28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küresel Oligarkların prensi: Macron

Dr. Fuad Hilalov yazdı

Küresel Oligarkların prensi: Macron

Sinema yıldızlarına benzeyen 39 yaşında bir maliyeci düşünün, hiç politik deneyimi yok ve daha önce hiçbir politik görevi olmadı. Hiçbir politik partinin üyesi olmadı. İktidar partisi Sosyalist Parti'deki 3 senelik üyeliği daha çok sembolikti, zira görevi yüzünden üyeydi ve bu üyelik süresince ne aidat ödedi ne de parti toplantılarına katıldı. Ve bir sene içinde siyasete atılan bu genç, diğer başkanlık adayların karanlık yönlerinin cımbızla araştırıldığı bir ülkede en şanslı devlet başkanı adayı oluyor. Bir rüya gibi değil mi? Evet Emmanuel Macron’dan bahsediyoruz. Onun hayatı, yaşadıkları, bugünkü konumuna yükseleşini yalnızca eğitim, çalışkanlık ve zekayla bağlayacak kadar saflık zirvesinde değilseniz gizemli karyerini ve Fransa’da siyasi sürecin nasıl çalışdığını bilmek isteyeceksiniz.

Macron gizemini daha iyi anlayabilmemiz için değinmesi gereken iki konu var: Macron’un hocası Jacques Attali ve hamileri olan Rothschild hanedanı.

SİMON ATTALİ KİMDİR?

Babası Simon Attali, Cezayir'in Fransız sömürgesi olduğu dönemde parfümeri sektöründe başarılı olmuş Musevi asıllı bir müteşebbisti. 1957'de işini ve ailesini Paris'e taşımıştı. Mükemmel seviyyede eğitim almış Attali’nin 30’dan fazla kitabı çıkmıştı. Her sene bir yenisi yayınlanıyor. Küreselleşme yanlısı bu "filozof" en büyük hayalini hiç saklamadı:

Kanlı savaşlar sonucu tüm ulusların ve devletlerin ortadan kalkması ve kurtulan insanlığın tek dünya devleti yönetimi altında birleşmesi.

Kitaplarının ana hattını bu görüşler oluşturuyor. Yazarlığı, ekonomi teorisyenliğinin ve filozofluğunun yanında 1981'de Mitterrand'ın Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Élysée Sarayı'nda cumhurbaşkanının «özel danışmanı» sıfatını da edindi. Fransa tarihindeki devlet başkanı danışmanlarının en etkililerindendi. Fransız basını onu sık sık “ülkenin gerçek başkanı” olarak tanımlıyordu. Attali finans kapitali ile iktidardakı Sosyalist Parti'nin eliti arasındakı kilit isim. Onun en ilginç yanı yırtıcı planlarını güzel "solcu" sloganlarla ustaca sarma yeteneği ile öne çıkmasıdır.

MACRON’LA ATTALİ İLİŞKİSİ

Sermaye bankacılığı, birleşme ve devralmalar üzre uzman olan Macron “École Nationale d'Administration”dan mezun olduktan sonra bir kaç sene Ekonomi Bakanlığı’nda müfettiş olarak çalıştı. Hayatının dönüm noktası olarak kabul ettiği 2007’de Macron, Attali ile tanıştı ve onun gözüne girmeyi başardı. 29 yaşındaki iktisatçıyı, Attali kendi yanına, “Ekonomiyi teşvik komisyon”una davet etti.

Bir sene içinde Macron’un patronunun öyle gözüne girdi ki; Attali onu arkadaşı -Rothschild sülalesinin Fransa’dakı en etkin lideri- ünlü banker David de Rothschild’in sağ kolu ve en yakın arkadaşı olarak bilinen François Henrot’ya önerdi. Böylece Macron’un hayatında “Rothschild et Cie Banque” bankasındaki kariyer dönemi başladı. 4 sene içinde analistden partner derecesine yükselmeyi başaran Macron’un komisyonu senede 1 milyondan euro’dan fazlaydı. “Finans dünyasının Mozart”ı lakabını alan Macron’un daha önemli geliri para dışında iş ve büyük kapital dünyasında edindiği bağlantılardı.

ROTHSCHİLD BANKASI’NDAKİ MACRON

Rothschild Bankası’nda Macron'un yaptığı en büyük operasyon Nestle şirketi için çocuk gıda şirketi Pfizer’in alınmasıydı. Operasyon sırasında bir başka küresel sermaye bankacı ailesi olan Lazardların Fransa kolunun başında bulunan Matthieu Pigasse ile Macron’un yolları çakıştı. Matthieu Pigasse, Pfizer’i kendi müşterisi olan Danone için almak istese de Macron karşısında başarısız kaldı. Sol görüşlü bir bankacı (bu nasıl oluyorsa artık!) ve sosyalistlerin hamisi olarak bilinen Matthieu Pigasse, François Holland’ın ekonomi üzre danışmanı olmayı planlıyordu. Fakat burada Macron onun önünü kesti. Hamisi ve hocası Attali, Holland’a Macron’u önerdi. Ve böylece ingiliz ve almanca mükemmel konuşan Macron, küresel finans dünyası ile Holland’ın arasında eşgüdümü sağladı. Mitinglerde Hollande, “benim esas düşmanım küresel sermaye!” diye bağırdığı zaman, Rothschild bankası çalışanı Macron, London City bankerlerinin yanına giderek, Hollande cumhurbaşkanı seçilince onlar için hiç bir şeyin değişmeyeceğinin teminatını veriyordu.

