20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şam’da Moon, Ankara’da Gülen

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Amerika’da Moon tarikatının üyesi olan, özellikle Japon ve Koreli misyonerler, kancayı takmak için sık sık evimize gelirlerdi. Kapımızı çalan ve bizi ziyaret etmek isteyen herkesi buyur ederdim. 80’li ve 90’lı yıllarda yaşadığımız vilayette Türkçe veya Arapça konuşabileceğim kimseler sınırlıydı. Ayrıca yeni ve farklı çevrelerle tanışmak, sohbet etmek ve tartışmak hoşuma giderdi. En çok vurgu yaptıkları husus “dinler arası diyalog” konusuydu. Amaçlarının bütün İbrahim’i dinleri ortak bir çatı altında toplayıp İlahi adaleti yeryüzüne ikame etmekmiş. İlah’ın bunun için ABD’yi önder ülke ve kendi tarikat liderlerini de Resul olarak gönderdiğini anlatırlardı. Düzgün bir Hristiyan Katolik olan eşim özellikle Yahova Şahitleri, Bahai ve Moon yandaşlarının propaganda ziyaretlerden rahatsız olur, onlara sert çıkışır ve bir daha yanımıza yaklaşmamalarını öğütlerdi. Rahmetli Yugoslavya’yı kuran Mareşal Tito taraftarı olan eşimin ailesinin birden fazla efradını önce İtalyan faşistleri daha sonra Alman Nazileri Yugoslavya Partizanlarına yardım ve yataklık etmekten yakarak katletmişler. Tarikatların, halkçı-devrimci Hristiyanlığın içini boşaltmak için uluslararası Siyonist sermaye ve Emperyalizm tarafından inşa edildiklerine her daim kanaat getirmiştir. Bu hakikati ben de idrak ediyordum ama tartışarak onları ikna edebileceğimi ve gittikleri yanlış yoldan döndürebileceğimi ümit ederdim. Yanılmıştım. Birkaç ziyaretten sonra kolay bir lokma olmadığımı anlayınca ziyaretlerini bıçak gibi kestiler.

Katolik Chavéz hepsini kovmuş

Üniversite eğitimi yıllarında Yahova, Bahai, Mormon, Amiş ve Moon tarikatlarını kapsamlı araştırma fırsatı buldum. Gülen örgütü, Türkiye’de aynı gerekçe, amaç ve yapılanma tarzı ile tesis edilmiştir. Dinler arası diyalog şemsiyesi altında Fethullah Gülen’in iftiharla sunduğu “Dünya bir gemi ve bu geminin dümenindeki kaptanın adı Amerika’dır” sloganı ortak şiarlarıdır. Son merhalede, esas amaç İbrahim’i dinleri yeryüzünde temsil ettiğini iddia ederek, halkçı-devrimci Hristiyan ve İslam öğretilerini rafa kaldırmak ve operasyon yapılacak ülkeleri ABD’ye kayıtsız şartsız teslim etmek. Siyonizm, Vahhabizm ve bu tarikatlar arasında derin bir muhabbet ve işbirliği mevcuttur. Rahmetli Chavez, Vatikan dâhil, ABD tarafından beslenen bütün tarikatların “CIA destekli operasyon örgütleri” olarak telakki etmiş ve hepsini ülkeden kovmuştu.

David İngiliz vatandaşı. Eşi Keko ise Japon. Üç çocukları vardı. En büyük kızı Amerika’da doğan kızımın aynı okulda sınıf arkadaşıydı. Onları Şam’da 2002’de tanıdım. Ailecek Moon tarikatı mensubuydular. ABD’nin Irak işgalinden önce, Suriye’ye her türden yabancı misyoner dolmuştu. O zaman genç Esad için Şam tatlısı diyorlardı. Şam Baharının mimarı ismini vermişlerdi. Genç Esad ile birlikte Suriye’nin demokrasi ve özgürlükler ülkesi olmaya adım attığını ilan etmişlerdi. Herhalde, her türden ve alandan misyonerle Şam Baharına katkı yapmak (!) istiyorlardı. Yerseniz tabi. David, eşimin Amerikalı olması ve Suriye’de yaşıyor olmamız hasebiyle herhalde bizi de “misyoner” sandı. Biz de nasıl ki, her Amerikalı “şüpheli” sıfatında ise, sanırım o da her Amerikalıyı yandaş sanıyordu. Bizimle ilişkilerini pekiştirmek niyetindeydiler. Kızları her fırsatta kızımı ziyarete gelirdi. David ile bir araya geldiğimizde her daim Moon efendiyi ve “ulvi ilahi” prensiplerini anlatırdı. Kendisini karşılaştığım ilk Mooncu ve tarikatıyla alakalı bilgi sahibi olmadığımı zannetmişti. Moon efendinin İlahi bir mucize ile Resul tayin edildiğini, Japon eşini kendisine onun münasip gördüğünü ve çocuklarının kendisine değil Moon hazretlerine ait olduklarını anlatırdı. Peki, Moon nasıl mübarek bir hazret olmuştu?

Dünyanın en zengin tarikatı

Sun Myung Moon aslen Koreli. Moon Tarikatı’nın resmi adı “Unification Church” yani Birleştirme Kilisesi’dir. 1951 ABD’nin Kore müdahalesinin hemen ardından kurulmuştur. Bugün G.Kore nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını Budistlikten Moon tarikatı Hristiyanlığına devşirmiştir. Budist Moon, 12 yaşındayken çobanlık yaptığı sırada Hz. İsa kendisine görünmüş. Görevini tamamlayamadan çarmıha gerildiğini anlatan Hz. İsa, bu görevi Allah’ın Moon efendiye havale ettiğini söylemiş. O buluşmadan sonra Moon ilahi özelliklere bürünmüş. ABD’ye yerleştikten sonra, mübarek adamın her sözü ilahi ve her yaptığı elmas değerinde olmuş. David işte bu kutsal (!) öğretileri egemen kılmak için Suriye’de çalışmalara hız verdiklerini anlatmıştı. David 2008’de ortadan kayboldu. Suriye devleti yasaklı olan Moon ve diğer bütün tarikatların evlerine baskınlar yapıp temsilcileri hakkında soruşturma başlatınca, David kapağı Ürdün’ün başkenti Amman’a atmış. ABD kanatları altında Dünyanın en zengin “Peygamberi” olan Moon, Dünya’ya ilahi adaleti kuramadan, Suriye’de “paralel yapıyı” tesis edemeden ve Mesih’in görevini tamamlamadan göç etti. Bakalım, dünyanın en zengin “İslam Resulü”, Türkiye’de 80 sonrası bütün hükümetlerin desteği ile “paralel yapıyı” ilme ilme nakış eden, bir ara Şam’a da el atan, beddua uzmanı Gülen Dünya’dan nasıl göç edecek?