19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nerede bu devlettttttttt?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Bu ülkede artık “devlet” denilen bir olgunun kalmadığını ve milyonlarca yurttaşın da “Allah’ın umuduna” bırakıldığını kanıtlayan çok şaşırtıcı bir haberi 6 gün önce CNN Türk şöyle duyurmuştu;
“Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), 7 Ocak 2016’da kritik kurumlara geçtiği uyarı yazısında, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık başta olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) gibi ilgili tüm kurumlara saldırılar konusunda hazırlıklı olunması gerektiği uyarısında bulunduğu öğrenildi... Uyarı yazısında TSK ve emniyet mensuplarının kullandığı servis toplanma yerlerinin hedef olabileceği uyarısında bulunuldu.”
Benzer bir haber de dünkü Sözcü gazetesinin manşetindeydi... Gazeteye göre, MİT 28 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara saldırısından 6 gün önce EGM İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlıklarına bir yazı gönderdi...
EGM ise söz konusu uyarıyı 12 Şubat 2016 günü “acil” kodu ile Ankara, İstanbul ve İzmir valiliklerine iletti. Emniyet İstihbarat’ın yazısında şu bilgilere yer verildiği öne sürüldü:
“TAK tarafından Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere metropollerde canlı bomba/sabotaj tarzı eylemler gerçekleştirilmesinin planlandığı ve bu amaçla keşif çalışmalarının yapıldığı, eylem hedefleri arasında Emniyet veya TSK mensuplarının personel servis araçları, Ankara-Kızılay veya İstanbul-Taksim gibi kalabalık meydanlar bulunduğu yönünde önemli bilgiler elde edilmiştir...”

Çivisi çıkan rejim!..
Türkiye’yi sarsan her terör olayının ardından yukarıdaki haberlerin benzerleri medyaya yansır...
Yok, “MİT uyarmıştı”, yok “emniyet dikkat çekmişti” gibi, “biz zaten biliyorduk da kimse önemsemedi” şeklinde sıradanlaşmış ama sonu hep katliamla biten haberlerdir bunlar!..
Söyler misiniz; verdiği bilgiler ve yaptığı uyarılar değerlendirilmiyorsa, bir ülkede istihbarat örgütlenmesine ne gerek vardır ki?..
Devlet milyonlarca lirayı istihbarat için neden harcar bu ülkede?.. Binlerce personel, araç gereç, trilyonluk bütçe ve devletin silahlı güçleri boşuna mı harcanıyor bu ülkede?..
Evet; son Ankara saldırısıyla ilgili daha önce emniyet birimlerine uyarı yapıldığı doğruysa, bu ülkede devlet düzeninin çivisi tamamen çıkmış demektir...
Ya da Ankara gibi bir başkentte bile güvenlik tehlikesiyle ilgili uyarılar hasıraltı edilmişse, ya devletin istihbaratı amaç dışı işler peşindedir ya da devlet içinde “AKP’ci-cemaatçi” çatışması ciddi bir bananecilik başıboşluğu yaratmıştır ki, en tehlikelisi de budur...

Muhalefete susacak mı?..
Madem durum çok vahim, o halde ısrarla soralım; Meclis’teki muhalefet Ankara’daki katliamı önleyemeyen bu ürkütücü istihbarat skandalını neden mesele haline getirmiyor ki?.. Bu kaçıncı skandal, bu kaçıncı ihmal ve bu kaçıncı kan deryasıdır?..
28 cana mal olan istihbarat skandalı da unutulacaksa, o halde demezler mi “hadi, medya ve siyasetten umut kesildi”, peki, bu ülkede “Devlet Deneteme Kurulu” ne yapıyor acaba?..
Söyler misiniz; Dünyanın neresinde her katliamın ardından “biz zaten uyarmıştık” bahanesine sığınan bir bürokrasi, uyarıları göz ardı eden güvenlik teşkilatı ile yaşanan skandalların sorumluluğunu bir türlü üstlenmeyen siyasi bir iktidar vardır acaba?..
Ve en önemlisi de, devlet içinde başıboşluk ve belki de çatışma görüntüsü veren bu ihmaller yüzünden daha kaç masum yurttaş katillerin patlattığı bombalarla can verecek?..

Pekşen’den ürkütücü uyarı!..
Yukarıdaki satırlara bakarak; “Türkiye’de teröre karşı bir istihbarat zafiyeti var mıdır yok mudur” şeklinde aylardır süren tartışmayı alevlendirmek gerekli midir sizce?.. Ne yazık ki değil!.. Çünkü her şey tüm detaylarıyla ortada!!!
Peki; devletin kritik birimleri arasında istihbaratın değerlendirilmesi konusunda derin bir gaflet olduğu anlaşılıyor da, bunun asıl sebebi nedir acaba?..
Bu soruya da yanıt olacak bir tartışma, CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in önceki gün yaptığı vahim bir uyarıyla iyice alevlendi... CHP’li vekile göre; iktidar devletin istihbaratını amaç dışı kullanıyor!.. Diyor ki Pekşen, “AKP kendi MİT’ini kuruyor!..”
Çünkü tüm yurttaşların fişlenmesine yasal zemin hazırlayacağı iddiasıyla tepki çeken “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı”nın bu hafta yasalaşması bekleniyor...
Eğer tasarı yasallaşırsa milyonlarca yurttaşın tüm özel bilgileri de bir havuzda toplanacak; MİT, Jandarma ve polis tüm bilgilere erişim hakkı kazanacak.

Gizlilik kalmayacak!..
Peki; bürokrasi, yargı ve medyadan sonra istihbaratın da şaşırdığı bir ülkede, “fişleme yasası” yurttaşı nasıl kıskaca alacak acaba?..
CHP’li Haluk Pekşen’in şu uyarıları, kişi hak ve özgürlüklerinin ne kadar tehdit altına gireceğini de gözler önüne seriyor;
“Tasarı yasallaşırsa, mezhep, gen haritası, karı-kocanın cinsel yaşamına dair bilgiler, çıplak fotoğraflarınız her şey dosyanıza girecek; ‘kişisel veri’ sayılacak, Hakim kararı olmaksızın yapılan telefon dinlemeleri, video kayıtları da mahkemelerde ‘delil’ sayılabilecek. Tasarı kişinin nüfus cüzdanı, kredi kartı, sürücü belgesi, diploması, el - göz haritası, kan grubu, parmak izi gibi biyolojik bilgileri de ‘veri’ kabul ediyor...”
Haluk Pekşen, Meclis’te tasarıya karşı direneceklerini ve yasallaşması halinde iptali için Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e gideceklerine dikkat çekiyor ama asıl soru şudur; Sahi neler oluyor bu ülkede?.. Bu memleket hızla faşizme mi gidiyor?..