20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rusya, ‘Büyük Kürdistan’ projesini niye hedefe koydu?

Onur Sinan Güzaltan

Onur Sinan Güzaltan

Eski Yazar

A+ A-

“ABD, Irak Kürdistanı’yla beraber, Büyük Kürdistan’ı amaçlayan tehlikeli bir oyun sürdürüyor.”
Yukarıdaki ifadeler, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a ait.
Rusya, bugüne değin bölgede Kürt grupları karşısına almaktan imtina eden bir siyaset izledi.
Lavrov’un söz konusu açıklaması ise bu siyasetle çelişen ifadeler içeriyor.
Rus Dışişleri’nin en yetkili isminin yaptığı bu açıklama ne anlama geliyor? Rusya, Kürt siyasetinde bir değişikliğe mi gidiyor? Eğer böyle bir değişiklik varsa altında yatan neden nedir? Yoksa Lavrov’un açıklaması sadece diplomatik bir hamleden mi ibaret?
OLGULARI ALT ALTA DİZMEK
Bu sorulara kesin cevabı ancak zaman verebilir, fakat sayın Soner Polat’ın Aydınlık gazetesinde yayımlanan 24 Eylül 2018 tarihli “Rusya ve Fıratın doğusu” başlıklı yazısında da belirttiği gibi, “olguları alt alta dizmek” yoluyla sürecin ne yöne doğru evirilebileceği yönünde tahlillerde bulunabiliriz.
Bu doğrultuda, Rus Dışişleri’nin Suriye’nin kuzeyi konusunda yaptığı açıklamaları, bölgede yaşanan önemli gelişmeleri de ekleyerek sıralayalım;
17 Eylül’de, Türkiye ve Rusya arasında, İdlib’deki grupların tasfiyesini içeren Soçi Mutabakatı imzalandı.
Aynı gün, Suriye hava sahasında seyreden Rus askeri uçağı, İsrail uçaklarının provokasyonu sonucunda, Suriye kuvvetleri tarafından yanlışlıkla düşürüldü.
Bu olayın hemen ertesinde, sayın Soner Polat’ın ilgili yazısının konusunu oluşturan ve Rusya’nın Kürt siyasetindeki değişikliğin ilk işaretlerini veren, Lavrov’un 22 Eylül tarihli “Suriye’deki asıl sorun Fırat’ın doğusudur” açıklaması geldi.
Lavrov’un “sorun” olarak tanımladığı durumu, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, 10 Ekim tarihli açıklamasında ABD’nin Suriye’deki Kürt gruplara devletleşme yolunda verdiği desteği eleştiren şu ifadelerle somutlaştırdı: “Böyle bir yarı-devlet inşası, Kürt olmayan nüfusu, Arapları, Süryanileri, Türkmenleri rahatsız eder.”
Zaharova’nın açıklamasıyla, Rusya, bölgede ilk defa ABD eliyle bir Kürt devleti kurulmak istendiğini ve bu duruma karşı olduğunu ilan etti.
Ve son olarak 12 Ekim’de, Lavrov, yazımızın başında bir kısmını alıntıladığımız söyleşide, Rusya’nın Kürt siyasetindeki değişikliği net bir biçimde ortaya koyan açıklamalarda bulundu: “İdlib’in Suriye’deki son sorunlu bölge olduğu konusundaki düşüncenize katılamayacağım. Orada Fırat’ın doğusunda, kesinlikle kabul edilemeyecek şeylerin olup bittiği muazzam büyüklükte topraklar var. ABD bu toprakları Suriyeli müttefikleri, başta Kürtler üzerinden orada bir sözde devlet kurmak amacıyla kullanmaya çalışıyor. Bu topraklarda, ABD kesinlikle yasal olmayan yollardan bir sözde devlet kurmaya ve orada kendi himayesindeki kişiler için normal yaşam şartları oluşturmak için her şeyi yapıyor (...) ABD, Irak Kürdistanı’yla beraber, Büyük Kürdistanı amaçlayan tehlikeli bir oyun sürdürüyor.”
BÜYÜK KÜRDİSTAN ÜZERİNDEN İSRAİL’E MESAJ
Lavrov’un açıklamasındaki önemli noktalara gelince;