2012’de Hollande devlet başkanı olunca, Macron, Rothschild Bankası'ndakı görevini bırakarak devlet başkanının genel sekreterinin yardımcısı, daha sonra ise Ekonomi bakanı oldu. Ve bu yeni görevde eski düşmanı olan Pigasse’nın arkadaşı Arnaud Montebourg’un yerine geçti.

Yeni görevinde Macron, Attali’nin ve Rothschild’lerin tüm görüşlerini kayıtsız şartsız gerçekleştiriyordu. Onun hazırladığı kanunlarda göçmenlerin teşviki, işçilerin kovulmasının kolaylaştırılması, iş saatlerinin uzatılması ve benzeri maddeler içeriyordu. Fransa halkı ise bu kararlara, sokaklarda tepki veriyordu. Parlamentonun bu kararları kabul etmesi mümkün değildi. O zaman Hollande parlamentonun onayı olmadan karar alma yetkisini kullanarak, 2015’de Macron’un tüm önerilerini yasa haline getirdi. Oysa Cumhurbaşkanı olmadan önce Holland bu yetkiyi kullanmayı “faşizm” olarak nitelendirmişdi.

2016’da Hollanda'ya olan destek %10’ların altına düşmeye başladığında Macron’un çevresinde çok ilginç olaylar yaşanmaya başladı. Aniden ortaya “Gençlik Macron’dan yana” adlı bir hareket çıktı. İşsizliğin yüksek düzeyde olduğu, ekonominin çok da iyi bir seyir göstermediği ülkede, gençlerin ekonomiyi bir avuç insanın çıkarları uğruna bu duruma getiren bakanın yanında toplanması, onu desteklenmesi oldukça garip bir durumdu. Buna rağmen ilk günlerden itibaren bu yeni siyasi oluşuma birkaç bin genç katıldı.

Daha sonra çok daha net anlamlı sloganı ya da görüşü olmayan, Macron tarafından kurulan “İreli” (En marche!) adlı siyasi hareketin mitinglerine geniş kitleler katılmaya başladı. Bu grlişmeler, iktidar partisi olan sosyalistlerin mitinglerine birkaç yüz kişi zar –zor katıldığı bir ortamda yaşanıyordu

Macron’un parti programı da oldukça karışık. Macron, terör olaylarını şiddetle kınıyor ve göçmenlerin Fransa’ya daha fazla gelmesinden yana. Aslında onun görüşleri küreselci hocası Attali’nin görüşlerinden farksız. Sadece o, ister sağ ve sol kesimleri eleştirerek tüm adayların oylarından çalmaya uğraşıyor. Adaylar arasında en şansı olması da gazetecilerin diğer esas adaylar olan François Fillon ve Marine Le Pen hakkında gizli saklı ne varsa ortaya çıkarmaları ve onlara puan kaybettirmeleri sonucu oldu. Oysa kendi özel hayatı karanlıklar ve çelişkiler ile dolu. Macron’un eşi Brigitte kendisinden 24 yaş büyük. Düğünlerinde damadın 29, gelinin 53 yaşı vardı. İşin ilginç taraflarından biri de eşinin ona Cizvitler’e ait lisede oğretmenlik yapmış olmasıydı. Yani işin içinde bir Cizvitler de var. Fakat tüm bunlara rağmen gazeteciler Macron’u neredeyse ellerinde taşıyarak göklere çıkarıyorlar. Kadın dergileri onu yeni seks sembol ve fransız kadınlarının hayali olarak, moda dergileri ise Brigitte Macron’u “tarz ikonu” olarak gösteriyorlar. Aradakı yaş farkı ve liseden süregelen romantik aşk hikayesi “uzman ellerde” bir zaafa değil koza dönüştü. Macron, Fransa seçmenlerinin önemli bir bölümünü oluşturan orta yaşın üzerindeki kadın seçmeni için çok cazib adaydı.

Macron; adaylığını öne sürdükten hemen sonra Fransızlar onu “Rothschild’lerin adayı” olarak tanımladılar. Burada herhangi bir komplo teorisinden söz edemeyiz, zira dünyanın birçok ülkesindeki Rothschild hanedanın Fransa ayağının ne kadar bir sermayeyi ellerinde tuttuklarını kimse bilmese de uzmanlara göre bu rakam 100 milyar eurodan fazla. Ve bu kadar sermayeye hakim olan bir gücün başkanlık sarayında da kendi adamını görme isteği doğal.

Rothschild hanedanı ile Fransa’nın birçok ünlü politikacılarının bağlantıları olmu Charles de Gaulle’den Georges Pompidou’ye, Édouard Balladur’dan Nicolas Sarkozy’ye kadar.

Örneğin Baron David de Rothschild’in kuzeni Eduard hem Nicolas Sarkozy hem de eşi Cecilia ile yakın ilişkileri vardı ve Sarkozy cumhurbaşkanı olduktan sonra kendi elemanı, “Rothschild & Cie”de çalışan François Pérol’u başkanlık genel sekreteri görevine gelmesini sağlamıştı. Bankanın bir başka elemanı Nicolas Bazire, başbakan Pierre Bérégovoy dönemimde onun yardımcısıydı.

Başkanlık yarışlarında Macron, tamamen toplum mühendisliğinin bir ürünü gibi gözükmekten kendini koruyamadı. Onun seçim propogandasında her şey yapaydı; dış görünüşü, romantik aşk hikayesi, politik görüşleri. Onun en büyük zaafı da bu olsa gerek. Fransızlar yeni cumhurbaşkanının imajındakı bu yapaylığı ve bağımlılığı sezebilirler. Mesele bankerlerin politikacıları satın almaları değil, zaten günümüzde bu dünyanın birçok yerinde yaşanıyor. Macron doğuştan itibaren sanki bir banker devşirmesi.

Son Dakika Haberleri