şey kaybetmeyiz ama vatanı kazanırız.