25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Onu neden bu kadar özledik?-2- Haymana Cezaevi’nde olan Doğu Perinçek’e mektup

Hikmet Çiçek

Hikmet Çiçek

Gazete Yazarı

A+ A-

3 MAYIS 1999

Değerli Kardeşim Doğu, Sebzelerin tasviri fena değil, afiyet olsun. Bir olağanüstülük olmazsa Perşembe günü gelebileceğimi sanıyorum. Senin ilkeler ve program konusunda sıkı durmak yönündeki görüşlerine tamamen katılıyoruz. Öte yandan bu program ve ilkeleri yaymak, tartışma zeminlerine taşımak bakımından şimdi olumlu bir durum var, bunu da değerlendirmeliyiz. Ne gibi? Örneğin, ÖDP içindeki sağduyulu unsurları şimdi daha kuvvetle etkileyebiliriz, onların da bir çıkış yapmalarını teşvik edebiliriz. Şimdi bizim dışımızdaki bütün Sol’da müthiş bir moralsizlik ve giderek korku var. MHP’nin yükselişi morallerini çok bozdu. Doğru dürüst bir tahlilleri yok. Koyun sürüleri gibi bilinçsizce birbirlerine sokulmaya meyilliler. Ankara’daki 1 Mayıs’ta, daha önce birbirine ve tabii özellikle bize, düşmanca bakanlarda müthiş bir yumuşaklık vardı. Mitingin sonuna doğru, partilerin (EMEP, SİP, ÖDP ve biz) taraftarları kendiliğinden birbirine karıştı. Bu bizim oralarda okunmamızı, dinlenmemizi kolaylaştıran bir durum. Eleştirilerimizi söylemeliyiz, ama senin dediğin gibi hep olgulara dayanarak ve sıfat kullanmadan. Parti Meclisi’nde buna dikkat çektik. Sadece Sol için değil, MHP için de aynı tutum geçerli olmalıdır. Senin yolladığın okuyucu mektubundaki Gen. Bşk. Yard. kim acaba? Benim o mahiyette bir konuşmam olmadı çünkü. Yoksa TV konuşmasını mı kastediyorsun?

PM kararları konusundaki görüşlerini bekliyoruz. Ecevit konusunda aynı şekilde düşünmüşüz, benim açıklamayı görmüşsündür...

Kongre sürecini, etrafımızdaki birikimi kucaklamak, örgütü tanımak ve iyi liderliklere kavuşturmak için uzun tutuk. Bizim ön hazırlıklarımızdan sonra üç veya dört ay olabilir. Sana planımızı anlatmıştım, 50-60 önder arkadaşla iki günlük bir konferans yapacağız, burada örgütün durum ve ihtiyaçlarını, buna uygun tedbirleri, aynı zamanda eğitim konusunu tartışacağız ve ortak bir anlayışla örgüte dağılacağız.

En az iki kişilik ekipler halinde çalışılacak, bu sübjektivizmi önlemek için gerekli. Benim şimdiki kanaatime göre birçok toplum önderini katarak kongreye gideceğiz. Örgütle çalışırken, öncelikle dışımıza bakacağız, üst düzeyde görüşmeler yapacağız, kentlerin önder birikiminden kan alacağız. Oralarda pratik siyasal mücadeleye de gireceğiz., önderlik yapacağız. Kongre bunun üzerine yapılacak. Ben bu süreçte bütün gücümle çalışmak, bütün örgütleri görmek istiyorum...

Kongre raporunu birlikte yazalım. Seçim pratiği gibi, senin yaz dediğin bölümleri ben yazarım; dünya ve Türkiye tahliline ilişkin bölümleri ise senin yazman gerekir. Daha kolay, daha kısa zamanda ve daha güzel yazarsın. Dediğin gibi çok büyük bir bölümü zaten yazılmış durumda. Sen önemli bir bölümünü metinler üzerinde çizerek bile hazırlayabilirsin, biz onu bilgisayara geçirtiriz.

Dergiyi çok beğenmişsin ama dikkat edersen bir bırakılmışlık görüntüsü içinde. Ne imla var ne ifade! Sen artık tamamen içeriğe bakıyorsun. Oysa şimdi bizim düzeyimizdeki bir parti ne müthiş bir organ çıkarabilir. Ve çıkarmalıyız. Ankara büromuzun bütün bilgisayarları haczedildi, şimdi dergi de partide çalışıyor. Bunları düzenlemeye çalışıyoruz. Personel sorunları ve mali sorunlar çok ağır.

Oylarımız biraz iyi olsaydı diye düşünüyorum böyle zamanlarda, şimdi her şey daha güzel olacaktı, her şey için para bulacaktık. Neyse dertlenmenin yararı yok. Mali durumumuz gittikçe daha güçlü bir temele oturuyor, gelecek sene çok daha iyi olacağız. Bu mesele kesinlikle halloldu, yıllar sonra...

Eski kadrolarımızda biraz ağa tutumları gelişti ne yazık ki, oraya git gitmem, buraya gel gelmem gibi. Yeni bir durum değil. Sen bu arkadaşların kimler olduğunu zaten biliyorsun... Sana derginin içinde bir köşe açılması teklifini reddettik. Başyazıları yazman, Parti için gerekli ve zorunludur.

Selam ve sevgiler. Hasan Yalçın

'24 SAAT NASIL GEÇER'

Silivri’de koğuş arkadaşım sevgili Mehmet Demirtaş, Hasan Yalçın’la burada tanıştı. Önce "Devlet ve Ben"i okudu. Sonra "Dönekler", "Zaman ve Aşk"...

Aydınlık muhabiri Sezim Özadalı, "Cezaevinde 24 saat nasıl geçiyor?" diye sorunca Demirtaş’ın aklına Hasan Yalçın’ın yazdıklarıyla cevap vermek geldi.

"Hep aynı şekilde geçen günler, yan yana dizilmiş konserve kutularına benzer. Bir tanesini yaşadığınızda hepsini yaşamış olursunuz. Yeniden bir kutu açıp, aynı konserveyi bir kere, bir kere daha yemek tabii sıkıcıdır. Cezaevinden çıkınca insan, günleri tek tek anımsayamaz; tek bir gün kalmıştır belleğinde. Ama işte o aynı tek bir gün, yıllarca sürmüştür. Cezaevini zorlaştıran zamanın tek düze akışıdır."

Seni çok özlüyoruz Hasan Abi.