28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rekor oranda açık verip rekor küçülmeyi başardık

Recep Erçin

Recep Erçin

Site Yazarı

Türkiye ekonomisi hem süregelen kendi dinamikleri hem de koronavirüs salgını yüzünden sermaye akımlarının bıçak gibi kesildiği dönemde yıllık yüzde 9.9 küçüldü. Ekonomi ani duruşa rağmen söz konusu dönemde 11.9 milyar dolar cari açık verdi. Aynı dönemde rezervler 13.6 milyar dolar eridi. Özetle Türkiye'nin dış dengesi böyle oldu. Şimdi oranlar özelinde ekonominin dışa bağımlı yapısına bir bakalım. 2018'deki kur şoku sonrası dış finansman sorunu yaşayan Türkiye ekonomisi üç çeyrek küçüldü. 2019'un ikinci çeyreği bu durgunluk/resesyon döneminin son üç ayını oluşturdu. Ekonomi o dönem yüzde 1.7 daraldı. Söz konusu dönemde Türkiye 562 milyon dolar cari fazla vermişti. 2019'un ikinci üç ayında rezervlerde 2.2 milyar dolarlık azalma oldu.

FAZLADAN AÇIĞA DÖNDÜK

2019'un ikinci çeyreğindeki dolar bazlı milli gelir büyüklüğümüz 175.2 milyar dolardı. Bu tutar 2020'nin aynı döneminde 153.1'e geriledi. 2019'da yüzde 1.7 küçülen ekonomide milli gelirin yüzde 0.32'si kadar cari fazla verildi. Ekonominin salgın etkisi yüzünden ani duruş yaşadığı 2020'nin ikinci çeyreğinde ise milli gelirin yüzde 7.7'si kadar cari açık verildi. Türkiye ekonomisinin dışa bağımlı yapısını göstermesi bakımından oldukça dikkat çekici. Ekonominin yapısı gereği dış kaynak bulundukça ithalat yapılır ve ekonomi büyür. Dış kaynak sağlayıcılar ödeme dönemi geldiğinde kur spekülasyonlarıyla ülkeyi krize sokarlar. Ve Türkiye net borç ödeyicisi durumuna geçerek yükümlülüklerin azaltır. Böyle dönemlerde ekonomide cari fazla verilmesi normaldir.

BEYHUDE ÖVÜNME

İktidarın geçen süreçte "cari fazla verir hale geldik" diye övünmesi beyhudedir. Çünkü hem 2019'un işaret ettiğimiz çeyreğinde cari fazla verilmesine rağmen görülen 2.2 milyar dolarlık rezerv erimesi hem de 2020'deki 13.6 milyar dolarlık rezerv kaybı dikkat çekicidir. (Ödemeler dengesinin finans kaleminde sırasıyla net 1.8 ve 2 milyar dolar çıkış oldu.) Ekonominin yüzde 9.9 küçüldüğü bir önceki döneme göre ithalatın da yüzde 6.3 azaldığı ortamda milli gelirin yüzde 7.7'si kadar cari açık verilmesi nasıl açıklanabilir? Salgın dönemi olmasa bu derece yüksek bir açık verilen dönemde yüzde 10'lara varan bir ekonomik büyüme tahayyül edilebilir. Ancak yukarıda da değindiğimiz üzere rezervlerdeki azalış resmin büyüsünü tamamlamaktadır. Önceki dönemlerde yüksek cari açıklar vererek büyüyen ekonomiyi fonlayan merkezler artık itfa talep etmektedirler. Bir yandan çarklarını asgari düzeyde de olsa döndürmek mecburiyetinde olan ekonomi, hem borç itfası (buna çıkan sıcak para da dahil) hem de dış ticaret açığını, turizm gelirleri olmaksızın fonlamıştır.

DÖVİZLER SADECE BORCA VE İTHALATA MI GİTTİ?

İkinci çeyrek milli gelir verilerinde açıkça görülen finans ve sigorta faaliyetlerindeki yüzde 27.8'lik büyüme, eldeki kaynakların kredi olarak dağıtılarak salgının ani duruş döneminde ekonomideki nakit akışının sürmesinin sağlandığının işaretidir. Bir yandan ekonominin yüzde 75'lik istihdamını sırtlayan iki sektör olan hizmetler ve sanayi öncülüğünde yaşanan yüzde 9.9'luk küçülme diğer yandan net dış borç itfası ve bıçak gibi kesilemeyen ithalat yüzünden hızla eriyen rezervler ve dahi içeride kredi genişlemesi yoluyla motorun soğumasını önleme çabaları. 2020'nin ikinci çeyreğindeki ağır bilanço böylelikle geçen ay yaşanan kur şokuyla karşımıza çıkmış oluyor. Temmuz ve ağustosta kredi, araç ve iç turizm furyasıyla hızlanan ekonomi ilave döviz ihtiyacı doğurmuş bulunuyor. Ve henüz ihracattaki hızlanma zaten yapısı gereği de ithalatı ve sermaye çıkışını karşılayacak düzeyde değildir. Hızlı rezerv kaybını dikkate alınca şok daralmanın olduğu dönemde bunca döviz yükümlülük itfasına ve ithalata giderken, dikkat çeken bir gelişme daha oldu. Dünkü haberimizde de işaret ettik ekonominin yüzde 9.9 daraldığı dönemde makine teçhizat yatırımları yüzde 4.7 arttı. 2018 şoku sonrası çeyrekten çeyreğe çöken imalattaki yatırım harcamalarının bu dönemde artıyor olması ayrıca incelenmesi ve takip edilmesi gereken bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.

YATIRIMLARI TEŞVİK EDEN REFORMLARA ÖNCELİK VERİLMELİ
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Pandeminin etkisinin en yoğun yaşandığı dönemdi. İkinci çeyrek artık geride kaldı, üçüncü çeyrekte toparlarız” dedi. Özdebir, büyüme verilerini değerlendirdiği açıklamasında, yatırımları teşvik edecek reformlara öncelik verilmesini istedi. "Üçüncü çeyrekte sanayi üretimi, PMI Endeksi ve İktisadi Yönelim Anketi toparlanmanın hızlı bir şekilde gerçekleşeceğini ve üçüncü çeyrekle birlikte kaybın büyük bölümünün geri alınacağına işaret ediyor" diyen Özdebir, şunları söyledi: "Özellikle kredi büyümesi ile ortaya çıkan politika tepkisi, üçüncü çeyrekte ekonominin hızlı bir toparlanışını göstermektedir. Yatırımlarda yüzde 6.1 daralma var ve son iki yıldır yatırım iştahı oldukça düşük seviyede seyrediyor. Ekonomi politika yapıcılarının hedefi yatırımları teşvik eden reformları önceliklendirmesi olmalıdır. Kalıcı bir büyüme ve büyümede toparlanma için gayri safi sabit sermaye oluşumunun pozitife dönmesi gerekmektedir. Üçüncü çeyrekle birlikte, ekonomide arzı temsil eden sanayi üretimi ve ekonominin talebini temsil eden perakende satış hacmindeki artış, gelecek aylar büyüme için olumlu bir sinyal vermektedir. Ancak dikkat çekmek istediğim nokta; TCMB’nin sıkılaştırma politikası ile kredi büyümesinden vazgeçilmesi ve faiz artışı ile birlikte son çeyrekte bir daralma ortaya çıkabilecektir."