29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Petrol ve ABD’nin Ortadoğu’ya bakışı

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

Enerji kaynaklarının büyük bir bölümü Ortadoğu’da bulunduğu ve emperyalist ülkelerin en büyük hedeflerinden birinin bu kaynaklara ulaşmak olduğu yüzyılın başından beri bilinmektedir. Örneğin, Suudi Arabistan, tek başına, dünya petrol rezervlerinin %25’ine sahiptir. Bu rezervlerse ABD’nin sahip olduğu rezervlerin 10 katına, Rusya’nınsa 5 katına karşılık gelmektedir. Irak ise 115 milyar varil petrol varlığıyla dünya petrol rezervinin %11’ine sahiptir. Bir diğer komşumuz İran, kanıtlanmış 135 milyar varil petrol rezerviyle dünya petrol rezervlerinin yüzde 12’sini elinde bulundurmaktadır. İran bu konuda Suudi Arabistan’dan sonra dünyada 2. sırada yer almaktadır. Ayrıca İran, yaklaşık %15,4’lük doğalgaz rezerviyle Rusya’dan sonra 2. sırada yer almaktadır. Diğer bir deyişle bölgedeki beş ülkenin kanıtlanmış rezervleri dünyadaki tüm rezervlerin %65-67’ini oluşturmaktadır.

Bununla birlikte İran’ın, Hazar kıyısında henüz açmadığı ama varlığı kanıtlanmış rezerv toplamının 240 milyar varil olduğu bilinmektedir.

Bunlar işin üretim tarafı. Bir de tüketim tarafı var meselenin. Dünya petrol tüketiminin %27’sini gerçekleştiren ABD; bu gereksiniminin %60’ını dış pazarlardan karşılamaktadır. Bununla birlikte ABD’nin tek başına gerçekleştirdiği petrol ithalatı da, aynı petrol tüketiminde olduğu gibi, Avrupa, Çin ve Japonya’nın da yer aldığı Asya-Pasifik ülkelerinin toplam petrol ithalatına eşittir. Bu yüzden diğer ülkelerle birlikte ABD’nin hızla artan petrol ihtiyacını karşılamasında uyguladığı dış politikanın en temel unsuru “Enerji kaynaklarını ve bu kaynakların geçtiği yolların güvenliğini” temin etmektir. Yani Amerikan dış politikasının ana hedefi, petrolün ABD denetiminde düzenli ve sürekli bir şekilde sevkiyatını sağlamak, petrol üreten ülkeleri kontrol altına almak veya dışardan bir başka gücün kontrolüne girmelerini önlemek, üretici ülkeler üzerinde denetim kurarak petrolün sevkiyatını kontrol etmek veyahut başka ülkelerin bu yolu ele geçirmesine mâni olmaktır.

Bu sayede ABD, amaçladığı “süper güç” pozisyonunu sürdürmek için enerji konusunda rakiplerini rekabet edemez hale getirmeyi hatta onları zayıflatmayı ve özellikle stratejik noktaları denetim altında bulundurmayı istemektedir. Uluslararası siyasal karar organlarını da ABD çıkarlarına aykırı karar alamaz hale getirmek temel politikalardan bir diğeridir.

Örneğin BM’nin Amerikan çıkarları için tehdit oluşturan İran, Irak ve Suriye gibi ülkeleri terörist devletler olarak niteleyip uluslararası toplumun dışına atması, yaptırımlar uygulayarak cezalandırması aslında ABD’nin çıkarlarıyla ilgilidir. Dolayısıyla ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik temel politikasının ekonomik çıkarların korunması olduğu düşünüldüğünde bu hedefe bölge ülkelerini dizayn etmeden ulaşamayacaktır. Bu yüzden ABD amacına ulaşabilmek için askeri harcamalarını olabildiğince arttırmayı ve bu çerçevede dünyanın en büyük askeri gücünü elinde bulundurmayı istemektedir.

Bölgedeki silah pazarının büyüklüğü de bu düşüncemizi desteklemektedir. Ortadoğu; %65-70’lik payla, dünya silah pazarında ilk sırada yer alırken, ABD de silah satan ülkeler sıralamasında %69’lik payla ilk sırada yer almaktadır. Özellikle Ortadoğu ülkelerinden silaha yılda ortalama 25 milyar dolar para harcayan Suudi Arabistan %28’lük payla dünyada en fazla silah satın alan ülke olma özelliğini de elinde bulundurmaktadır. Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE’nin toplam silah ithalatı dünya silah ithalatının yaklaşık %28’ine denk gelmektedir. Sonuç olarak, ABD’nin petrol kaynaklarına sahip olmak için bölgede her türlü savaşı çıkarması an meselesi olacaktır. Bu yüzden Türkiye, uygulayacağı dış politikayı planlarken milli birliği ve milli çıkarlarımızı ön planda tutarak, toplumu geleceğe hazırlamalıdır. Yolunu kaybedip de bir yol bulmak için “kutup yıldızı” arayanların bakması gereken yıldızsa Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir.