Paris: 3 cinayet, 1 örgüt, 2 istihbarat
Konu: Mehmet Ali Ağca ve Papa suikasti.
Yıl: 1994.
Yer: İtalya’nın başkenti Roma.
Muhatabım: Savcı Antonio Marini.
Ağca’nın bağlantılarını konuşuyoruz.
Savcı uzmanlığımı zorlayan(!) sorusunu patlattı: “Ülkücülerle Bozkutların farkı ne? “
İki ayrı grup sanıyordu.
Şaşkınlıkla önce yutkundum. Ciddi mi diye yüzünü inceledim. Öyleydi maalesef.
***
Karşımda oturan, Ağca dosyasının “efsane savcısı”ydı.
Kozmik sırların kasası sanıyordum.
Oysa: Zabıt katiplerinden bile hafızasızdı.
Ayrılırken fikrimi söyledim: İstihbarat örgütünüzle görüşün.
Sanırım biz gazetecilerden fazlasını biliyorlardır.
***
Vardığım sonuç:
Bir: Ağca Türkiye’de Abdi İpekçi’yi öldürdü (1 Şubat 1979).
Türk Gladyosu koruyordu. Suikast bağlantıları aydınlanmadı.
İki: Aynı kişi Papa’ya suikast yaptı (13 Mayıs 1981).
Bağlantıları gizli kaldı.
Demek ki Ağca hâlâ korunuyordu.
Artık Avrupa’daki Gladyo’nun şemsiyesi altındaydı.
***
Gelelim yakın zamana.
Tarih: 9 Ocak 2013.
Yer: Fransa’nın başkenti Paris.
3 kadın: Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez.
Üçü de PKK kadrosu. Vurularak öldürüldüler.
Fail: Ömer Güney.
Sonradan MİT bağlantılı olduğu ortaya çıktı.
***
Ferit İlsever ayrıntılı yazdı.
Ben de bir “ek” yapmak istiyorum.
***
Ömer Güney’in MİT bağlantısının açığa çıktığı günler (2014).
KCK’dan üst düzey bir isimle konuştum.
Tabloyu tarif ettim: MİT’le açılım ortağısınız.
Fakat ortağınızın Paris olayında parmağı olduğu anlaşılıyor.
Bunun anlamı ne?
***
Muhatabım açık sözlüdür. Dediklerini özetleyeyim:
“Evet, tetikçi belli ki MİT bağlantılı.”
MİT’in rolünü hafifleten şeyler anlattı ardından.
“Biliyorsunuz açılım temasları eskiye dayanıyor. İnişler çıkışlar oldu.”
“AKP 2011-12’de politika değiştirdi. Lider kadromuzu tasfiyeye karar verdi.”
“Medyada da haber oldu. 50 kadar lider isim belirlediler.”
“MİT suikast timleri kurdurdu. Sahaya saldı.”
Demek ki: Örgütün de devlette istihbaratı var.
***
Buraya kadar tamam. Gerisi tuhaf.
“Sonra, tekrar uzlaşma sağlandı hükümetle. Açılıma devam denildi.”
“Dolayısıyle suikast timleri geri çekildi.”
Paris’teki fark: “Sanıyorum, Ömer Güney’e ‘iptal’ emri ulaşmadı.”
Paris suikastinin örgüt penceresinden bir izahı böyle.
Özeti: MİT ve Hakan Fidan belli oranda aklanıyor.
Cinayetten değil, siyaseten.
***
İtirazlarım var.
Bir: Paris, dağ başı değil. Ya da Pasifik’te meçhûl bir ada.
Ömer Güney de, irtibatsız Japon askeri hiç değil.
Çantasında 5 cep telefonu.
Ayrıca, suikastten 3 hafta önce Ankara’ya gidiyor.
Yani: “Emir iptali” için kanallar açık.
Hatta: Ses kayıtlarına göre “emir teyid”i sözkonusu.
***
İki: Diyelim ki, gerçekten 50 kadar suikast timi kuruldu.
Sonuçta: Hepsi durduruluyor. Bir tanesi hariç.
Hedef seçilen birinci kurbanın özellikleri çağrışım yüklü.
Adı: Sakine Cansız.
Örgütün ilk kurucu kadrosundan.
Tuncelili bir kadın. Alevi kökenli.
Birikimli. Dik duruşlu. İtibarlı bir isim.
“İslam bayrağı” altında bir sürece “evet” demeyeceklerden.
Seçilmesi ne yaman bir tesadüf!
***
Üç: Suikastten sonra Fransa’nın tutumunu herkes irdelesin.
PKK yayınları da vurguladı: Çözmeye değil örtmeye çalıştı.
Diğer Batılı istihbaratlar da öyle. Üzerine gitmediler.
Soralım: Türkiye’nin ağırlığından mı?
AKP sevgisi mi? MİT’in hatırı mı?
***
Türkiye Batıda operasyon yapacak. Hem de cinayet.
Batılı devletler, istihbaratlar göz yumacak.
Tarihler yazmadı bunu.
Türkiye’nin Batıda suikast yapması konusunda kurallar açıktır.
Kural 1: Batı izin vermez.
Kural 2: Türkiye zaten yapmaz.
Kural 3: Yapılmışsa müşterektir.
Kural 4: Aynı kurallar Türkiye’deki yabancı operasyonları için geçerlidir.
***
Sonuçları özetleyelim.
1: Kürt açılımı, uluslararası müşterek bir operasyondur (Batı + AKP).
2: Açılımın PKK içindeki zayıf karnı, Kürt Aleviliğidir.
3: Paris cinayeti Alevi sözcüleri baskılama hedeflidir.
4: Operasyonlar örgütün onayı olmadan yapılamaz.
5: Örgütteki “sol” damar değil de, Aleviliğin engel görülmesi düşündürücüdür.