19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Müslümanlara karşı terörün ekonomik ve psikolojik zemini

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Paris’te İslam adına İslam’ı vurdular.

Bu terör eyleminin kurbanları, evet Fransızlardır ama asıl kurbanlar, Avrupa’da yaşayan Müslümanlardır. Afrikalısıyla, Arabıyla, Farsıyla, Asyalısıyla ve en başta da Türküyle bütün Müslümanlar, şimdi ırkçı ve yobaz nefretinin hedefi haline getirildiler.

Öncelikle Fransız halkının ve Avrupa’da yaşayan herkesin acısını paylaşıyoruz. Başsağlığı diliyoruz.

MÜSLÜMANLARI SORGULAYAN EKONOMİK SÜREÇ

Olay üzerine Eski Almanya Başbakanı Helmut Schmidt’in yazdıkları ister istemez akla geliyor. Özellikle Die Maechte der Zukunft ve Die Selbstbehauptung Europas adlı kitaplarında, geleceğin dünyasında Avrupa’nın yerini tartışır. Karamsardır. Avrupa’nın 21. Yüzyılına bakar ve umudu yoktur. Avrupa, her alanda iddiasını kaybetmektedir. Ekonomik gidiş, ister istemez Avrupa’daki yabancı işgücünün sorgulanmasını gündeme getirecektir. İşsizliğin yükselmesi karşısında kabak Müslümanların başında patlayacaktır. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye’den gelen yabancı işçiler, kaçınılmaz olarak Avrupa’daki ırkçı ve dinci bağnazlığın hedefi olacaklardır. O nedenle Müslüman işgücünün kabul edilmesi, Avrupa açısından yanlış olmuştur. Bunlar, Helmut Schmidt’in görüşleridir ve sarsıcı ekonomik krizlerin eşiğinde bulunan dünya ve Avrupa koşullarında çok ciddî uyarılar içermektedir.

ZENGİN HIRİSTİYANLARIN KULÜBÜ

Batı Avrupa ekonomisinin ufuklarına baktığımız zaman, Müslüman işgücü ve hatta girişimciler için iç açıcı işaretler göremiyoruz. Ekonomik bunalımlar ve artan işsizlik, Avrupa’da çalışan Müslümanların ülkelerine geri gönderilmesi talebini gündeme getirecektir.

Bugün Avrupa’da ırkçılık ve yobazlık, somut olarak Müslüman ve Türk düşmanlığı şeklinde sahne alıyor. Avrupa Birliği, köklerini “Hıristiyan Uygarlığı”na bağlamaktadır. Bayrağı bile bunu dile getiriyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabul edilmeyişi iki nedenle açıklanıyor. Türkiye, birincisi zenginler kulübünde değil; ikincisi Hıristiyan değil Müslüman.

İSLAM ADINA TERÖRÜN GERÇEK KURBANLARI

Paris’teki terör eylemini kimin yaptığı, iki günde belli olur. Ama kimin yaptırdığı çok daha önemli bir sorudur.

Hazreti Muhammet gibi insanlık tarihinin büyük bir insanına yöneltilen hakaretler, bırakalım Müslüman Dünyasını, insanlık değerleri açısından da ayıbın ötesinde rezilliktir. Ancak buna tepki, insan öldürmek olamaz. Bu eylem, insanlığı Hz. Muhammet’e saygıya çağırmıyor, Avrupa’daki ırkçı ve yobaz bağnazlığını Müslümanlara karşı kışkırtıyor.

Avrupa’da İslam adına terör, döner Müslümanları vurur. Zaten Müslümanlara karşı bağnazlığın ekonomik zemini var. Bu zemine bir de nefreti katmak, Müslümanların hayrına değildir. İnsanlığın da hayrına değildir.

AVRUPA UYGARLIĞININ DEĞERLERİ

Fransız halkının acısını paylaşıyoruz. Ancak bunun ötesinde Avrupa’da demokratik devrimlerin değerlerini elbirliğiyle yaşatma göreviyle karşı karşıyayız. Dinsel ve millî hoşgörü, inanç ve kanaatlere saygı, toplumları inciten davranışlardan kaçınmak, düşünceyi açıklama özgürlüğü, hangi inanç ve milletten olursa olsun herkese eşitlik ve saygı, bugün Avrupa’da yaşayan herkesin öncelikli ihtiyacıdır, en başta Müslümanların elbette.

DEMOKRATİK DEVRİMLERİN ÇAĞIMIZDAKİ ÖNCÜLERİ

Demokratik devrimler, kapitalizmin öncüsü olan Avrupa ve Kuzey Amerika’da başladı. Ancak 20. Yüzyılın başından beri artık demokratik devrimlerin coğrafyası, Asya, Afrika ve Latin Amerika’dır. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa, dünya gericiliğinin merkezi haline geldi. Bu durumda, Mazlumlar Dünyasının insanları, Avrupa’da hoşgörü ve özgürlüğün en güvenilir gücüdür. Ancak onlar, Avrupa’nın asıl sahipleri olan halkların demokratik geleneğiyle birleşmek durumundadırlar.

Avrupa uygarlığının demokratik mirası, ne olursa olsun kendi anayurdunda da ölmemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Perinçek-İsviçre Davası’nda verdiği karar, bu açıdan gerçek Avrupalıların deyişiyle “Çok cesurdur, mükemmeldir ve umut vericidir.”

İNSANLIK CEPHESİ

Elbette bütün dünyada ama özellikle Avrupa’da, hoşgörü, kardeşlik, barış ve karşılıklı anlayış için bir İnsanlık Cephesi oluşturmak, önemli bir görev. Burada özellikle Afrikalı, Ortadoğulu, Asyalı göçmenlere büyük iş düşüyor. Özellikle de Türklere. Çünkü Türkler, Asya’da millî demokratik devrimin başını çektiler. Atatürk Devrimiyle yarattığımız insancıl ve laik birikim, Avrupa için de bir güvencedir.