29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Saddam'ın gazabı kimleri vuracak?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

Dünya ordularının tarihini, devlet yönetim stratejilerini, ülkelerdeki iç güvenlik kurallarını ve en önemlisi de ulusların olmazsa olmaz yapılanmalarının başında gelen istihbarat birimlerinin etki, güç, kural ve gerçeklerini alt üst eden olaylar yaşanıyor Irak'ta...

Bu olayların merkezinde; daha doğrusu perde önünde, sözde dinci terör örgütü "El Kaide" türevlerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan "IŞİD" yani "Irak-Şam İslam Devleti" adlı barbarlık kolonisi var...

Suriye'de kafa kesen, hatta kurbanlarının kalplerini sökerek kameralar önünde, salyalar saçarak yiyebilen bir vahşetin adıdır bu!..

İslam'ın ilk çıkış dönemindeki katı dinciliği 21. yüzyılda kılıç ve satırla, idam ve infazla dayatmaya çalışan bu örgüt, El Kaide'nin yüzyıllar sonra sahaya çıkardığı Selefi ideolojisini kan ve katliamla sürdürmek için her türlü şiddeti de legal görüyor...

Maskelenmiş yüzlerin ardına gizlenmiş kara bir öfke; "şeriat" adına, din adına ve en kötüsü de örgütün ismine de paravan yapılan "İslam" adına dayatılırken, eylemler şiddetin en kanlısıyla insanlığı da utandırıyor...

Hem de mide bulandırıcı bir şiddet ve barbarlık; toplu katliamların ortasında, kirletilmiş bir kan deryası gibi tüm dünyanın gözleri önünde pervasızca akıtılıyor!..

Yani, insanlık Irak'ta can çekişmeye devam ediyor...

BÜYÜK SPONSORUN PUSULASI!..

Şam'ı; 3 yıldır emperyalizm ve onun kuklası haline gelen kiralık dinci çetelere teslim etmeyen Beşar Esad, ezici çoğunlukla yeniden devlet başkanı seçilince, işte bu IŞİD, Ortadoğu coğrafyasında hemen mevzi değiştirdi...

Birileri şöyle demiş olmalı; "Anlaşıldı ki, Suriye bu çıkmazda BOP'un ileri karakolu olamayacak... Hazır, kaostan çıkamayan ezik ve yorgun bir Irak varken mevzileri oraya kaydırmak daha yararlı!.."

Sonra tüm dünya bir baktı ki; IŞİD, bu kez yıllardır iç savaş kaosunda, kan bataklığına dönmüş Irak'ta, hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan ölüm siperleri kazıyor...

Daha doğrusu, elleri bağlanmış gencecik insanların kameralar önünde can çekiştiği toplu mezarlar deşiliyor Irak'ta!..

Herhalde askeri uzmanlar da, istihbaratın duayenleri de, savaş stratejistleri de Irak'ta, IŞİD'in akıllara durgunluk veren kanlı tiyatrosu karşısında çok şaşırmıştır... Savaşı ve savunmayı bilenler neden şaşırmasın ki?..

Baksanıza; Suriye'de kan dökerken aniden manevra yaparak, emperyalizmin petrol uğruna katliam yaptığı Irak'ta ortaya çıkan IŞİD'in askeri kapasitesi kimilerine göre 8 ile 10 bin kişi arasında değişiyor...

Hepsinin yüzleri maskeli, cip ve kamyonlarla oradan oraya şiddet taşıyan dinci teröristlerin, "büyük sponsor" gerektiren silah, mühimmat ve teçhizatı nereden buldukları da ciddi bir soru işreti!.. Hiç kuşkunuz olmasın, onların ellerine şiddetin pusulasını verenler, şarjörlerini de ağzına kadar doldurmuştur...

TEKBİR, SATIR, KATLİAM!..

ABD'nin 20 milyar dolarla yeniden dizayn ettiği Irak Ordusu'nun bir kaç gün içinde kolaylıkla saf dışı edebileceği bir çapulcu takımı, neredeyse Bağdat'ın çevresindeki tüm kentlerde, günlerdir acımasızca kan dökebiliyor...

Yani nasıl olduysa; ayaklarında terliklerle Irak halkına ve devletine savaş açan IŞİD, hiçbir engelle karşılamadan Musul, Kerkük ve Saddam'ın memleketi Tikrit'i bir çırpıda işgal ediverdi...