1- Rusya’nın, Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteren Kürt grupları, ABD ile işbirliğinden dolayı hedef tahtasına koyduğu anlaşılıyor.
2- İdlib, Suriye’deki son sorunlu bölge değil ifadeleri ile Fırat’ın doğusu bölge ülkelerine bir sonraki hedef olarak işaret ediliyor.
3- Açıklamada, ana konunun dışında kalmasına rağmen Irak’ın kuzeyinde etkin olan Barzani ve Talabani’yi de suçlayan ifadeler kullanılıyor. Bu yolla, Rusya’nın ayrılıkçı Kürt grupların tamamının karşısında konumlandığı mesajı veriliyor.
4- Açıklamanın can alıcı noktası ise, Büyük Kürdistan projesinin, Rusya’nın resmi ağızları tarafından ilk defa gündeme getirilmesi.
Rus Dışişleri’nin bölgede kurulmak istenen Kürt Devleti’ni hedef alan açıklamalarının zamanlamasını incelediğimizde, açıklamaların Rus uçağının İsrail kışkırtması ile düşürülmesinin hemen sonrasında başladığını ve dozajının gittikçe arttığını saptıyoruz.
Ruslar’ın, İsrail’in bölgedeki sadık müttefikleri Talabani ve Barzani’yi başta olmak üzere Kürt grupları hedef alarak, Tel Aviv yönetimini yalnızlaştırmaya çalıştığı açık.
Bölge ülkelerinin, İsrail ve Kürt gruplar arasında ilişkiyi vurgulamak adına sıkça kullandığı “Büyük Kürdistan” projesi kavramının, Lavrov tarafından dillendirilmesi de, açıklamada dolaylı yoldan İsrail’in hedef alındığının bir başka kanıtı.
Moskova ve Tel Aviv arasında siyasi tansiyonun yükselmesi halinde, ilerleyen günlerde, Rus Dışişleri’nden “Büyük Kürdistan, İkinci İsrail projesidir” açıklamasının gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
TÜRKİYE/ABD İLİŞKİLERİNİN ZAYIF KARNI
Açıklamaların zamanlamasında dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise, Rusya ve Türkiye’nin, İdlib’deki sorunu çözmek adına Soçi Mutabakatı’nı imzalamasının hemen ertesinde yapılması.
Rusya’nın, Kürt grupları hedef alan açıklamalar vasıtasıyla, Türkiye’yi Astana Mutabakatı’nın içerisinde tutarak, Ankara ve Washington arasında gerçekleşebilecek olası yumuşamanın önüne geçmeyi amaçladığı söylenebilir.
ABD’nin, Suriye’de faaliyet gösteren PKK/YPG ve benzeri terörist gruplara verdiği desteğin, Türkiye ve ABD ilişkilerinin zayıf karnı olduğu bilinen bir gerçek ve Moskova’nın da bu durumu göz önünde bulundurarak siyaset yapması normal bir durum.
Bu olgular ışığında, Rusya’nın söz konusu açıklamalar vasıtasıyla 3 temel hedefi olduğunu söyleyebiliriz;
1- Bölgede kurulmak istenen Kürt devletine karşı olduğu mesajını vererek, ABD ile işbirliği yapan Kürt grupları hedef tahtasına koyduğunu ilan etti.
2- Büyük Kürdistan kavramını kullanarak ve Talabani/Barzani’yi hedef alarak, İsrail’i müttefikleri üzerinden tehdit etti.
3- Türkiye’nin milli güvenliği ve toprak bütünlüğünü tehdit eden Kürt grupların ABD tarafından desteklendiğinin altını çizdi ve bu gruplara karşı tavır aldı. Rusya, bu yolla temelde Kürt gruplara verilen destek nedeni ile bozuk olan ABD/Türkiye ilişkilerinde olası bir yumuşamanın da önüne geçmeye çalışmaktadır.
Rusya’nın söylemlerindeki değişiklik, başta Türkiye olmak üzere “Büyük Kürdistan” projesi ile hedef alınan bölge ülkeleri açısından olumludur.
Bu söylem değişikliğinin, diplomatik alanda taktiksel bir hamle mi yoksa stratejik bir değişiklik mi olduğuna cevabı ise, daha önce de ifade ettiğimiz gibi zaman verecektir.