24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Önder Sığırcıkoğlu kimdir?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Önder Sığırcıkoğlu. 20 seneye yakın MİT’te “tercüman” olarak görev yapmış. “Adanalı” “Arap” ve “Alevi” kökenliymiş. Arapça bildiği ve Alevi toplumunun içinden geldiği için “ehemmiyetli” kabul edilerek, MİT için istihdam edilmiş olmalı. MİT’e “gönüllü” olarak mı katılmış, yoksa “teşvik” mi edilmiş bilinmiyor. İstihdam edildiği saha “Arapların ve Alevilerin” yoğun olarak yaşadığı Adana-Hatay bölgesi. “Arap” ve “Alevi” kökenli olması hasebiyle bu kesimlerden daha kolay bilgi sızdırma, dinleme, teknik takip, konuşmaların tercümesi gibi görevleri yerine getirdiği aşikâr. Başka hangi görev ve hizmetlerde bulunduğu veya bugün halen hangi görev ve hizmetleri icra ettiği bilinmiyor. İlginçtir, yıllarca “Arap” ve “Alevi” kesimler içinde MİT için görevlerini ifa ederken, “Arap ve Alevi kimliği” herhangi bir “rahatsızlık” vermezken, malum Suriyeli “muhalif” subayları kaçırma ve Suriye’ye teslim etme hadisesinde ısrarla “Alevi ve Arap” kimliğini öne çıkarmaktadır. Yoksa hayatının bu merhalesinde “mensubu olduğu kimliği” için “ar damarı” tekrar ihya mı oldu, bilemiyoruz. Bu sorunun cevabını kendisi vermeli. Gaybı ise Allah bilir. 

ESKİ MİT MENSUBU NASIL KAÇTI?     

Malum kaçırma ve Suriye’ye teslim etme hadisesinden dolayı MİT’te tercüman olarak çalışan bu kişi hakkında dava açılmış ve MİT’le ilişiği kesilmiş. Mahkeme eski MİT mensubunu 20 yıl ağırlaştırılmış hapse mahkûm etti. Osmaniye Başsavcılığı Osmaniye İnfaz Savcılığı’na ilettiği yazıda “müddeti” 20 sene yerine “sehven” 10 sene olarak yazmış. Bunu fark eden eski MİT mensubu ses çıkarmamış. Osmaniye Kapalı Cezaevi’ne konulduktan birkaç gün sonra, Cezaevi İnfaz Müdürlüğü’ne mektup yazan Sığırcıkoğlu, “cezanın 2,5 senesini yattığını bundan dolayı geri kalan sürenin kanuna binaen açık cezaevinde geçirmesi gerektiğini” hatırlatmış. Mahkûmun bu talebi hemen nazar-i dikkate alınmış ve naklinin Toprakkale Açık Cezaevi’ne yapılmasına onay verilmiş. Mahkûmun nakli refakat olmadan yapılmış. “Sana 10 saat yol izni veriyoruz. Bu 10 saat içinde git ve açık cezaevine teslim ol” denilmiş. Neden 10 saat tahsis edilmiş? Demiştik ya, gaybı Allah bilir.  Mahkûm da bu 10 saati iyi değerlendirmiş ve sırra kadem basmış.

ÖMER ÖDEMİŞ MAHKÛMLA RÖPORTAJ YAPIYOR

Türkiye’nin, polisin, MİT’in ulaşamadığı eski MİT mensubuna, sürekli takip edildiği, telefonları dinlendiği büyük ihtimal dâhilinde olan Ömer Ödemiş ulaşıyor. Röportajın kaçak mahkûmla bire bir yapılan bir görüşme mi, telefonla mı yoksa soruların yazılı olarak gönderilmesi tarzında mı yapıldığı anlatılmamış. Röportaj için, firari mahkûm mu Ömer Ödemiş ve odaTV’yi arıyor yoksa tersi mi hâsıl oluyor, malum değil. Kaçırılma olayı dışında anlattıkları çok orijinal veya bilinmeyen hususlar değil. Ama hiç şüphesiz “içeriden” birisinin söyleyecekleri kıymetli haberdir.

