25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

O ulu Türk’ün kemiklerini sızlattılar

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Selçuklu dönemi Türk tarihini iyi okursanız bir gerçeği görürsünüz: Konya, egemenlerin başkentidir. Burası zamanla Türklükten çıkıp Farslaşan efendilerin zevk ü sefa içinde yaşadığı yerdir.
Karaman: Konya’nın muhalifidir. Devlet kuran Türkmenler, dışlandıklarında Karaman’da örgütlenmişlerdir.
Farsî Konya’ya karşı Türk Karaman...
Burada Türkmenleri örgütleyen Karamanoğlu Mehmet Bey, 1277 yılında Moğolların işbirlikçisi Konya merkezine girmiştir. Ve fermanı vermiştir:
“Bundan sonra devlet dairelerinde, din kurumlarında, evlerde Türkçe’den başka bir dil kullanılmayacaktır.”
Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya’ya, “ayağı çarıklı, başı kızıl börklü silahlı Türklerle” girmiştir. Sözün özü, askerleri ve kendisi Kızılbaş’tır. (Ne oldu şaşırdınız mı? Sizin Osmanlı’yı da işte bu ayağı çarıklı başı kızıl börklü, kımız içerek coşan Kızılbaş takımı kurmuştur.)
Bu büyük Türk adına Karaman’da bir üniversite kurulmuş. Başına da AKP çizgisinde bir rektör atanmış. Fotoğrafına bakınca sanki bir IŞİD’li görmüş gibi ürktüm. Bir profesöre o surat yakışıyor mu efendi?
Neyse, bu kıllı suratı sünnet sanıyor o profesör...
Bu rektör profesör, bir öğretim elemanı alacak... İlan veriyor. Aradığı eleman nedir biliyorsunuz...
“Şeytanla mücadele etme yöntemleri üzerinde çalışması bulunan bir yardımcı doçent” arıyor.
Bu çağda bu kafa... Ama bu sakallı vatandaş o makama AKP eliyle geldiğinden şaşırmadım.
Üniversiteleri batırdıkları yetmedi, ulu dedelerimizin adını da berbat ediyorlar.

MÜZİK VE DANS YOKSA MEDENİYET DE YOKTUR

Haberi hatırlayın lütfen: “Okçuluk Vakfı Müvelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan demiş ki: “Bizi kültürleriyle tutsak etmeye çalıştılar. Müziklerinden yemeklerine, kıyafetlerine, bütün yaşam tarzlarına kadar. Türkiye’de yıllarca müzik derslerinde blok flüt çalınmasının sebebi basit bir şey değildir. Veyahut da beden eğitimi derslerinde ritmik jimnastiğin öne çıkartılmasının sebebi basit bir şey değildir.”
Görüyorsunuz ki şehzade hazretleri, yüksek öngörüleri ile bize kurulan tuzağı açıklıyor. Müzik ve dans üstünden yürütülen modern hayatı karalama kampanyasının yeni hali bu... Blok flüt dediği şey, Türklerin düdük dediği çalgı... Ritmik jimnastik ise modern bir gençlik yetiştirmek için çağdaş milletlerin en önemli eğitim yollarından birisi. Ucu giderek dansa, yani kadının erkekle birlikte eğlenmesine kadar olmasına uzanır.

BİRAZ DA TÜRK KÜLTÜRÜ ÖĞRENİN

Bu ekip bizlere durmadan Orta Çağ Araplarını anlatırlar, onlarla övünürler. Biraz da şu Türk milletinin tarihini öğrenseler ya...
İslam öncesindeki Türklerde kadın ile erkek bir aradadır. Hatta birlikte oyun oynarlar. Dede Korkut Hikayeleri’nde Bamsı Beyrek, Banu Çiçek adlı yiğit Türk kızı ile güreşir. Çin kaynaklarında Türk kızlarının top oynadıkları yazılıdır. Gök Türklerden Çin’e müzik eğitimi için gönderilmiş kızlı-erkekli öğrenci kümelerinden söz edilir.
Yani bu millet, Hazret-i Bilal’in sandığı gibi Arap toplumu değildir; başka bir millettir. Ve bu millet, geçmişte, Avrupa toplumlarından çok daha uygar ve eşitlikçidir. Kadın; yöneticidir; hatta imparatorlukları yönetmiştir.
Bilal Hazretleri, bizim “Yabancı Kaynaklara Göre TÜRK KİMLİĞİ” isimli kitabımızda yer alan TÜRK KADINI bölümünü okur ise bunun kanıtlarını görecektir. Ve eminim ki kendisi bunları öğrenince 1325’lerde Anadolu’daki erkekten kaçmayan Türk kadınını görünce şaşıran Arap gezgin İbni Batuta gibi çok şaşıracaktır.
Bilal Efendi! Blok flüt, ritmik jimnastik düşmanlığı yaparak kafaları bulandırmak yerine bulanık olan zihninizi sanatla arındırın.
Unutmayın: Müzik ve dans yoksa uygarlık da yoktur. Orada insandan söz edemezsiniz...
HATIRLATMA: Değerli okurlarım, İstanbul kitap fuarı devam ediyor. Bence bir uğrayıp havasını koklamanız iyi olur. Ben de Pazar günü orada olacağım (Kripto Yayınevi standı) ve kitaplarımı imzalayacağım.