20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

O’nu neden bu kadar özledik? -1

Hikmet Çiçek

Hikmet Çiçek

Gazete Yazarı

A+ A-

İşçi-Köylü, Proleter Devrimci Aydınlık, Halkın Sesi, Bora, Türkiye Gerçeği, Günlük Aydınlık gazetesi, Ufuklar, Saçak, 2000’e Doğru, Yüzyıl, Teori, Aydınlık, Bilim ve Ütopya, Köylü, Öncü Gençlik dergilerinde Hasan Yalçın, Mustafa Söğüt, Selim Uslu ve Yavuz Savaşkan adıyla binlerce makale...

O’nu neden bu kadar özledik? -1 - Resim : 1

Devlet ve Ben, Ortak Aklımız Parti, Psikolojik Savaş, 68’in Sırrı, Dönekler, Neo-liberal ‘’Sol’’, NGO’lar, Medyamızın Halleri, Aydın Rantı, Romanda Aydın Tipleri, Zaman ve Aşk, Gül’e Mektuplar ve Yıldızlı Masallar... Keyifle okuduğumuz, çok şey öğrendiğimiz kitapları...

Örneğin “68’in Sırrı”nı okuyunuz. 1968’in tecrübelerini bir kahramanlık edebiyatından çıkarıp, bu tecrübeden bilimsel, teorik sonuçlar çıkaranların başında Hasan Yalçın gelir. Hasan Yalçın, bir eski kuşak devrimcisi olarak efsaneler üzerinde yatmadı, “ben içerdeyken” edebiyatı yapmadı, bireysel kahramanlık masallarına itibar etmedi, 68’li olmanın rantını yemeyi düşünmedi, haksız kazanç peşinde koşmadı. Para, pul onun için “elinin kiri”ydi. Para düşkünlerini her zaman aşağıladı.

Makam, mevki, koltuk, sandalye derdi olmadı. Makam mı? Proleter devrimcilikten daha yüce makam mı olurdu? Genç kuşaklara, yaşadığı tecrübenin teorik mirasını bırakmaya çalıştı. Yalçın’ın kitabının adı olan “68’in Sırrı” aynı zamanda Hasan Yalçın’ın sırrıdır!

İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın’ı, 29 Ağustos 2002 günü seçim çalışmaları için gittiği Uşak’ta kalp krizi sonucu kaybettik.

ELİNE SAĞLIK IŞIK SONER

Hasan Yalçın sağlığında bu kitaplardan sadece “Devlet ve Ben”i görebildi. Hasan ağabeyin yazılarını gazete ve dergilerin sayfalarından çıkaran, onlara yeniden hayat veren, derleyen, biz okurlarına sunan Işık Soner’i de sevgiyle anıyoruz. Onun titiz çalışması olmasaydı Hasan Yalçın’ı tekrar tekrar okuyabilmekten mahrum kalacaktık. Eline sağlık Işık Soner.

Tarihçi- yazar Osman Selim Kocahanoğlu, Kazım Karabekir için “düşündüğü gibi yazmadı, yazdığı gibi düşünmedi” der. Hasan Yalçın tam tersidir. Düşündüğü gibi yazar ve yazdığı gibi düşünür. Kimseye eyvallahı yoktur. Eğriye eğri, doğruya doğrudur. Düşüncesi neyse dobra dobra açıklar. Sözünü sakınmaz, “başkaları ne der?” diye tereddüt etmez. Sevgili Işık Soner tarafından yayıma hazırlanan Hasan Yalçın kitaplarından “Ortak Aklımız Parti”yi yeniden okuyunuz. Bu kitapta devrimci bir parti konusunda akla gelebilecek bütün soruların yanıtları vardır.

BAŞARI ÖLÇÜSÜ NE OLMALI?

“Başarı ölçülerimizi değiştirmeliyiz” der, Hasan Yalçın. “Teori ve politika alanındaki üstünlük ve başarımızla gurur duyduk. Ama artık bunlarla tatmin olmamalıyız” diye uyarır ve şöyle devam eder:

“Partinin çevresindeki birikimi üye olarak kazanamıyoruz, ama halk ‘en iyi sizsiniz’ diyor! Artık sevinilecek bir durum değil. Temel örgüt sayımızda bir artış yok, ama teorimiz mükemmel! Geçiniz. Büyük sanayi merkezlerinde işçi üyelerimizin sayısı yeteri kadar artmıyor ama, filanca aydın bizi beğeniyor. Yetmez. Filanca fabrikadaki direnişte önder konumda değiliz ama, sendikacılar bizim Partimizi seviyorlar! Bizi tatmin etmez.”

Hasan Yalçın, başarı ölçümüzün köklü biçimde değişmesini ister. Onun ölçüleri somut ve basittir. 23 yıl önce şöyle der:

“Kaç emekçiyi Parti’ye üye yaptık?

Kaç köyde kaç Parti üyesi var?

Kaç yeni temel örgüt kurduk?

Kaç fabrikada temel örgütümüz, kaç fabrikada üyemiz var?

