19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Oruçluya saygı ve Cengiz Han ve Marx

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir okuyucumuz soruyor: Oruç tutanın önünde yemek doğru mudur?
Yalnız oruçlunun değil, aç olan bir insanın önünde yemek yemek de yanlıştır, bizim töremize göre ayıptır. Bizim insanımız, otobüste, trende, herhangi bir yerde, yediğini içtiğini yanındaki insanla paylaşır. Hiç tanımasa bile, elindeki simiti böler ve buyur eder. Su içecekse, bardağı önce çevresindekilere uzatır. Herkes yemeğe başlamadan kaşığı daldırmaz.

CENGİZ YASASI
Makrizî, Cengiz Yasalarını aktarırken şu bilgiyi veriyor: “Cengiz Han, yemeğe buyur etmeden bir başkasının yanında herhangi bir şey yemeyi Moğollara yasakladı; bir kimsenin yoldaşından daha fazla yemesini yasakladı.” (Marizî, Khitat, Hicrî 1270 yayını, kısım 12’den aktaran: George Vernadsky, Moğollar ve Ruslar, İngilizceden çev. Eşref Bengi Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul 2007, s.131).
Kabile toplumu arkada kalsa bile, töreleri hâlâ yaşıyor. Açın yanında tok olmak, bir tür ayıptır. Bir insana o an aç olduğunu hatırlatmak ya da tokluğa imrendirmek de insancıl bir davranış değildir.
Herhangi bir insanın inancını hor gören davranışlar da bizim töremize sığmaz. Bu saygı, her inançtan insanlar içindir. Kaldı ki İslam, bizim milletimizin büyük çoğunluğunun inancıdır.

MAMAK ANISI
12 Eylül 1980’den sonra Mamak Cezaevi’nde önce A Blokta kaldım, sonra D Bloka nakledildik. 150’ye yakın insanın yaşadığı, birbirine açılan iki koğuştuk. Yer çok dar. İki insana bir yatak, bazen üç kişiye bir yatak düşüyor. Bu nedenle sekiz saatlik vardiyalarla nöbetleşe uyunurdu. O dar ortamda MSP’li kardeşlerimiz beş vakit namazlarını kılıyorlardı. Kimi Solcu kardeşlerimiz, dikkatsizlikten ya da bir marifet sanarak namaz kılanların önünden geçiyorlar. D Blokun kıdemlisiydim. Namaz kılanlara duyurmadan, namazın önünden geçenleri uyardım. Onlara meselenin insana saygı meselesi olduğunu anlattım. İnsanlığı etkilemiş hiçbir akımda, insanı incitmeye yer olmadığını belirttim. Törelerimizden, geleneklerimizden söz ettim. Herkes anladı bu söylediklerimi.

İNSAN OLMAK
Hem geçmişimizdeki büyük imparatorluk kültürü, hem de Atatürk Devriminin laikliği, inanca ve ibadete saygıyı içerir. Burada saygı gösterilen, insanın kendisidir. İster demokratik devrimlerin felsefesini benimseyelim, ister emek devrimlerinin, ikisinin de temelinde Hümanizm vardır, Türkçesi İnsancıllık!
Feodalizmden kurtulmak için insancıl olmak durumundayız.
Bütün sınıf ayrılıklarından kurtulmak için de, insancıl amaçlara bağlanmak durumundayız.

İNSANLIK İÇİN
Saltanata ve ağalığa karşı mücadele, insan içindir ama insanlıkta yetersiz kalmıştır, Ortaçağın sınıfsal çelişmelerini bile kökten tasfiye edememiştir, dahası çağdaş toplumun sermaye-işçi sınıfı çelişmesini doğurmuştur.
Emek mücadelesi de insan içindir. Sınıfsız toplumda ne burjuvazi kalacaktır, ne de işçi sınıfı, ama insan olacaktır. Emekçi sınıflar, kendilerini kurtarırken bütün insanlığı kurtaracaktır ve sınıfların olmadığı dünyada herkes insan olacaktır. Emek mücadelesinin sonul amacında yine insan olmak bulunmaktadır. Herkesin insan olduğu bir toplumu özlüyoruz ve o topluma da insanı merkez alarak ulaşabiliriz. Sınıf mücadelesi de, millî mücadele de, en sonunda insanlık içindir.
19. yüzyıldan beri Sosyalizm davasını insancıllığın karşısına koyanlar bulunmuştur. Bilimsel Sosyalizmin ustaları bu yanlış anlayışla hep mücadele ettiler. Bu konuda Bilim ve Ütopya’nın Mayıs 2016 sayısında yayımlanan “Sınıfsız Toplumdan Sınıfsız Topluma Hümanizm” başlıklı incelememi okumanızı öneririm.

NİHİL HUMANİ AME ALİENUM PUTO
Geçende Sadık Can Perinçek getirdi. Marx, hayat felsefesiyle ve bağlandığı değerlerle ilgili sorulara birer ikişer sözcükle yanıt veriyor. Hepsi tek sayfa. Altında Marx’ın imzası var ve kızı Laura’nın elyazmasından alınmış. Marx, gözde özsözü sorulunca, Romalı şair Terentius’a göndermede bulunuyor: “Homo sum. Nihil humani ame alienum puto.” Türkçesi: “Ben insanım. İnsanla ilgili hiçbir şeye yabancı kalamam.” (Marx Engels Anıları, İngilizceden çev. Alaattin Bilgi, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, Nisan 1999, s.109.)
Dikkat buyurulsun, Marx en sevdiği özsözde, proletarya edebiyatı yapmıyor, insanlığa vurgu yapıyor. İşçi sınıfının mücadelesi de en sonunda insanlık içindir.
Oruçlu veya aç insanla duygudaşlık, hem insancıldır, hem de insancılıktır.