28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Org. Kılınç: NATO beyin yıkıyor

'79'da NATO Savunma Koleji’nde beyin yıkama faaliyeti yürütülüyordu. NATO ülkelerinden 70 kişiye yakın sivil ve asker temsilciler katılıyordu. Konferans vermeye daha çok ABD’den geliyorlardı. Varşova Paktı 9 kollu ahtapot gibi gösterilmeye çalışılıyor, NATO’nun birliğini koruyalım deniyordu'

Org. Kılınç: NATO beyin yıkıyor

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri. Türkiye onu 2002’de Harp Akademileri Sempozyumu'nda Avrupa Birliği’ne karşı Avrasyacı bir tutum aldığı konuşmasıyla tanıdı. Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’la İstanbul Yelken Kulübü’nde buluştuk. 15 Temmuz’dan NATO’ya, NATO’dan FETÖ’ye ve FETÖ’den OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelere uzanan bir sohbet yaptık.

Aydınlık- NATO’ya karşı rahatsızlığınız ilk olarak ne zaman başladı?

E. Org. Tuncer Kılınç- NATO Savunma Koleji'ni takip ettiğim sırada, kolejin genel tutumu beni tatmin etmedi. Tehdit (Varşova Paktı) son derece başa çıkılmaz gibi sunuluyordu. 1978’in sonu, 1979’un başıydı. 1979’da NATO’nun Brüksel’deki karargahına bağlı milli karargahımızda plan subayı olarak göreve başladım ve bu görevi 3 yıl yaptım.

Kolej’de o dönem bir beyin yıkama faaliyeti yürütülüyordu. Oraya bütün NATO ülkelerinden 70'e yakın sivil ve asker katılıyordu. Koleje konferans vermeye daha çok ABD’den geliyorlardı. Söz konusu konferanslarda Varşova Paktı başa çıkılmaz ve 9 kollu ahtapot gibi gösterilmeye çalışılıyordu. Varşova Paktı’nın gücü abartılarak, muhtelif ülkelerden gelen temsilcilerin beyinlerini yıkamaya çalışıyorlardı. “NATO’nun birliğini koruyalım ve NATO birliği sıkıntı yaşamasın” denilerek, tehdidi azami derecede göstermeye çaba sarf ediyorlardı.

Aydınlık- Size hayali bir tehdit gibi mi geliyordu?

E. Org. Kılınç- Tabi, karşımızda ciddi bir güç vardı ama bu gücü bilinçli olarak abartıyorlardı. Bu abartma halini ben hep bir beyin yıkama faaliyeti olarak algıladım. Bununla birlikte NATO Savunma Koleji döneminde aldığım eğitim sayesinde fikir dünyam çok gelişti, bunu inkar edemem. Yalnız bana göre NATO Savunma Koleji'nin kuruluş amacı NATO tesanüdünü muhafaza edebilmekti. Bununla birlikte NATO üyesi ülkelerin temsilcilerinin beynini yıkamak da bir amaçtı.

Aydınlık- Beyin yıkama faaliyetinin başında ABD mi var?

E. Org. Kılınç- Zaten NATO denilince akla ABD gelir. Tabi adamlar haklı, haksız değiller. Bir örgüt kurulmuş ve örgüte katılan bütün üye ülkelerin temsilcileri kendi alanlarında istikbal vaat eden insanlardan oluşuyor. Yani ileriye dönük adam yetiştirmek hedefleniyor. Sonuçta siz bir örgüte katılmışsınız ve bu örgütün kendine özgü kuralları ve temayülleri var. Ama beni o zaman rahatsız etmişti ve NATO uygulamalarına karşı ilk rahatsızlığım orada başladı.

'RUSYA VE İRAN DEYİNCE, HÜCUM ETTİLER'

Aydınlık- 2002’de AB'ye karşı çıkışınız da kamuoyunda yankılanmıştı.

E. Org. Kılınç- Harp Akademi'sinde, 2002 Mart’ında bir sempozyum yapıldı. Sempozyumun teması “Türkiye’nin çevresinde bir güvenlik kuşağı nasıl oluşur?” idi. Türkiye’nin çevresindeki bütün ülkelerle ilişkiler irdelendi. Türkiye’nin savunma bazında irtibatlı olduğu kuruluşlar irdelendi. NATO da AB de irdelendi. AB meselesi Prof. Erol Manisalı’nın başkanlık ettiği oturumda konuşuldu. Oturum sonucunda, AB’nin Türkiye’yi benimsemediği ve AB’nin “Türkiye’yi ne içimize alalım ne de dışımızda tutalım” yaklaşımında olduğu ortaya konuldu. Benim de fikrim bu çıkan sonuca uyuyordu. AB’nin bizi oyaladığını ve içine almayacağını düşünüyordum. Bunun temel nedenlerinden biri Avrupa ile aramızdaki kültürel farklılıktı. Kültürün temel unsurlarından biri de dindir. Bu açıdan farklıydık. İkinci neden ise Türkiye’nin kalabalık genç nüfusuydu. Avrupa’da nüfus artış hızı durmuş halde, Türkiye’de ise nüfus artışında düzenli bir artış var. Bu durum ekonomik olarak Avrupa’yı tedirgin ediyor.

