16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Piyasa tapınıcılarının ‘akla ziyan’ sevinci!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Yeni hükümet kuruldu, kurduruldu. Daha önce Ali Babacan “Fan Club” mensubu medyadaki malum ekonomi-yazar-çizer ve programcıları ile holding profesörleri şimdi de yeni bir Mehmet Şimşek “Fan Club” şamatası yapmaya başladılar.
Sıcak para ile borçlanarak, ithalat yoluyla tüketimi finanse eden ve hane halkını gırtlağına kadar borca batıran lale devri ekonomisinin “aynen, yine ve de yeniden” devam edeceği hayali ile Mehmet Şimşek’in kabinede kalmasını karnaval havasında kutluyorlar adeta.
Tabi bu çok acıklı ve nafile bir süreç onlar açısından. ABD’de FED’in yöneticileri hapşırsa, panik halinde yorumlar yapan, bu üretimden, ülke ve dünya gerçeklerinden kopuk koronun elemanları, sanki bugün ekonomi doğru-düzgün bir rotadaymış gibi garip bir sevinç halindeler.
Hâlbuki Türk ekonomisi 10.000 dolarlık kişi başına düşen milli gelir sınırının altına düştü geçen yıl.
2010 yılından beri 5 yıldır 10.000-10.500 dolar civarında gerçekleşen kişi başına milli gelir, geçen yıl 9.000 dolarlara düştü.
Bu yıl da benzer bir patikada patinaj yapılacağı anlaşılıyor. Enflasyon ve işsizlik oranlarının ise, 2016 yılı sonunda “çift haneli” rakamlara çıkabileceği görünen en güçlü senaryo.
Milli-üretime yönelik bir sürdürülebilir ve gerçekleştirilebilir “büyüme stratejisi ya da planlaması” ise ortada gözükmüyor.
Her yıl çok sayıda imam-hatip okulları açmak suretiyle nano-teknoloji, robot üretimi, chip (yonga) teknolojisi, yapay zekâ, 3 boyutlu baskı makineleri, tıp ve uzay biliminde-sanayide ve teknolojideki devrim niteliğindeki gelişmelere erişmek ve bu alanlarda rekabet edebilmek, herhalde yeterli olamayacaktır.
Bugün Hazine’ye garanti verdirilen alt yapı yatırımları ile dış kredilerin miktarı bile tam olarak bilinmiyor kamuoyu tarafından. Özel sektörün üzerinde görünen ağır borç yükünün yanı sıra, Hazine’nin üstlendiği bu “örtülü” borç yükünün yakın gelecekteki maliyetlerini -kim nasıl göğüsleyecek- hiç konuşulmuyor.
Hep yazıp, söylüyoruz; imalat yerine ithalatı, ihracat yerine borçlanmayı, tasarruf yerine tüketimi ikame eden, sıcak paracı ekonomik anlayış artık tükendi. Bu süreçte Türkiye’de yeni bir Erdemir, yeni bir Tüpraş, benzeri tek bir yatırım ve sanayi kuruluşu bile yapılmadı, yapılamadı.
Tam bir “balon” görünümünde seyreden
-özellikle İstanbul’da- şişen konut fiyatları sınıra dayandı. Tek bildikleri yap-sat ve de ranttan ibaret inşaatçılıkta da, konut satışları, diğer sektörlerle benzer bir şekilde durma ve gerileme sürecine girdi.
AB’ye girme hesapları yaparken Ortadoğu bataklığına sürüklenen Türkiye’de bütün komşu ülkeler ve Rusya ile olan ve olabilecek, ticari sanayi ve ihracat potansiyeli yok edildi, ziyan edildi. Gelişmekte olan ülkelere nazaran tasarruf oranı en düşük ülke ekonomisi haline gelindi. Yüksek katma değerli, teknoloji yoğun, ihracat ve üretim ise yıllar itibarıyla arttırılmak bir yana azaldı.
Terörle “çözüm” adı altında yürütülen bölünme ve çözülme pazarlıklarının sonucunda dağdan-şehre inen bölücü terör ve kent meydanlarında patlayan IŞİD bombalarının, “bacasız sanayi” olan turizme çok ağır bir fatura çıkarmasına neden olundu.
Sınav sorularıyla birlikte gençlerin istikballeri de çalındı. Kamu yönetimi ve görevlendirmelerinde ehliyet ve liyakat, yerini partizan-ahbap-çavuş ilişkilerine bıraktı. Toplam kalite ve verimlilik her alanda geriledi.
Örnekleri ve soruları arttırmak mümkün elbette.
Ama yukarıda bir bölümünü resmettiğimiz manzaranın müsebbiplerinden biri olan, Ekonomi Bakanı görevde kaldı diye “düğün-bayram” yapmanın da ne lüzumu var ne de anlamı. Yeni, üretime dayalı, gerçekçi kur uygulamasıyla birlikte sermayenin tabana yayıldığı, tekel ve kartellerin olmadığı, kalıcı ve sürdürülebilir bir milli büyüme stratejisinin gerekli olduğunu konuşmak gerekiyor esasında.
Ancak medyada her gün “döviz düştü, borsa coştu” nakaratlarıyla neoliberal-vahşi kapitalizm ve kumarhane kapitalizmine övgüler düzen akılsız tiplere, yeni bir ekonomi modelini ve büyüme stratejisini anlatmaya çalışmak deveye hendek atlatmaktan çok daha zor maalesef.
Bırakın M. Şimşek görevinde kaldı diye düğün-bayram etsinler bu akıl fukaraları...