Röportaj dedim ama haberi okuyunca bunun klasik soru-cevap üslubundan ziyade kaçan mahkûmun açıklamaları olarak sunulduğunu gördüm. Sizinle görüş- meyi kabul etmiş bir istihbaratçının anlattıklarına gazeteci şüphesiyle yaklaşmanız gerekmez mi? Firarına, dolaşımına katkıda bulunanlar var mı? MİT bu firarı organize etmiş olabilir mi? F tipi yapının bu işin içinde olma ihtimali var mı? Savcılar hata sonucu mu, bir ihmal netice- sinde mi, yoksa bir senaryonun parçası oldukları için mi firarına müsebbip oldu? Adamın sürekli “Arap” ve “Alevi” kimliğine vurgu yapması normal midir?

Adamın anlattıkları sorgulanmıyor. Adamın iddiaları ile ilgili tarih, veri, olgu, belge istenmiyor. Hele bir iddiası var ki, psikolojik harp amaçlı iftiraya da girer, hedef göstermeye de girer, itibarsızlaşmaya da girer. Her daim gazeteciliği “olgu, veri ve belge” olarak izah eden odaTV yöneticisi Barış Terkoğlu’nun Ömer Ödemiş’in naklettiği bu açıklamaları elekten geçirmeden, sorgulamadan yayına koyması normal midir?

İDDİASI PİRİNÇTEKİ BEYAZ TAŞ MIDIR?

Eski MİT mensubunun “röportaj”ın son bölümünde siyah puntolarla verilen ifadelerini dikkatinize sunuyorum:

“Amerikan, İngiliz, Ürdün, Suudi vb. gibi ülkelerin gizli servisleri Hatay’da cirit atıyor. Hatta Türk gazeteci-akademisyen Mehmet Y.’nin Alman istihbaratına çalıştığını ve sıklıkla Suriye’ye gidip geldiğini tespit ettik.”

Açıklamalarında kendisine ihanet ettiğini iddia ettiği kişilerin görevi ve isimlerini titizlikle saklıyor. Sadece isimlerinin ilk harflerini vermeye özen gösteriyor. Saydığı ülkelerin gizli servisleri için çalışan bir tek isim vermiyor. Ama “Alman istihbaratına çalıştığı ve sıklıkla Suriye’ye gidip geldiğini tespit” ettiği Mehmet Y.’nin Türk olduğu, gazeteci-akademisyen olduğu iddiasını çok rahat yapıyor. Sorumlu gazeteci adama, “Dur hele bu iddia çok ağır” demez mi? Türk gazeteci-akademisyen ve sıklıkla Suriye’ye gidip gelen kişilerin sayısı Türkiye’de nadirdir.

Bir okurum,  “Hocam, odaTV’deki röportajı okudun mu?  Resmen kelime oyunuyla seni hedef gösteriyorlar. Bu odaTV ve Ömer Ödemiş tekrar sana takmışlar. Hayırdır, bunlar sana karşı neden bu kirli kampanyayı sürdürüyor? Senden neden rahatsızlar?” yönünde mesaj atınca, Ömer Ödemiş’i aradım. Böyle ağır bir iddiayı neden sorgulamadığını, Ömer Ödemiş hakkında “katil ve ajan” iddialarının yazılı olarak tedavülde olduğunu, ancak hiç kimsenin ispat, belge ve veri olmadan bunu haber yapmasının etik ve ahlaki olmayacağını, bu ithamlardan mustarip olan kendisinin de aynı hassasiyetle davranması gerektiğini, söyledim. İnsanların bu şekilde töhmet altında bırakılmasının etik ve ahlaki olmadığını anlattım.

 “Alman istihbaratına çalışan ve Suriyeli teröristlerle işbirliği yapan Türk gazeteci-akademisyen Mehmet Y. kimdir?” Bu iddiayı dillendiren eski MİT mensubuna bu soruyu ısrarla sormalı ve tatmin edici cevap almalısınız. Diğer Mehmet Y. leri bilemem, ama bendeniz hakkında, bir tek okurumun kafasının karışmasına vesile olduğunuz için bunun günahı altından kalkamazsınız. Size nasihatim, “istihbaratçılarla” kuyuya inmeden önce büyüğünüz Soner Yalçın’ın tecrübelerinden faydalanın. Ama özellikle 2 gün önce kaleme aldığı “Kahrolsun Türkler” yazısını muhakkak okuyun.