29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Başkanlık sistemi Yugoslavyalaştırır

Teoman Alili yazdı...

Başkanlık sistemi Yugoslavyalaştırır

2000 yılının 1 Mayıs'ında haftalık Aydınlık'ta haberci oldum. Benin milenyumum böyle başladı. Başlarken özellikle Yugoslavya'nın parçalanma sürecini anlatmam istendi. Aydınlıkçı habercilik şunu öğütler; "doğru olanı cesurca yaz" o zamanlar Yugoslavya konusunda yazmak, hele doğruları yazmak zor işti. "Türkiye, Yugoslavya yapılmak isteniyor" demek için de Aydınlıkçı yüreği gerekiyordu. Zamanla emperyalzmin Türkiye üzerine oynadığı oyunlar çıplak gözle görülür hale geldi. Baykal, Demirel, ordu mensupları hatta zaman zaman AKP yöneticileri bile "Türkiye'yi Yugoslavya yapmak istiyorlar" demeye başladılar. Bu yüzden olsa gerek "Yugoslavya Dersleri" isimli kitabım 3 baskı yaptı ve tamamen tükendi. Çok talep olmasına rağmen yeni baskısı yapılmadı. Sanırım Kaynak Yayınları talebi değerlendirecek ve yeni baskılarını yapacaktır. Neyse biz işimize bakalım. "Yugoslavya Dersleri" kitabının yazarı olarak referandum sürecinde yeni bir uyarıyı "kırmızı alarm" düzeyinde yapmak istiyorum.

KIRMIZI ALARM

Başkanlık sistemi için anayasa değişikliği teklifi TBMM'den geçti. Şimdi Nisan başında referandum yapılması bekleniyor. Tayyip Erdoğan onaylarsa "milli seferberlik hükümeti" yerine referandum kapışmaları başlayacak. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyoruz ya o söz "egemenlik kayıtsız şartsız biat edenlerindir" halini alacak.

BÖLÜNME

Başkanlık sistemi Türkiye'yi bölecektir. Bunu en iyi gören kişi padişahlık önerilerine rağmen Amerikan mandasını reddeden Mustafa Kemal'di. Dehası sayesinde Rumeli çocuğu Mustafa önce Kemal sonra Atatürk oldu. Kendisine milleti tarafından Türk'ün atası ünvanı verilen sarışın kurt bile başkan olmayı düşünmedi. Düşünmedi çünkü "benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" dedi. Bugün bu sözün kıymetini daha iyi anlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşaması için kurumlar gerekli, meclis gerekli, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve denetleme mekanizması gerekli. Atatürk hiçbir zaman "tek adam" olmadı. Olsaydı TBMM Hükümeti denmezdi. Başkanlık sistemi olan ülkelerde neler oldu hatırlayalım? Dış destekli de olsa, bağımsızlıkçı da olsa başkanlık sistemi her zaman bölünme tehdidi barındırıyor. Meslea Gürcistan'da Schevardnadze bile gidince yerine Soros tarafından getirilen Saakaşvili döneminde Gürcistan bölündü. Ukrayna için aynı durum geçerli. Sistemleri farklı ve bağımsız temelleri olan Irak ve Libya'nın da durumu ortada. Suriye'ye nasıl saldırdıklarını görüyoruz. Türkiye, bir yandan Rusya ile birlikte Suriye'de çok partili meclis sisteminin yollarını ararken bir yandan kendi topraklarında başkanlık sistemi için uğraşan bir iktidarla yönetiliyor. Ne yaman çelişki.

NEDEN YUGOSLAVYALAŞIRIZ?