Kaç sendikanın, kaç kitle örgütünün yönetimindeyiz?

Hangi kitle eylemlerine önderlik ettik?

Kaç profesyonel kadromuz var?

Mali kaynaklarımız ne kadar zamanda, ne kadar artırdık?

Ne kadar zamanda kaç eğitim toplantısı yaptık, kaç üyeyi eğittik?

Ne kadar dergi (gazete HÇ) satıyoruz?”

Hasan Yalçın’ın devrimci bir partinin çalışma tarzı ve örgütlenme anlayışına ilişkin eleştirilerinin bugün de geçerli olduğunu söylemeye gerek var mıdır?

GAZETECİLİĞİ DE ONDAN ÖĞRENDİK

Hasan Yalçın’la birlikte Ankara 2000’e Doğru ve Aydınlık bürolarında çalışanlar olarak şanslıydık. Derin birikimi, kıvrak zekâsı, zarif mizahıyla öğretmenimizdi bizlerin.

Bir Hasan Yalçın gazeteciliği vardır. Hakikat neyse onu yazan. Gerçeği olgularda arayan. Olguları eğip bükmeyen. “Gerçekler devrimcidir” diyen bir gazetecilik anlayışı.

Sadece gazeteciliği mi? Türkçeyi, doğru dürüst yazıp çizmeyi, meramımızı düzgün anlatmayı da ondan öğrendik. Masalarımızın arkasındaki panolarda her zaman “ki” nasıl yazılır, “de- da”lar ne zaman ayrı, ne zaman birleşik yazılır, ‘ise’den sonra neden virgül konulmaz? vb. gibi Hasan Yalçın notları bulunurdu. O yıllarda Aydınlıkçıların, Ankara’da Hasan Yalçın gibi bir abileri, İstanbul’da Feyza Perinçek gibi bir ablaları vardı, her şeyi sabırla öğreten.

DİNLEMESİNİ BİLEN ADAM

Hasan Yalçın’ın yanında her türlü fikri tartışabilirdiniz. Onun yanında ağzınıza gem vurmaya gerek görmezdiniz. Dinlemesini bilirdi. “Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar” (Hakikat şimşeği, fikirlerin çatışmasından çıkar) diyenlerin kuşağındaydı, belki de son temsilcisi! Farklı fikirlere tahammül eder, bastırmaya, susturmaya çalışmazdı. Ama yanlış düşünüyorsanız fikri gücüyle sizi ikna ederdi. Kötü yanı Fenerbahçeli olmasıydı!

Otoriter miydi? Evet otoriterdi, fakat onun otoritesi Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın deyişiyle hot zot’a, bağırıp çağırmaya, homurdanmaya değil, içten bir sevgiye dayanırdı. Onun talepleri severek yapılırdı. Liderliğini, sevgiyle kaynaştırmış bir yönetim tarzıydı onun yaptığı.

Hasan Yalçın öldü mü? Uşak’tan gelen o haberi alalı on yedi yıl geçti. Abimiz, öğretmenimiz, önderimiz Hasan Yalçın’sız geçen on yedi yıl. Hasan Yalçın’ı sevenlerin, dostlarının, Aydınlıkçılar’ın acısı hiç dinmedi, yüreklerdeki o tarif edilemez boşluk hiç dolmadı; aksine derinleşti, hasreti dayanılmaz.

On yedi yıl içinde Hasan Yalçın’ı anmadan kaç günümüz geçti? “Hasan abi şimdi olsaydı” sözlerini kaç kez işittik? Ne zaman başımız sıkışsa, dara düşsek aklımıza hep o geliyor. Sürekli “O başkaydı” diyoruz. Demek ölmemiş!

PARTİLİ OLANI SEVMEK

Ankara’da Parti’de, Aydınlık’ta onunla birlikte çalışmış olan herkesin Hasan abisiyle ilgili mutlaka bir özel anısı vardır. Çok ilginçtir herkes, Hasan Yalçın’ın en çok kendisini sevdiğini düşünür!

Böyle düşünmekte haklıdırlar. Çünkü Hasan Yalçın, partili, devrimci olan herkesin sevilmeye layık olduğunu düşünür ve bunu bir şekilde hissettirir. O kişinin bir sorunuyla özel olarak ilgilenmiştir, hastasına doktor bulmuştur, çocuğuna okul, dershane, burs ya da iş.

İnsani ilişkilerin ustasıdır, Hasan Yalçın. Siyasal çizgisinden bir milim ödün vermeyen Yalçın’ın cenazesine Sol’un her kesiminin katılması, Sosyalist bir önderi son yolculuğuna uğurlamaları bu yüzdendir. 2000’e Doğru ve Aydınlık’ın Ankara bürolarında CHP, DSP ve HEP’li vekiller ve Sol’un çeşitli örgütlerinin temsilcileri hiç eksik olmazdı. Şu ya da bu konuda Hasan Yalçın’ın düşüncesini öğrenmek ve onun yol göstermesini duymak isterlerdi.