Ben de sempozyum sonunda “AB ile ilgili yapılan değerlendirilmelere olduğu gibi iştirak ediyorum. Türkiye madem çevresinde bir güvenlik kuşağı oluşturacak, o halde komşularıyla; Rusya ve İran’la ilişkiye geçmeli” dedim. Bakın bu arada ben hiçbir zaman “AB’ye girmeyelim” demedim. Benim kastım Batı ile ilişkiler sürerken, Rusya ve İran’la da ilişkileri geliştirmek yönündeydi. Benim bu fikirlerim o zaman ziyadesiyle çarpıtıldı ve üzerime hücum edildi.


'NATO'NUN GÜCÜ DE KALMADI'

Aydınlık- Türkiye bugün o dediğiniz noktaya gelmedi mi?

E. Org. Kılınç- Bizim çevremizdeki bütün ülkelerle gerçekten iyi ilişkiler içinde olmamız gerekir. Komşularınızla iyi geçinirseniz güvenlik sorununu en aza indirmiş olursunuz. Benim o dönem söylediklerim unutuldu ve söylemlerim “Batı’dan kopalım” şeklinde yansıtıldı. O zaman dediğimiz; Rusya ve İran’la iyi ilişkiler kurulması gerekliliği dün de mantıklıydı, bugün de mantıklı.

Aydınlık- Yarım yüzyılı aşkındır NATO üyesiyiz. NATO bize ne getirdi, ne götürdü? Mevcut koşullarda NATO’da kalmak gerekir mi?

E. Org. Kılınç- Soğuk Savaş bitip, Varşova Paktı dağıldıktan sonra NATO konsept değiştirdi. Çünkü NATO Varşova Paktı’na karşı kurulmuştu. Varşova Paktı dağılınca tehdit ortadan kalktı. NATO o zaman yeni bir tehdit arayışına girdi. O günlerde ABD tehdidi “aşırı İslami hareket” olarak belirledi ve bu doğruydu. Nitekim bu tehdit yalnızca Batı için değil, bütün dünya için tehdittir. Şimdilerde Ortadoğu’ya baktığımızda bunu daha iyi anlıyoruz. Şimdiki temel sorunlarımızın kaynağı da bu tehditti. İslam toplumu olduğumuz için belirlenen tehdit bize o zaman mantıklı gelmedi.

NATO’nun artık pek gücü de kalmadı. NATO üyesi hemen hemen bütün ülkeler askeri güçlerini azalttılar. Ama bu coğrafyada böyle bir şansınız yok. Türkiye yine Soğuk Savaş dönemindeki gibi büyük bir orduyu besliyor.

'NE RUSYA'DAN VAZGEÇEBİLİRİZ NE İRAN'DAN'

Aydınlık- NATO 8-9 Temmuz Varşova zirvesinde Rusya’ya karşı önlemlerin konuşulduğunu görüyoruz. Türkiye Rusya ile ilişkilerini yeniden normalleştiriyor. Hem NATO’yla hem Rusya’yla nasıl olacak?

E. Org. Kılınç- Tabi siz NATO ile birlikte olduğunuz sürece NATO’nun beklentilerini de karşılamak zorundasınız. Ama öncelikli olan sizin ulusal çıkarlarınızdır. Şu an ulusal çıkarlarımız; NATO’da olmamızın gerektirdiği kadar, daha önce söylediğim gibi Rusya ile de ilişkilerimizi geliştirmemizi gerektiriyor. Kısacası; ulusal çıkarlarımız neyi öngörüyorsa onu yapmamız gerekiyor. Mesela; Rus uçağını düşürdük, ekonomimiz felç oldu. Meyve ve sebze ihracatımız ile kıyı turizmimiz çok zarar gördü. Güçlü bir ülke için güçlü bir orduya, güçlü bir ordu için ise güçlü bir ekonomiye ihtiyaç vardır. O yüzden NATO ne düşünür diye değil, ulusal çıkarlarımız neyi emrediyorsa onu yapalım. Suriye, Irak ve hatta İran’la işbirliğimizi geliştirelim. İran’a “hatta” dememim sebebi rejiminden dolayıdır. İran bize askeri işbirliği teklif etti ama biz rejim ihraç etmeye kalkar diye kabul etmedik. Ama İran’dan enerji almak zorundasınız, almama gibi bir lüksünüz olamaz. İran bu açıdan size en yakın ülke. Rusya da öyle. Doğalgaz ve petrolden vazgeçemeyeceğiniz için bu ülkelerden de vazgeçemezsiniz.

ABD dışındaki NATO üyesi Avrupalı ülkeler, Varşova Paktı dağıldıktan sonra ordularını küçültebildikleri kadar küçülttüler. Belki teçhizatları var ama o teçhizatları kullanacak personelleri ve elle tutulur bir orduları kalmamıştı. Özellikle son dönemlerde Ortadoğu’da, Balkanlar'da ve birçok yerde operasyonel olarak hep bizden güç talep ettiler. Biz bu taleplere yanıt verdik ve istedikleri yerlere birliklerimizi gönderdik. Belki faydası da oldu bunların bize ama kullanıldık. NATO içerisinde ABD’den sonra en güçlü ordu, Türk Ordusu'dur. Biz neden kullanılalım? Gittiğimiz yerlerde bizim evlatlarımız can veriyor. “NATO’ya hayır” dememizin sebebi budur. Manalı ve manasız şekilde ben kullanılıyorsam burada bir yanlışlık vardır.