Her seferinde yazarken içim acıyor. Eskiden Yugoslavya denildiğinde geniş özgürlükler, vizesiz seyahat, spor ve Balkan havası gelirdi akla. Artık Yugoslavya denildiğinde akla Yugoslavyalaşma yani bölünme geliyor. Yugoslavya, dünyanın en geniş özgürlüklerinin verildiği ülkeydi. Başkan Tito, ne ABD, ne Rusya diyerek tam bağımsız bir ülke inşaa etmişti. Yaşadığı süre içinde ülkesinin geleceğini kontrol etmek için ne NATO'ya ne de Varşova Paktı'na girmiş tam tersine bu örgütlere üye olmayan ideolojisi ve yaşam tarzı farklı ülkeleri birleştiren Bağlantısızlar Hareketi'ni kurmuştu. Tito, dehası ve karizması sayesinde yaşadığı sürece Yugoslavya'nın başkanı oldu. Federasyon olan ülkesini üniter yapabilmek için hep uğraştı ve uğraşısının adını "Bratso i Jedinsvo"(kardeşlik ve birlik) koydu. 80 yıldan fazla yaşadı, 35 yıl ülkesini yönetti ama karizması ve çabaları tam birleşmeyi sağlayamadı. Kısacası Tito için devrim tamamlanmadan ömür tamamlandı. Tito öldükten sonra Yugoslavya'nın başına gelenler malum. Elbette "ne alakası var, Yugoslavya zaten federasyondu, Türkiye üniter devlet, neden Yugoslavyalaşsın" diyenler çıkabilir. İşte tam bu yüzden Türkiye, Yugoslavyalaşır diyoruz. Yugoslavya 1. Dünya Savaşı döneminde hanedan tarafından birleştirilen Balkan prensliklerinin oluşturduğu bir krallıktı. 2. Dünya Savaşı sırasında hanedanı ve nazileri yenen partizanlar sosyalist Yugoslavya'yı federal bir devlet olarak kurdular. Tekrarlayalım, amacı tam bütünleşmek olan federal bir devlet. Türkiye ise daha kurulduğu andan itibaren üniter bir devletti ve sistemi her bölgeden seçilenlerin temsil ettiği meclise dayanıyordu. Yani Türkiye'nin sistemi daha ileriydi. Yöneten merkez TBMM'dir. Yugoslavya'da ise başkana bağlı federal liderlerin yönetimi vardı. Bu yüzden Türkiye için tehdit başkana bağlı idarecilerin yönetmesi tehdididir. Yugoslavya'da başkan Tito öldükten sonra bu çıplak gerçek tamamen ortaya çıkmış ve Yugoslavya federasyondan sonra tam bölünmeyi yaşamıştır. Yani Yugoslavyalaşmak, Türkiye için önce federasyon olmak sonra da maazallah parçalanmak demektir. Yugoslavya Mareşal Tito öldükten sonra geri gitmiş ve parçalanmıştır.

KİŞİYE BAĞLI SİSTEM

Şimdi yandaşlar diyecek ki; "sen nasıl olur da dünya liderimizi bir kızıl diktatörle kıyaslarsın" Onlar desin ama ben uyarımı yapayım. Diyelim ki; Tayyip Erdoğan, 2. Dünya Savaşı'nda nazileri yenmiş, ülkesinde işbirlikçi çeteleri alt etmiş, birçok etnik gurubu birleştirip yeni devlet kurmuş, gerçekten dünya lideri olduğunu gösteren Bağlantısızlar Hareketi gibi dev bir uluslararası örgütün öncülüğünü yapmış, kendi arabasını, beyaz eşyasını hatta silahını üretebilen, halkına dünyanın her yerine vizesiz seyahat imkanı sağlayan, asgari ücretin bugünün değeriyle 3 bin lira olduğu bir sistemi yaratan lider olsun. Ölünce ne olacak? Yada seçimle gelecek deniyor ya seçimle gelemezse? Başkası gelirse? Hoş başkanlık sisteminde kim gelirse gelsin sonuç aynı olacaktır. Meclis zayıflayacağı için yerel yönetimler güçlenecek ve yerel yönetimler güçlenirken etnik farklılıklar ön plana çıkacaktır. Buna tarikat ve cemaat örgütlenmelerinin önünün açıldığını eklersek başkanı seçmek için yapılacak pazarlıkları hatırlatmak bile istemiyorum. Bir kişi hem yargıyı, hem yürütmeyi, hem orduyu hem de milleti yönetemez. Ne kadar karizmatik olursa olsun, ne kadar akıllı olursa olsun yapamaz. Yapsaydı, Atatürk yapardı. Hadi Tito yapmaya yaklaştı diyelim ama O'da yapamadı çünkü ömrü yetmedi. Bugün Türkiye'nin önü gerçekten açık mesele bunu görme meselesi. Bizden uyarması, haydi HAYIRLISI.

Son Dakika Haberleri