25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

PKK ile ittifaktan sonra aday olmak için trilyonluk çekler

Sabahattin Önkibar

Sabahattin Önkibar

Eski Yazar

A+ A-

Hasan Fehmi Güneş, Ali Topuz ve Seyfi Oktay gibiler dururken dünyanın en zengin emekli bürokratı olan eski ANAP'lı ve DYP'li birini CHP'ye strateji danışmanı yaparsan olacağı budur.

İstanbul'da PKK ile seçim ittifakı çabalarına ilaveten aday olmak için kesilen çekler bu aralar Ankara'da dillerde!

Yok; CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'nın "Kaparo için verdiğiniz çekleri geri alın" beyanından söz etmiyorum, CHP'li bir parti meclisi üyesinin isyanından bahsediyorum.

Evet, önceki gün buluşup kahve içtiğim CHP Parti Meclisi üyesinden, Ankara Çankaya adaylığı için, onun ifadesiyle "Siyaset Ağası ve Mafyası" olan iki isim tarafından parti meclisi üyelerine bazı işadamları aracılığıyla menfaat teklifleri yapıldığını, dahası trilyonluk çeklerin kesildiğini dinledim.

Söyleyin Allah aşkına, AKP tökezlemiş ve Tayyip paniğe girmişken CHP böyle şeylerle mi gündemde olmalıydı!

Sakın bunları siz uyduruyorsunuz demeyin; söyleyen iki CHP'lidir ki birisi il başkanıdır ve basın önünde ifade ediyor bunu!

Garanti olan Çankaya ilçesine 40 aday ve trilyonluk çekler, zor olan Keçiören'de ise aday sıkıntısı çekmek, bugünkü CHP yönetimini anlatan en iyi fotoğraftır.

'Donkişotluk yapma!'

18 yıl holding medyalarında çalıştım.

Enver Ören, Cem Uzan ve Aydın Doğan'ın gazete ve televizyonlarında Ankara Temsilciliği, yazarlık ve televizyon programcılığı yaptım.

Holding medyasında çalışmanın ve yönetici olmanın sonucu olarak bağımsız gazeteciliğimizin zaman zaman sınırlandığı vakıaydı.

Ancak bugün göğsümüzü gere gere bağımsız ve rezervsiz gazetecilik yapmamıza rağmen, itiraf edeyim, bazı noktalarda hayal kırıklığı içindeyim.

Öyle; çünkü yıllar yılı dost bildiklerim, iktidara muhalifim diye benden kaçıyor ve telefonlarıma dahi çıkmıyor.

En dramatiği, kimilerinin, "Yahu, sen salak mısın? Donkişotluk yapma! Kime yaranacaksın?" şeklinde güya beni koruyucu sitemlerine muhatabım.

Hakaret davaları için mahkemelere taşınmam ve beni sevmeyenler cephesini habire genişletmem de cabası. Kısacası, bu ülkede muhalif olmanın zorluğunu son 10 yılda anladım ama vicdanım bir rahat ki sormayın... Durmak yok muhalefete devam!

Kredi kartı borçlusunu suikastçı diye sundular!

Adı: Tuğrul Bayır. Borçları sebebiyle bunalıp Başbakanlığının önünde protesto hakkını kullanmak isteyen bir vatandaş.

Televizyonları izleyenler görmüştür; canlı yayınlarla "Başbakan'ın suikastçısı" diye sunuldu.

Adam mağduriyetini haykırayım derken bir anda suikastçı oldu. Dramatik olan, Tayyip Erdoğan'ın durumun anlaşılmasına rağmen pardon bile dememesi ve kamuoyu algısı adına "Bu ismi Terörle Mücadele birimleri sorguluyor" demesi.

İşte bizim ısrarla olgu ve algı dediğimiz şey budur, yani ne olduğundan ziyade nasıl sunulduğun ya da bilindiğinin önemidir ki AKP ile beraber hâkim realite, olgular değil algılardır.

Silikonlu huriler!

Yıllar önce Yeniçağ'da çalışırken eski dostum DYP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tevfik Ertüzün'ün yakınları ziyaretime geldi -ki o dönem bunu gazetede yazmış ve dinleme koydular, diye de Silivri zindanından Serdar Öztürk tarafından ikaz edilmiştim.

Meğer ziyaretime gelen Ertüzün'ün o yakınları, Adnan Oktar'ın müritleri imiş!

Bana Türk-İslam ülküsünü esas alan bir televizyon kanalı kurmaya çalıştıklarını ve bu bağlamda birkaç söz etmemi istediler.

Hayatım boyuncu hiç görmediğim ve konuşmadığım Oktar'ı basındaki haberlerden biliyordum ama Türk-İslam ülküsüne hizmet denilince bu talebi geri çevirmedim ve kurulacak kanal için mini kameralarına olumlu şeyler söyledim.

Söylemez olaydım; zira güya Türk-İslam ülküsü için kurulan bu kanalda şimdi şişme memeli yani silikonu huriler cirit atıyor. Dahası, Masonlar ve Siyonistler üstelik İslam adına kutsanıyor.

Bir şeyi merak ediyorum, cennette silikon olur mu Adnan Hoca!

Tayyip'ten Fethullah'a dava!

Biz Tayyip Erdoğan'ı 4. Murat'a benzetince soluğu mahkemede aldık.

"Lavrens'i çağrıştırıyor" ifademe ise tazminat yetmedi; bir de ceza davası açıldı.

Böyle böyle Yeniçağ, Yenimesaj ve Aydınlık'ta toplam 10 küsur dava açtılar ki aslında emin olun yazdıklarımda tek bir hakaret ifadesi yok. Peki, bize böyle bir tavır takınılırken Erdoğan, Fethullah Gülen'e niye dava açmıyor? Baksanıza Hoca Efendi, ama öyle ama böyle "Firavun" diyor.

Dahası "40 Harami" diye de tariflerde bulunuyor.

Görüyorsunuz, bunlarınki iktidarı paylaşma adına kayıkçı kavgasıdır; zira tersi olsa bana yapıldığı gibi dava açılırdı değil mi?