18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rusya Esad’ı sattı mı?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

18 Aralık 2014’te yıllık basın konferansında açıklama yapan Putin: “Çok kimse ham petrol fiyatlarındaki düşüşle ilgili görüş beyan etmektedir. Bazıları, İran’ı cezalandırmak, Rus ekonomisini depresyona sokmak ve Venezüella üzerinde baskı uygulamak için bunun bir ABD-Suudi komplosu olduğunu söylüyor. Bu olabilir de olmayabilir de” demişti. Putin’in diplomatik açıklamasına rağmen Suudi hanedanlığın petrolü bir etkili tehdit silahı olarak kullandığı aşikar. Şüphesiz, Suriye’ye dayatılan kirli savaşın en önemli aktörlerinden birisi olan Suudi hanedanlığın petrolü bir şantaj silahı olarak kullanması gayet normaldir. Katar, Türkiye ve Suudi Hanedanlığın Rusya ile Esad için uzun bir zamandır pazarlık yaptığı sır değil.

Suriye’ye dayatılan kirli savaşın ilk dönemlerinde önce psikolojik harbin A planı devreye sokuldu. Esad’ın bir Rus piyonu olduğu ve aslında Suriye’yi Rusya’nın yönettiği tedavüle sokuldu. Sözde Müslümanların Rus düşmanlığı üzerinden tahrik edilmeleri arzulandı. Esad’ın Tartus Limanı’na demirli olan bir Rus denizaltı gemisinde yaşadığı iddia edildi. ABD ve Rusya’nın anlaşması sonucu Esad ve ailesinin güvenli bir şekilde Moskova’ya kaçtığı ve kendisine tahsis edilen lüks bir villada sürgünde yaşayacağı yazıldı. Bu haberler kısa vadede bir sürü kafayı bulandırdı. Ancak Suriye’ye saldırmak isteyen küresel çetenin, Rusya ve Çin’in vetoları karşısında kafaları allak bullak oldu. Yalan, fitne ve iftira harbin A planı işe yaramayınca B planı devreye sokuldu: Rüşvet ve şantaj. 

Rusya’yı rüşvetle kafesleme görevi ilk önce büyük patron tarafından Katar’a havale edildi.  Rusya’ya milyarlarca dolar yatırım ve Rusya Federasyonu menşeli ürünlerin zengin Arap pazarlarına öncelikli olarak girmesi garantisi verdi. Katar’ın ekonomik rüşveti netice almayınca, Rus vetosu karşısında öfkelenen Katar BM Daimi Temsilcisi Ahmad Bin Muhammed Elsani Rus mevkidaşı Vitaly Churkin’i BM’de tehdit etti. Rusya’nın Esad Suriye’sinden vazgeçmemesi halinde, zengin Arap pazarlarının Rusya’ya kapatılacağı ve Müslüman bölgelerin Rusya’ya karşı ayaklanacağını ima edince, BM Rusya temsilcisi hiddetle: “Katar daha düne kadar dünya haritasında yoktu. Tekrar olmayabilir” yönünde cevap verdiği iddia edilir. Katar’ın kızgın Rusya’yı yatıştırmak için Doha-Moskova arasında mekik dokuduğu gerçeğini hatırlatmak isteriz.

Ardından Suudi hanedanlığı devreye sokuldu. O kadar ki, Suriye dosyasından özel olarak sorumlu olan ve hatta Şam-Doğu Guta bölgesinde hasıl olan kimyasal silah saldırısının arkasındaki aktör kabul edilen Suudi İstihbarat Şefi Prens Bendar Bin Sultan 31 Temmuz 2013’te Putin ile Moskova’da görüş-müştü. 15 milyar dolar değerinde Rus silahı satın almaya karşılık Esad’dan vazgeç teklifi yaptığı iddia edilmişti. Katar benzeri teklifler Rus politikalarında herhangi bir değişiklik yaratmadı. Petrol silahı devreye sokuldu. Rus ve İran ekonomileri üzerinde olumsuz etkileri oldu. Ancak bu ülkeler buna rağmen pozisyonlarında sabit kaldılar. En nihayet 15 Kasım 2014’te Putin, bugün Suudi Kralı olan dönemin Veliaht Prensi Salman ile Avustralya’da G-20 toplantısında bir araya gelince, 3 Şubat 2015’te New York Times gazetesi yazarları konuyu tekrar temcit pilavı gibi ısıtıp önümüze koydu.

Esad-fobi hastalığına yakalanmış olanlara soruyoruz. Rusya’ya milyarlarca dolar değerinde silah siparişi, petrol ve doğalgaz savaşı, Rusya ve Asya’da beslenilen dini-dar hareketlerle tehdit, ekonomik rüşvetler ve şantajlar sunuyorsunuz. Neden? Rusya’nın Esad’dan vazgeçmesi için... Peki, Esad bu kadar değerli ise siz bunu bileceksiniz de Rusya gibi bir devlet buna cahil mi kalacak? Suriye bu kadar stratejik önemde ise siz yeni yetme hanedanlıklar bunu bilecek ama Rusya bilmeyecek öyle mi? O halde Rus ayısı ile yatağa girmeye devam edin. “Devletlerarası ilişkilerde duygulara yer yoktur. Önemli olan çıkarlardır” sözünü papağanlar misali tekrarlayanlara diyoruz ki; doğrudur, esas olan vatan ve millet çıkarıdır. Ancak devletlerarası ilişkilerde meseleyi salt çıkar ile izah etmek insanı makine olarak görmektir. Bu sözün mucidi İngilizler ve akraba topluluklar ilişkilerini duygulara yer vermeden sürdürebilir. Ancak bizde bir kahvenin kırk yıl hatırı varsa, Ruslarda da bir votkanın o kadar hatırı vardır.