29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Paylaşmacı Asya Çağı’na merhaba!

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

Avrupa’da devrim inişe geçince, Marx gözlerini Asya’ya çevirmişti. Çin’de masaların dans etmeye başladığını yazıyordu. Rusça ve Türkçe öğrenmeye merâk sarmıştı. “Avrupa’nın en yetenekli, en erdemli köylüsünün Türk köylüsü olduğunu” söylüyordu. Köylünün tarih sahnesine çıktığını Türkiye, Rusya ve Çin üzerinden açıklıyordu.
Lenin 20. yüzyılın başında “Gerici Avrupa, İlerici Asya” saptamasıyla çağımızın karakterini açıkladı.
Mustafa Kemal Atatürk “doğudan doğmakta olan güneşe bakın” diyordu. “Mazlum milletler emperyalistleri mahv ve perişan edecekler” diyerek mazlumların çağdaş manifestosunu ilan etti.
Mao Zedung Asya’nın en geri ülkesinde, o batının “zavallı ve yoksul” diye hor gördüğü milyonlarca köylünün başına geçti. Yoksulluktaki büyük enerjiyi kanıtladı.

HABERCİLERİN MÜJDESİ
İşte o büyük habercilerin müjdesini verdikleri Asya Çağına girmiş bulunuyoruz.
Merhaba diyoruz!
Merhaba bütün mazlumlara ve insanlığın büyük geleceğine!
Merhaba paylaşanlara!
Merhaba yeni uygarlığımıza!
Bu merhabaların anlamını merak ediyorsanız, hemen köşe başındaki gazetecinizden veya kitapçınızdan Mayıs ayının Teori dergisini isteyin.

BİLİME KATKI
Merhabaların da bir teorisi vardır.
Türkiyemizin toplum bilimlerindeki yeri ayrıdır. Kolay değil. Son iki yüzyılın Asya devrimlerinde Türkiye hep öncü konumlarda oldu. Türkiye, Rusya, Çin ve İran, geçen yüzyılın başında yalnız Asya Çağının kapısını açmakla kalmadılar. Bugün yine sahnedeler. Yeryüzüne bakalım geleceği yaratan süreçlerde bu ülkeler yine anahtar konumdalar.
Dördü de eski imparatorluklar. İmparatorlukların devlet, örgütlenme, halkları bir arada yaşatma birikimi, şimdi devrim birikimi oldu.

ÖZEL ÇIKAR SİSTEMİNİN SON DEMLERİ
Eski imparatorluk coğrafyalarının bugün devrimlere mekân olması ilk başta garip gelebilir. Hele bu coğrafyalarda yaşayanların geleceğin paylaşmacı uygarlığında başroller üstlenmesi belki daha da garip gelecek. Ama hoşumuza da gidiyor.
Bireyciliği, rekabeti, özel çıkarı, bireysel hırsı, bencilliği itici güç kabul eden kapitalizmin işte sonlarına geliyoruz. Burda sözünü ettiğimiz kapitalizm elbette emperyalizm. Yani insanlığı ezenler ve ezilenler diye iki büyük kampa ayıran kapitalizmin son aşaması.
Artık insanlık özel çıkar sistemiyle çözemeyeceği sorunlarla karşı karşıya. Paylaşmacılık bir insanlık davası olmanın ötesinde bir mecburiyet. İşte bu büyük kapının eşiğindeyiz.
Teori dergisi bu sayısında insanlığın ufuklarına göz gezdiriyor. Türkiye’nin günümüz dünyasını anlamadaki büyük tecrübe birikiminin özetini bu ayki Teori’de bulabiliriz. Paylaşmacı Asya Çağının bilimsel değerlendirmesi yapılıyor.

EZİLENDEN GELİŞENE
Bir geçen yüzyıla bir içine girdiğimiz 21. yüzyıla bakalım. Dünün ezilenleri bugünün gelişenleri oldu. Hatta Çin ve Hindistan’ın kişiliğinde dünün ezilenleri bugün dünya ekonomisinin başını çekiyorlar. Yeryüzü ekonomisi Çin ilerlese ilerliyor. “Çin duraklarsa başımıza ne işler gelir” kaygısı batıda yürek çarpıntılarına neden oluyor.

KAYBOLAN İDDİA
Emperyalist devletler iddialarını kaybettiler. “Bizim modelimiz iflas etti” diyorlar. Almanya’nın dış siyasetine yön veren isimlerden Ebelhart Sandschneider, “korku yıllarına girdik” diyor. “Dünyaya dayattığımız modeller tutmadı. Hem ekonomi modelimiz hem de demokrasi adını verdiğimiz siyasal rejimler kabul görmedi” itirafında bulunuyor. Ve parmağıyla Çin’i işaret ediyor. Orada halkçı, devletçi, planlı bir ekonomi mucizeler yaratıyor. Çin’deki siyasal rejimi ise “otokratik” diye adlandırıyor ve bu rejimin başarıdaki rolünü de saptıyor. İçeriğine bakarsanız devrimci demokrasi (Der Erfolgreiche Abstieg des Europas, Car Hanser Verlag, München 2011).

YÜKSELEN UYGARLIK
Dünya ekonomisinin ağırlığının Asya’ya geçmesi, yalnızca ekonomi olayı değil. Yeni bir uygarlığın başındayız.
Asya’nın yükselişi, kapitalizmin temelden yaşadığı sarsıntılar ve insanlığın yüz yüze geldiği mecburiyetler, yeni bir sistemin eşiğinde olduğumuza işaret ediyor. O nedenle Asya Çağı, yeni bir uygarlıktır. Artık insanlığın yükselen değerleri kamuculuktur ve paylaşmaktır. Bu durumda yeni uygarlığın kurucuları da bellidir. Milletlerin kurtulduğu çağdan halkların kurucu olduğu çağa giriyoruz.
Hikayesini Mayıs ayının Teori’sinde bulabilirsiniz.