25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Panama’ barışı, ‘Kara’ listeye sokar!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Geçmişte de yazdığım gibi; 1989 yılında kurulan Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force). FATF, kara para aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadeleyi amaçlamaktadır.
Uyuşturucu, kaçakçılık, insan ticareti, fuhuş, borsa ve banka içeriden öğrenme (insider trading), organize suçlar, rüşvet gibi kara ve kirli yöntemlere konu paraların aklanmalarını önlemek amacıyla faaliyet göstermektedir.
36 üyesi arasında Türkiye de vardır.
Geçmişte, Türkiye’nin FATF’a üye olması için gerekli adımları atan ve süreci başlatanlardan biri olduğum için, konuyu yakından izlemekteyim.
FATF’ın bir diğer önemli mücadele alanı ise terörizmin finansmanıdır.
Bu konularda uluslararası düzenlemeler ve standartlar oluşturulması ve yasal tedbirler alınması için çalışmalar yapan FATF, sık sık listeler yayınlıyor.
2009 yılında BM tarafından yayınlanan bir raporda, kara para ve terörizmin finansmanı mücadelesinde dönen paranın, 1,6 trilyon dolara ulaştığı açıklanmıştı.
18 Ekim 2013 tarihinde Paris’te son toplantısı sonrasında, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı konusunda, İran ve K. Kore’yi en riskli ülkeler olarak ilan eden FATF, yüksek riskli ve terörizmin finansmanı mücadelesinde yetersiz ve isteksiz gördüğü, riskli 10 ülke arasında maalesef Türkiye’yi de göstermişti.
Türkiye 36 üye ülkesi içinde FATF’ın kara / riskli listesine giren tek ülke durumundaydı. Yani hem üye ülke, hem de hedef riskli ülke konumunda.
Türkiye’nin bulunduğu listede bulunan diğer 9 ülke ise; Kenya, Etopya, Pakistan, Suriye, Tanzanya, Yemen, Cezayir, Endonezya ve Myanmar idi.
AB’ye tam ve eşit üye olma iddiasındaki Türkiye, koca dünyada terörizmin finansmanı ve kara para aklanması konusunda mevzuatı ve mücadelesi, riskli ve yetersiz görülen 10 ülke arasına girmişti
FATF 27 Haziran 2014 tarihinde yaptığı son açıklamasında, Etopya, Pakistan, Suriye, Yemen ve Türkiye’nin kara para ile mücadele karşısında çalışma ve düzenlemelerinin yakından takip edildiğini açıkladı.
Hal böyleyken, siyasal iktidar yurt dışındaki paraların Türkiye’ye getirilmesi amacıyla yeni bir düzenlemeye gidileceğini açıkladı.
Ancak bu sefer, geçmişte üç- dört kez yapılan ve hiçbirinde hedeflenen miktara ulaşamayan “varlık barışı” düzenlemelerinden çok daha farklı ve riskli bir düzenleme yapılacağı anlaşılıyor.
Yurt dışından ilgili-ilgisiz herhangi bir kişi veya şirket adına, her türlü yöntemle bankalara getirilecek paranın sahibi ve kaynağının geçmiş 5 yılı da kapsayacak biçimde her türlü soruşturma ve sorgulamadan muaf tutulması hedefleniyor. Ayrıca geçmişte varlık barışı adı altında getirilen bu tür paralardan alınan %2- 5 arasındaki bir vergi kesintisinin de bu kez olmayacağı belirtiliyor.
Böyle bir düzenleme doğal olarak “varlık barışı” değil, son günlerin moda deyimiyle tam bir “panama barışı” olur.
Esas sorun, kara ve kirli parayla, kayıt dışı paranın birbirine kasıtlı olarak karıştırılmasıdır.
Yukarıda tarifi yapılan kara para ve aklanmasına ilişkin hususlar ile vergiden kaçınmak için yurt dışında bir şekilde tutulan ve ticari faaliyetlerden elde edilen paraları aynı kefeye koymak doğru değildir. Kuşkusuz ki, kayıt dışı-vergiden kaçınmak için tutulan paralar da mali etik açısından meşru değildir. Ancak, siyasal iktidarlar gerek kayıt dışı ekonominin azaltılması için, gerekse kaynak temini açısından zaman zaman “vergi barışı” ve/veya “varlık barışı” adı altında düzenlemeler yapmaktadırlar.
Kayıt dışı olan ve vergiden kaçınmak adına yurt dışında tutulan paraların ülkeye getirilerek kayda alınmasını teşvik etmek başka şeydir, konusu suç olan rüşvet, uyuşturucu, kaçakçılık, terörizm vb. yollarla elde edilen kirli ve kara parayı bu tür yöntemlerle aklamak başka şeydir.
Burada anlaşılan, sapla-saman özellikle birbirine karıştırılmak isteniyor.
Kara ve kirli para ile kayıt dışı parayı aynı kefeye koyan, sorgulamadan aklayan bir anlayış Türkiye’yi uluslararası camiada çok zor durumda bırakır.
İşin acı tarafı, kara para ile mücadele amacıyla kurulan ve 36 üyesi arasında Türkiye’nin de bulunduğu FATF tarafından “kara listeye” alınma riskini doğurur.
Zaten ABD’de Reza Zarrab ile başlatılan soruşturmaya bazı Türk banka ve finans kuruluşlarının da adının karışmış olması, Türkiye’yi şüphe çeken riskli ülke konumuna getirmişken, böylesi sınırsız ve sorumsuz bir düzenlemenin faturası çok daha ağır olur.
Türkiye, riskli bir 3. Dünya ülkesi statüsüne indirgenebilir. Kayıt dışı para ile kara para arasına kalın ve kesin bir çizgi çekilmesi şarttır.
Bizden uyarması...