24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şam tekrar şerif olur mu?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Hz. Resul-i Ekrem efendimizin takvasını yeryüzünde en emsal temsil eden, ehli-Sünnet mezhepleri Hanefi ve Maliki içtihatların kurucuları Abu-Hanefi ve Enes bin-Malik'in üstatları, mümtaz İslam öğretmeni İmam Cafer el-Sadık şöyle buyurmuştur: " Zan, kesin bilgi sahibi olunamayan bir meselede çaresizliğin göstergesidir... Bilmeyenin, bilen birine karşı ileri sürebileceği bir kanıtı olamaz ".

Çaresizliğin ve iftiranın daniskasını sergileyenlerin kervanına katılanların sayısında artış var. Genelde bölgemizde özelde Suriye'de yarattıkları tahripkar icraatların hesabını veremeyenler iftira ve karalama kampanyalarına umut bağlar. Önce, "özenle" hazırladıkları fesat ve fitne dosyalarında, Türkiye-Suriye Dostluk Komitesi koordinatörü olarak, Suriye'ye davet ettiğimiz siyasi şahsiyetlerden, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan heyetlere iftira attılar. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 2007 tarihinde yapmış oldukları buluşmada çekilen fotoğrafın karesinde "birden" beni "keşfettiler".

Tetikçi güruh

"Türkiye-Suriye arasında ortaya konulan oyunu ve ithal darbe planını çok geniş bir dairede" analiz ettiğini iddia eden bu tetikçi güruh, "Türkiye'de yapılması düşünülen bütün darbelerin arkasında Suriye vardır" imalarında bulunarak önemli bir buluşu başaran bu zavallılar "derin"!! zekaları ile beni Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın "danışmanı" olarak sundular. Böylece, Türkiye'de yapılması planlanan darbelerin fikir babası olarak beni işaret etmiş oldular. Daha da ileri giderek, "Esad rejiminin, katliamlarını meşru kılmak için Türkiye'ye yönelik PR (Public Relations-Halkla İlişkiler) faaliyetlerin" ve beni "akademisyen-yazar" olarak sunulmasının arkasındaki gerekçeyi ise, benim "Esad ailesine olan yakınlığımı ve danışmanlığımı perdelemek için" bir örtü olarak kullandığımı "güvenilir kaynakları" kulaklarına fısıldadılar. Bunun üzerinden saldırdılar.

"Türkiye'de planlanan Alevi-Sünni çatışması, kaybolan silahlar, Suriye'ye kimin soktuğu belli olmayan ve Suriye'de yakalanan MKE(!) menseli silahlar" ve daha neler neler...! Hepsi ile bir şekilde ilişkilendirildim. Hatta kulaklarına fısıldayanlara inanırsanız, Suriye'yi dize getirememişlerse bunun esas sorumlusu benim. Bu maceraperest, Allah korkusu olmayan müfteriler, vicdansız dini-dar güruhlar, Hüseyin Kıvrıkoğlu'na yapılan suikastın Alevi subaylarınca planlandığını, bu suikast başarıya ulaşsaydı en önemli askeri mercilere Alevi subaylar yerleştirileceğini, aslında Suriye'nin Türkiye'ye bir "Alevi darbe ihracatı" tezgâhlamış olduğunu yazabilecek kadar arsız ve namussuz oldular. Bu nefret zehirini kendilerine inananlara enjekte etmekten utanmadılar.

Bavullar

Allah korusun, herkes onlar gibi yaşamaz, bunlar gibi düşünmez ise, hayat hakkı tanımazlar her türlü yalan, fitne ve sahtekarlık mubah olur. Bugün yıllarca süren tahribattan sonar ÖSO ve bazı "Türkmen" silahlı haramilerin, E Nusra, Irak-şam İslam Devleti cinayet şebekeleri bizi katlediyor, kadınlarımıza tecavüz ediyor, bizi kurtarın diyenler o gün bu tehlikelere dikkat çeken bizleri hedef alıyorlardı.

Erdoğan "bavullarla" taşınan gizli belgelerin, karalamaların, sahte kasetlerin, sehven yüklenen telefonların ve daha nice ahlaksız ve kanunsuz uygulamaların kurbanı olan ve halen bedel ödeyenler için herkesi kanunlara ve mahkeme kararlarına saygı duymaya davet ediyordu. Bumerang misali kendisini ve dostlarını hedef almaya başlayan açıklama ve çalışmalar ortaya konulunca herkesi "namuslu" "ahlaklı" ve "vicdanlı" olmaya davet ediyor. Sayın başbakan bu ulvi değerler sadece siz ve hükümetiniz söz konusu olunca talep edilmez. Her daim hatırlanır ve korunur. Suriye ve bölge politikalarınızı ve icraatlarınızı eleştirmekten başka bir günahı olmayanlar her türlü baskı ve hukuksuzluğa maruz kalıp mağdur edildiklerinde vicdanınız sadece bir malum isimden ibaret kaldı.

Türkiye-Suriye dostluğuna, huzuru ve istikrarına hizmet eden bütün akademik, siyasi ve kültürel faaliyetlere katkıda bulunmak asli sorumluluklarım arasında olmuştur ve daim olacaktır. Bölgemizin istikrarı, huzuru ve iktisadi-kültürel ilerlemesi için anti-emperyalist, anti-Siyonist, anti-faşist ve dini-darlara karşı bütün yasal faaliyetlere destek vermeye devam edeceğim. Bu anlayışları temsil edenleri teshir etmek her namuslu akademisyenin ve yurttaşın sorumlulukları dahilindedir. Bu çalışmaları koruyacak ve saygı duyacak bir vicdana ve siyasi iktidara ihtiyacımız çok elzem olmuştur. Şam her daim serif olmayanların yüzündeki maskeyi indirecek diyar olacaktır.