25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

PKK en keskin dönemeçte!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

16 Ağustos 1984’te Suriye’den sızan bir grup militanla Şemdinli ve Eruh ilçelerine baskın düzenleyerek silahlı eylemlere başladığını duyuran PKK, tarihinin en keskin virajına geldi... Bu öyle bir dönemeç ki, PKK ya geri çekilerek yeniden toparlanmaya çalışacak ya da silahlı eylemlerini sonlandırmak zorunda kalacak...
Ne olduysa; “Arap Baharı” açılımıyla Güneydoğu “açılımı”nın yol verdiği iki koridorun PKK’ya zemin hazırlaması ve nefes aldırmasıyla oldu...
Esad rejiminin dinci teröre karşı Türkiye sınırındaki Kürt bölgesinden çekilmesi PKK’nın Suriye kolu PYD’de”Kanton” heyecanı yarattı...
Kuzey Irak’tan sonra Ortadoğu Kürtleri için ikinci bir “açılım”merkezi haline gelen Afrin-Kobani-Halep hattı yalnızca PYD’nin bölgeye yayılmasını sağlamadı, sınırda yıllardır düşlenen “Kürt devleti” heyecanını da tetikledi...
Halep kırsalı ve Afrin bölgesinde kendi yönetimlerini oluşturarak bölgedeki bürokratik yapıyı tamamlamaya çalışan PYD, muhalifler, Arap aşiretleri ve Süryanilere karşı da acımasız oldu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun “etnik kıyım yapıyor” diye son günlerde PYD’ye taarruz etmelerinin bir nedeni Kürtlerin IŞİD bahanesiyle Rusya’ya yanaşması olsa da, asıl mesele PYD’nin Suriye’deki yönetim boşluğundan yararlanarak palazlanması ve bölgede iyice yayılması...
Sözün kısası, AKP’nin hatalı diplomasiyle Suriye politikasında çuvallamasının tek sıkıntısı, ülkeye giriş yapan 3 milyon civarındaki sığınmacının yol açtığı sosyo-ekonomik sorunlar değil...

Kanton tetiklemesi!..
Uçak düşürülmesi olayının Türkiye’yi Rusya ile karşılaştırması diplomatik skandalların ikincisi olsa da, Suriye meselesi aslında PKK sorununu daha kanlı biçimde Ankara’nın kucağına iterek üçüncü bir krizi kangrenleştirdi...
Suriye’deki askeri ve siyasi devinimle ivme kazanan PYD harekatından esinlenen PKK, acaba Türkiye içinde de “kanton” oluşturabilir miyiz gafletine düşerek “açılım”ın ortasına bomba attı!..
Aslında bu saptamayı “açılım”ı kullanarak her yere bomba yerleştirdi diye daha belirgin hale getirmekte yarar var!..
Çünkü PKK’nın, “Kanton-özerklik-özyönetim” beklentisiyle harekete geçtiği aylarda, hükümetin gazetesi Sabah, “PKK Güneydoğu’ya 20 bin silah yığdı” diye adeta bir itiraf manşeti de atmıştı...
PKK, “açılım” boşluğunda örgütlenmesini ve işgal planlarını tamamlamış olmalı ki, geçtiğimiz yılın Ağustos ayında şoke edici biçimde harekete geçti... Çünkü devletin “açılım”la ilgili sözde iyileştirmeleri konuştuğu dönemde, örgüt militanları “özyönetim” isyanının gelişini haber veren eylemlere girişti...
AKP ile PKK “açılım” masasındayken, Yüksekova, Diyarbakır ve çevresinde onlarca güvenlik görevlisi sokaklarda arkalarından vurularak şehit edildi... Hatta polislerden ikisi Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde yataklarında uyurken öldürüldü...
Dağlıca saldırılarında 30’dan fazla askerin şehit olmasıyla sonuçlanan eylemler toplumda öfkeyi arttırırken, “açılım” nedeniyle Güneydoğu’daki valilere “PKK’ya karşı operasyon yapmayın” talimatı veren AKP de gaflet uykusundan uyanmak zorunda kaldı...

350 ‘açılım’ şehidi...
İşte bu süreçte, örgütün Kuzey Irak’taki ana karargahı Kandil tarihte görülmemiş biçimde taarruza uğradı... Aylar süren hava saldırısı örgütün Kandil’deki yapılanmasını neredeyse yüzde 80 oranında tahrip ederken, PKK’nın lider kadrosu da PYD denetimindeki Suriye kırsalına sığındı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın, TSK’nın Kandil’e yönelik hava operasyonlarında “3 bin civarında” militanın etkisiz hale geldiğini açıklaması, PKK’nın uğradığı tahribat konusunda önemli bir ipucu verdi...
Gelelim örgütün büyük kayıplar yaşadığı Güneydoğu’ya... PKK aslında 28 bölgede kalkışma planladı... Ancak eylemler 13 ilçede yoğunlaştı... 11 ilçenin 7’sinde ciddi bir direniş olmadı, Kızıltepe ve Yüksekova’daki örgüt yapısı da büyük operasyonlarla çözüldü... Örgüt şimdi Diyarbakır’ın merkezindeki Sur ilçesiyle Cizre’de direnmeye çalışıyor... Ancak PKK’nın 13 ilçe ile Doğu kırsalındaki saldırılarında 350 civarında kayıp veren güvenlik güçleri bu iki ilçede örgüte büyük darbe vurdu.
Genelkurmay’ın önceki gün açıkladığı operasyon bilançosuna göre iki ilçede etkisiz hale getirilen 750 PKK’lının 574’ü Cizre’de, gerisi ise Sur’da öldürüldü...

Kürtler huzur istiyor...
Peki, “açılım”dan kıskaca ulaşan tüm bu süreci niçin mi özetledik?.. Çünkü PKK, 32 yıllık eylem tarihinde hem kent hem kırsal hem de sınır ötesinde ilk kez büyük sarsıntı ve çöküş yaşıyor...
Erdoğan ile Genelkurmay’ın açıklamalarını yan yana getirdiğinizde, PKK son 6 ayda sınır ötesi ve “özyönetim” isyanındaki 13 ilçede 4 binden fazla kayıp verdi...
PKK’nın önünde iki yol var; ya 1990 ve sonrasında tam 6 kez yaptığı gibi, “ateşkes” ve “eylemsizlik” bahanesiyle güçlenmek için geri çekilecek ya da dün Diyarbakır’daki 6 Kürt partisi ve örgütünün çağrısında da yer aldığı gibi silahlı eylemlere son verecek...
300 bin insanın göçüne, binlerce ev ve işyerinin yıkılmasına, işsizliğe, yoksulluğa, acılara ve milyonlarca liralık zarara yol açan terör kaosu Güneydoğu’da örgüte yönelik tepkileri de arttırdığına göre, PKK’nın “şiddetin çözüm olmadığına”ilişkin genel görüşe uyum sağlamasından başka yolu kalmayacak...
Unutmayınız ki; silahların bir an önce susması en çok da şiddet yorgunu olan Kürt yurttaşlar için yaşamsal bir beklentidir...