Çünkü valiler, siyasetçiler, polisler, askerler ve aşiretler onlar henüz gelmeden sırra kadem bastı... Anlayacağınız "tekbir" sesleri ve kanlı satırların çöl güneşindeki yansıması, korkaklık için yetti de arttı bile!..

Çünkü IŞİD, elini kolunu sallayarak işgale yürürken, onlara karşı ne bir tank harekete geçti ne bir helikopter havalandı ne de bir savaş uçağı gözdağı verebildi!.. Koca Irak, birkaç gün içinde dinci teröristlere tek kurşun bile sıkmadan biat etti... Ya da perde gerisindekilerce adım adım biata zorlandı!...

Gerisini biliyorsunuz; IŞİD'in şeriat ilan ettiği kentlerdeki korku ve panik... Kamyonlara bindirilerek bir çukurun önüne getirilen 1700 Şii'nin toplu olarak kurşuna dizilmesi... IŞİD'e biat etmeyen din adamlarının, askerlerin, polislerin ve sıradan insanların sokaklarda, cami önlerinde acımasızca katledilmesi...

KAMERALAR ÖNÜNDE TESLİM!..

Irak'ın neredeyse üçte birinin 10 bin kişilik militan grup tarafından teslim alınabileceğine inanıyorsanız, zaten yalnızca Bağdat yönetiminin değil, insanlığın da "vay haline" demek yeterli gelebilir... Oysa Irak'ta bir teslim alma yok, bir komedi oyunu gibi teslim olma da yok...

Bir teslim edilme yaşanıyor Irak'ta... Sünni'si, Şii'si, Türkmen'i, Kürdü, Müslüman'ı ve Hıristiyanı'yla koca bir ülke, henüz iç savaş kaosundan çıkamamışken, emperyalizmin yeni bir oyununa kameralar önünde teslim edildi...

Peki aslında hangi Irak'tır burası?.. Müzelerinden, petrol yataklarına, Merkez Bankası'ndan askeri varlığına kadar tüm ulusal zenginliği ABD işgali sonrasında yağmalanan Irak mı?..

ABD'nin "Büyük Kürdistan" sevdasını yaşama geçirme uğruna Suriye, İran ve nihayetinde Türkiye'yi de parçalamak için merkez üs seçtiği Irak mı?.. Hayır!.. ABD emperyalizmine idam sehpasına "diktatör" safsatasıyla çıkartılırken bile rest çekerek teslim olmayan Saddam Hüseyin'in Irak'ı... Babaları kiralık sehpalarda taşeron cellatlarca idam edilince, Tikrit kırsalındaki bir evde, işgalci ABD'lilere ölümleri pahasına direnen Saddam'ın oğulları ve torununun teslim olmadığı Irak...

ULUSUN KENDİ DİKTATÖRÜ!..

Son 10 yılda en az 1.5 milyon insanın katledildiği Irak'ta bugünlerde de neler olduğu çok belli...

ABD; kan deryasına çevirerek, hem petrol egemenliği hem de bölünmeden suni ve piyon bir devletçik yaratma uğruna eyaletlerine kattığı Irak'ı iyice istikrarsızlaştırmak için, şimdi de IŞİD karşısında seyirci konumunda!..

O halde şimdi herkes şapkasını önüne koyup düşünsün; tüm günahları, sevapları, doğruları ve yanlışlarıyla Irak'ın evladı Saddam Hüseyin bugünlerde tahtında olabilseydi bunlar yaşanabilir miydi acaba?..

Yani; "taşeron" ya da "kiralık" değil, Irak'ın, Iraklılar'ın, iddia edildiği gibi bizzat kendi "diktatörleri! (!!!) yaşamış olsaydı, Bağdat semalarında onlarca diktatörün kanı ve parayı seyrettiği koca Irak bu hallere düşebilir miydi?..

"Bu artık çok geç bir sorudur" demeyin... Tarih; işgal, kan ve rant açısından da tekerrürden ibaretse ve emperyalizmin BOP stratejisi henüz bitmemişse, Ortadoğu'nun geleceğindeki olası örnekler için bu soruyu düşünmeden geçmeyin!..