25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ne iktidar ne muhalefet seçenek ulusta...

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Evet; AKP, cumhuriyetle sinsice hesaplaşmaya çalışıyor... Son yıllarda Devrim Yasaları'nı yıkmaya yönelik uygulamaların amacı da bu...

Ve ne yazık ki iktidar, karşısında ciddi bir direnç görmediği için de giderek pervasızlaşıyor...

Evet, muhalefet de ne yazık ki AKP ile mücadele edemiyor... Meclis'te grubu bulunan partiler, AKP karşısında umut olamıyor, bir türlü seçenek de yaratamıyor... Kitle örgütleri ise suskun... "Ergenekon" operasyonları ne yazık ki onları da sessizliğe gömdü...

Medya derseniz hak getire!.. Yüzde 80'i AKP'li iktidarın denetimine giren medya, bırakın halkın sesine tercüman olmayı, milletin sesini kısmak için her türlü numarayı çeviriyor...

Peki geride ne kalıyor?.. Umudu kaleye çeviren tek güç, ulusun sarsılmaz direnci... Bayram ambargoları, bayrak yasakları, faşizan yasalar bir tek millete geri adım attıramıyor...

Yani seçenek aslında ulusun ta kendisidir... 23 Nisan'larda, 19 Mayıs'larda olduğu gibi dün de cumhuriyetin 90. yıldönümü nedeniyle milyonlarca yurttaş "cumhuriyet" sevdası uğruna meydanları doldurdu...

İşte anlaşılıyor ki; cumhuriyeti yıkmaya çalışan sinsi tuzaklara, emperyalist oyunlara ve Truva kısraklarının ihanetine karşı direnci de, yalnızca ulusun kendisi yaratabiliyor...

Asıl sorun, bu ulusal güce devinim yaşatabilecek "milli merkez"in neresi olacağı... Taban hazır, peki lokomotif nerede?..

Başkanlar Kılıçdaroğlu'na ne dedi?..

Mustafa Sarıgül'ün tek derdinin, CHP'yi kilitlemek ve kendine muhtaç duruma düşürmek olduğunu bütün kamuoyu biliyor...

CHP yönetiminin Sarıgül'e yönelik karmaşık tavrı ise tabanda infial yaratıyor... Çünkü CHP tabanı, medyanın kiralık kalemlerinin utanç verici yalanları ve balon anketlerle pohpohlamaya çalıştıkları Sarıgül'e değil, önseçimle ortaya çıkacak bir adaya sıcak bakıyor.

Son 30 yılda CHP'nin İstanbul'da il başkanlığını yapan 12 kişi geçtiğimiz günlerde "önseçim" konusunu görüşmek üzere bir toplantı yaptı... Hasan Fehmi Güneş'ten Algan Hacaloğlu'na kadar katılımın olduğu toplantıya, Yüksel Çengel ve Kamer Gök mazeretleri nedeniyle gelememiş... Eski il başkanlarından Gürsel Tekin ile Ercan Karakaş'a da toplantıyla ilgili bilgi verilmiş.

Toplantının ardından il başkanlarını temsilen Şinasi Öktem, Ali Özcan ve Doğan Öztunç, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na gitmişler... Sonrasını Şinasi Öktem'e sorduk, şunları anlattı:

"90 yıllık bir parti olarak CHP'nin kendi içinden belediye başkan adayı çıkartacak potansiyeli var. İstanbul da aday belirleme yönteminde örgüte sorulmalı, örgüt karar almalıdır. Partimizin temel değerlerine bağlı kalarak, aday seçimini hangi demokratik yöntemle yapacağımızı tabana bildirmeliyiz. İstanbul Belediye Başkanı, partinin değil, partililerin adayı olmalıdır. Bu da elbette tüm üyelerin katılacağı önseçimle mümkündür. Aday, örgütün gücünü heyecanını ve iradesini arkasına almalıdır. Çare Cumhuriyet Halk Partisi örgütündedir."

Öktem'e dedik ki "Peki, Kılıçdaroğlu bu talebiniz karşısında ne dedi?.." İşte CHP liderinin yanıtı:

"Olabilir, neden olmasın... Birçok yerde önseçim yapıyoruz. Buralarda iyi sonuçlar da alıyoruz."

Bakalım eski il başkanlarının "önseçim" çağrısına sıcak baktığını hissettiren Kılıçdaroğlu, "parti içi demokrasi"ye mi bağlı kalacak, yoksa "baron" diye nitelenen CHP'yi yıkım çevreleriyle medyanın Sarıgül tuzağına mı düşecek?...

AKP'lilerin ikiyüzlü takiyesi!..

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 14 Aralık 2005'te: "Kamu görevlileri için dini sembollerin taşınması yasaklanmıştır. Gerekçe şudur: Boynunda haç taşıyan bir kamu görevlisi Hıristiyanlığı sembolize ederse, bir Musevi başındaki takkesiyle veya bir Müslüman başörtüsüyle, kendisinden eşit hizmet almaya çalışanlara bir korku verebilir."

25 Ocak 2008'de "Kamuda türban olmalıdır" diyen Konya Milletvekili Hüsnü Tuna, disiplin kuruluna verilmiş ve uyarı cezası almıştır... AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli bu olay üzerine şöyle demişti:

"Bizim tek gündem maddemiz, yükseköğretimdeki öğrencilerinin sıkıntılarının giderilmesi, kamunun diğer alanlarında problem yok. Böyle bir tartışma olmadı, olmayacak, böyle bir şey gündeme gelmeyecek."

Geçen yıl ise TBMM'de kadın milletvekillerinin pantolon giyebilmesine ilişkin İçtüzük değişikliği gündeme geldiğinde BDP grubunun "TBMM Genel Kurulu'na türbanla girilmesi" önergesini AKP grubu reddetmiş ve kendi önergesini geri çekmişti?..

CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz işte bu olayları anımsattıktan sonra sormuş:

"AKP iktidarı, TBMM ve devlet kurumlarında dini simgeleri kullanımının yolunu açarak Anayasa'nın laiklik ilkesini hiçe saymakta, Anayasa madde 24'te belirtilen 'Kimse Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz' ilkesini çiğnemekte ve Anayasayı ihlal suçunu işlemektedir."

Bir CHP'li vekilin çağrısı...

"TBMM'ye boynunda haç, Musevi takkesi, rahibe kıyafeti gibi dini simgelerle nasıl girilemezse türbanla da girilemez. Böylesi bir girişimde bulunacağını ifade eden AKP'li iki kadın milletvekili Anayasayı ihlal suçu işleyeceklerdir. AKP'li iki kadın milletvekili Cumhuriyetin yıkım projesinin simgeleri olarak tarihe geçmek istemiyorlarsa bu girişimlerinden vazgeçmelidirler.

Özellikle kadın örgütleri kadının özgürlüğüne ve Cumhuriyetin kazanımlarına ciddi bir saldırı niteliğinde olan dini simgelerin kullanılması ve istismar edilmesine karşı açıkça tavır almalıdırlar. Yoksa yarın çok geç olacaktır.

Ben; laik, demokratik, çağdaş Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik dini simgelerin istismar edilmesine asla sessiz kalmayacağım ve Anayasanın ihlaline göz yummayacağım. Cumhuriyetin 90 yıllık kazanımlarına ve Cumhuriyete meydan okunmasına karşı bütün kadınları laik, demokratik, çağdaş Cumhuriyete sahip çıkmaya çağırıyorum."

Yukarıdaki açıklamayı CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz yaptı... Asıl merak ettiğimiz şu, diğer CHP'li vekiller bu açıklama karşısında susacaklar mı?..