26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sanat gibi güreşenler

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Son günlerde okuduğun en heyecan verici, en keyif aldığın roman hangisi diye sorulsa, hiç düşünmeden Kemal Ateş’in “Neşter ve Madalya”sını işaret ederim.

Lise yıllarımda, öğretmen bir akrabamızın doğum günümde hediye ettiği ilk öykü kitabı “Çürük Kapı”yla (1979) tanımıştım usta yazarımızı. Gecekondu gerçeğine son derece duyarlı biçimde dokunan bu kitabın tadı halen damağımdadır. Sonrası “Toprak Kovgunları”yla, “Bir Şarkıyı Dinlerken”le, “Küskün Fotoğraflar”la geldi... Ateş, edebiyatımızın sakin gücü olarak, her okuru gibi benim edebiyat dünyamda da derin izler bıraktı bu yapıtlarıyla. Aydınlık’taki köşesinden de izliyorsunuzdur; Türkçe ustası kimliğiyle de öğretmeye, ışık tutmaya yorulmadan devam ediyor.

Dünkü Aydınlık’taki yazısında Hayati Asılyazıcı “Neşter ve Madalya”yı geniş biçimde tanıttı. Gerçekten de birkaç örnek dışında sporun ve sporcuların serüvenlerinin Türk edebiyatında hemen hiç ele alınmadığı düşünülürse, 1948 Londra ve 1960 Roma Olimpiyatları’na katılan efsane güreşçilerimizin öykülerine sanatsal bir boyut kazandırmak bile başlı başına önemli kılıyor romanı. Ancak, Asılyazıcı’nın da vurguladığı gibi, tüm sadeliği içinde çok katmanlılığıyla dikkat çeken bir roman var karşımızda. “Çok katmanlılık”tan söz ettim diye aklınıza, bin bir fanteziyle süslenen, okurla kedi-fare oyunu oynayan, “içinden çıkamamanın” marifet sayıldığı bulmacavari o yorucu post-modern romanlar gelmesin. Ateş, çağdaş edebiyatımızın gerçekçilik damarının temsilcilerinden biri, “Neşter ve Madalya” da bunun son örneği...

Celal Atik’ten Yaşar Doğu’ya, Gazanfer Bilge’den Nasuh Akar’a şampiyon güreşçilerin olimpiyat öykülerinin çerçevesinde gelişen “Neşter ve Madalya”, ustalıklı bir kurguyla başka önemli karakterleri de katıyor akışa ve benzerine az rastlanır bir “belge roman” niteliğine kavuşuyor. Bir sinema yazarı olarak, bu karakterlerin içinde Esat Özgül’ün bambaşka bir yerde durduğunu, hatta önsözde altı çizildiği üzere, başlı başına bir roman olabilecek biçimde bağımsızlık taşıdığını söyleyebilirim.

BİR REJİSÖRÜN ÖYKÜSÜ

Esat Özgül kim mi? Sinema tarihimize yönelik herhangi bir kaynaktan edinilebilecek bilgilere göre, 1951’de başladığı sinema yaşamında “Ne Sihirdir Ne Keramet”, “Vur Patlasın Çal Oynasın”, “Kırk Gün Kırk Gece”, “Bayram Gece”, “Yörük Ali”, “Mavi Boncuk” adların taşıyan altı filme imza atan, 1958’de sinema yaşamına nokta koyan, 1970’lerin başlarında ABD’ye giden bir yönetmenimiz, o günlerin deyimiyle ünlü bir rejisörümüz... Bir daha da haber alınamamış kendisinden, pek çok tanıdığı ve meslektaşınca da “öldü” diye bilinmiş. Google’da “1974’te Adana’da öldüğü”ne dair bilgiler var örneğin!

Özgül’ün Kemal Ateş açısından önemi ise 1955’te çektiği, bir pehlivanın öyküsünü anlatan “Yörük Ali” filmine dayanıyor. Çünkü Esat Özgül bu filmi çekmeye 1948 Olimpiyatları’nı izledikten sonra karar vermiş. Ateş de romanıyla ilgili araştırmalar yaparken “Yörük Ali”nin izini sürmüş ve 2010’da, 91 yaşında olup yaşamını gayet sağlıklı biçimde ABD’de sürdüren Esat Özgül’e telefonla ulaşmayı başarmış. Telefonlar, mektuplar derken, 29 Ekim 2011’de kendi kullandığı otomobiliyle bir trafik kazasında yaşamını yitiren Esat Özgül, hem olimpiyatlara ve güreşçilere dair bildiklerini anlatmış, hem de işin içine CIA’nın da karıştığı gerçek yaşam öyküsüyle “Neşter ve Madalya”da çok özel bir yer edinmiş.

Toplam 432 sayfalık, son bölümünde güreş ve sinema tarihimizden 40 kadar fotoğrafa da yer veren “Neşter ve Madalya”yı (Destek Yayınları) okuyun. Spor ve sinema tarihimize dair çok özel şeyler öğrenecek, her şeyden önce gerçek bir roman okumuş olacaksınız.