Aydınlık- Sizce FETÖ örgütlenmesiyle NATO arasında bir ilişki var mı?

E. Org. Kılınç- Ben böyle bir ilişki görmüyorum. Hatta abes buluyorum. ABD ve CIA deseniz anlarım.


'ORDUNUN YAPISIYLA OYNAMAK BÜYÜK YANLIŞ'

Aydınlık- OHAL’le birlikte çıkarılan KHK’lerle ordunun yapısına yönelik köklü yapısal değişiklere gidiliyor. Bu değişikliklere ilişkin neler demek istersiniz?

E. Org. Kılınç- Siz OHAL’i kalkışmaya karşı ilan ediyorsunuz ve “fırsat bu fırsat” diyerek başka işlere de girişiyorsunuz. OHAL’in amacı kalkışmanın nedenlerini ve faillerini ortaya çıkarmaktır. Siz bu durumu suistimal ederek ordunun yapısıyla oynarsanız, büyük yanlış yaparsınız.


EMİR-KOMUTA BİRLİĞİ YOKSA SAVAŞ KAZANILMAZ”

Aydınlık- TSK’nın genetiğiyle mi oynanıyor?

E. Org. Kılınç- TSK’nın kimyasıyla oynanıyor. Harp prensiplerinin en başında emir-komuta birliği vardır. Emir-komuta birliğinin olmadığı yerde savaş kazanılamaz. Bu şekilde ortaya üç başlı bir şey çıkıyor: Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı. Böyle bir şey olmaz.

Siz şimdi sivilde herhangi bir okuldan çıkmış bir adamı getiriyorsunuz. Üniformanın, 14-15 yaşında bir çocukta oluşturacağı motivasyonla 20 yaşındaki birinde oluşturacağı motivasyon bir olur mu? Harp Okulu Marşı'nı ya da Kuleli Marşı'nı söyleyerek askere gelen bir adamla bunları söylemeden gelen adam bir olur mu? Arada büyük bir motivasyon farkı var. Bu bir ruh meselesidir. Bunların yaptıkları pire için yorgan yakmak gibi.

Özellikle iktidar çevrelerinden yükselen, askeri okulların “darbeciliğin kaynağı” olduğuna dair bir iddia var. Darbenin kaynağı Türkiye’nin kendisidir. Bu çocuklar nereden geliyor? Anadolu’nun gerçek yapısından geliyor. Bunlar dar gelirli vatandaşların, memur ve köylülerin çocukları. Siz hiçbir tüccar ya da zengin birinin çocuğunun asker olduğunu gördünüz mü? Elinde çekiç olan, her yeri duvar gibi görürmüş. Bir insan eline silah aldığı zaman ruh hali değişir ve kendini güçlü hisseder.

Bu tip değişiklikler geçmişte de yapılmış. 2. Mahmut Yeniçeri Ocağı'nı kapatıp, Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ordusunu kurdu. O zaman da silahlı kuvvetlerin yapısı değiştirilmiştir. Sonra bakmışlar uymuyor, tekrar düzeltmişler. Şimdi bunların da ötesinde çok anlamsız şeyler konuşuluyor. Milli Savunma Bakanı herhangi bir birliğe emir verebilmeliymiş. Orduda bir hiyerarşi vardır. Ayaklar baş olursa düzen kalmaz. Bir de diyorlar ki; olağanüstü bir durum olduğunda Milli Savunma Bakanı “güvendiği” birini arayıp, tedbir aldıracakmış. Bu TSK’nın siyasallaşmadır. Tamam, TSK zaten siyasetin emrinde. Başbakan'a bağlı. Bunu oraya bağlamışsınız ya da Cumhurbaşkanı'na bağlamışsınız bir önemi yok. TSK’nın bünyesi bozuldu. FETÖ’nün bu hale gelmesinin temel nedeni bugünkü iktidardır. TSK’nın terfi sistemine müdahale ettiler.

'FETÖ'YE FIRSAT VEREN ORTAM'

Aydınlık- 2002’den itibaren mi?

E. Org. Kılınç- İçimizden ayıklamaya çalıştığımız unsurlar vardı. TSK’nın yapısına uymayan ve dinsel yapılarlarla ilişkisi olan bu unsurların ayıklanmasına şerh koydular. İşte bu işler, bu şerhlerle başladı. Bugün yaşanan olayın müsebbibi iktidardır.

Bakın ulus devlette etnik ve dinsel ayrımcılık yapamazsınız. Ulus devletin yapısı eşit vatandaşlık esasına dayanır. Eğer ulus devlet laik değilse yaşama şansı yoktur. Ortam müsait ki FETÖ böyle bir fırsatı bulabiliyor.


Son Dakika Haberleri