28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Prof. Dr. Canan Karatay

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

Dünyadaki tüm değişim ve gelişmeler azınlık gibi görünen çevrelerin amansız mücadelesi sonucunda hayata geçer. Bazen bir kişi bile büyük bir fark yaratır. Eğer bu cesur ve öncü insanların büyük bedeller ödeyerek verdiği mücadele olmasaydı, insanlık bugün emekleme döneminde olurdu. Günümüzde insanlık ve milleti adına bu büyük kavgayı veren insanlarımızdan birisi de Prof. Dr. Canan Karatay!
KARATAY İLKELERİ
Hasdal’da vatan nöbeti tutarken, ablam Dr. Fatoş Diniz açık görüş esnasında bana bir kitap hediye etti: “Karatay Diyeti!” Önce kitabı fazla önemsemedim. Daha sonra kitabın sayfaları arasında gezinirken, bu eserin tıp dünyasında devrimci bir etki doğuracak yeni ve yaratıcı fikirler içerdiğini anladım. Kitabı, bu kez notlar alarak baştan itibaren ve daha dikkatli bir şekilde okumaya başladım. Çeşitli sağlık sorunlarına sadece doğru ve zamanında beslenme ile çareler sunan Karatay ilkelerini, hapishane koşullarının sınırlı imkânları ile mümkün olduğu oranda uygulamaya çalıştım.
Benim için ilk sürpriz karaciğerdeki yağlanma konusu oldu. Doktorlar, “bu yağlanmanın yok olmayacağını, ileriki dönemlerde bu oranı daha da yükseltmemek için çaba sarf etmemi” tavsiye etmişlerdi. Başka bir maksatla yaptırdığım tahlilde karaciğerdeki yağlanmanın son bulduğunu anladım. Bir ölçüm hatası olduğunu düşünerek, yeniden tahlil yaptırdım. Aynı sonucu aldım. Eskisinden daha fazla yemek yememe rağmen hem kilo almıyor hem de kan değerlerim önceki dönemlere göre daha makul ölçülerde oluyordu. Hasdal, Silivri derken cezaevinden 29 Haziran 2014 günü tahliye oldum. Daha sonraki özgürlük günlerimde kendimi öylesine yoğun bir gündemin içinde buldum ki “ne bulursam yemek zorunda” kaldım.
BİR IŞIK VE HAKİKAT SAVAŞÇISI
Adını ilk kez bu kitapla duyduğum Canan Hoca ile ilgili haberleri takip etmeye başladım. Gördüm ki ilaç kartelleri, gıda sektörünü insan sağlığı için risk alanına çeviren acımasız ticari firmalar, yanlış yapılandırılan kurulu sağlık sisteminin şahinleri, televizyonlarda boy gösteren televole hekimler ve hatta meslektaşları kendisine karşı büyük bir savaş açtı. Aleyhinde dava üstüne dava açıldı. Ama ışığın savaşçısı ve bir hakikat aşığı olan Canan Hoca yolundan bir milim bile sapmadı. “Ne doğru bildiğim bir hakikati gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça dile getirmekten korkarım!” diyen Giordano Bruno gibi insanları aydınlatmaya, doğru yolu göstermeye devam etti.
ŞEHİR EFSANESİNE NOKTA KONDU!
Temel tezi şu oldu: “Kolesterolün zararlı olduğu bir şehir efsanesidir. İhtiyaç olduğu için insan vücudu kolesterol üretir. Vücudun en büyük düşmanı şekerdir. Asıl tahribatı o yapar.” Oysaki bizzat bana akademik unvanı da olan en az 5 uzman doktor birbirlerini teyit edercesine şunu söylemişti: “Kalp krizinin en büyük iki nedeni kolesterol ve yüksek tansiyondur!” Washington Post’a göre ABD Tarım Bakanlığı şunu ilan etti: “Kolesterolün zararlı olduğu bilgisi doğru değildir. İyi ve kötü kolesterol diye bir şey yoktur. Zararlı olan şekerdir!”
BİR YÜREKLİ HEKİM FARK YARATTI!
Belki de Türkiye’de de birçok hekim bu gerçeğin farkındaydı. Ama büyük bir mücadeleyi göğüsleyemedikleri için sustular. Maddi ve manevi kayıpları göze alamadılar. Sistemin dişlileri içinde kalarak tatlı yaşantılarını sürdürmek istediler. Ama Canan Hoca milletinin sağlığı ve dolayısıyla mutluluğu için kavgadan kaçmadı. Taşın altına elini değil, yüreğini soktu. Koca koca kartellere, firmalara, düzenin her türlü baskı mekanizmasına meydan okudu. “Halep oradaysa, arşın burada!” dedi. Birçok Türk insanı, çok önemli sağlık sorunlarına, onun sayesinde, ilaç kullanmadan, cerrahi müdahaleye maruz kalmadan çare buldu.
Kalabalıklar karanlıktır. Hakikat bir avuç arınmış insanın elinde gökyüzüne yükselir. İşte öncü bir sağlık devrimcisi olan Canan Hoca, Türk insanı için tek başına verdiği mücadeleyi zaferle taçlandırdı. Bilinçli, inanmış ve cesur bir insanın ne kadar güçlü bir silah olduğunu herkese gösterdi. Bütün gücünü milletinin sevgi ve dualarından aldı. Sağlık dünyasının Canan Hoca’ya en azından bir “özür” borcu var. Bakalım, halkın sağlığının önüne cüzdanını koyanlar nasıl bir çıkış stratejisi kurgulayacak?