20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Savaş üçgenindeki dünya

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

1795 tarihinde ‘Political Observations’ gazetesi, ABD’nin 4.cü Devlet Başkanı olan James Madison’a, “savaşı neden doğa ve insanı kemiren bir virüs olarak tanımladınız?” diye sorar. Madison’un yanıtı tarihi önemdedir: “Kamu özgürlüğünün en ölümcül düşmanı savaştır. Savaş özgürlüklerin düşmanı olan bütün mikropları birleştirir ve yayar. Savaş orduların üstöğesidir. Borçlar ve vergiler bunun ürünüdür. Çoğunluğu bir zümrenin istibdadı ve kontrolü altına sokar. Hiçbir ulus, özgürlüğünü sürekli bir savaş ortamında muhafaza edemez.”

Barış üzerine söylenmiş, yazılmış nice şatafatlı sözler bulabilirsiniz. Tarih boyunca, onlarca dini, siyasi ve iktisadi şahsiyet barışın ehemmiyeti ve nasıl korunacağı üzerine muazzam bir bilgi birikimi sundular. Savaşın yarattığı felaket ve faciaları sadece tarihi kitaplarda değil günümüzde canlı örnekleri ile yaşamaktayız. “Sizi de bir ana doğurmadı mı? Analara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. Gelinlere kıymayın. İhtiyarlara kıymayın. Çocuklara kıymayın efendiler” dizeleri ile insanın derinliklerinde uyuyan rahmet duygusunu ne kadar ihya edebildik?

Roosevelt’in itirafı

Milyonları yok eden, anaları, gelinleri, ihtiyarları, çocukları yakan, hülyalarımızı kâbusa dönüştüren; korku, terör, tecavüz, işkence ve talan üreten onlarca savaşa rağmen, neden halen barışı tesis edemedik? Tarihten ve savaşlardan ders alamadığımız için midir? En önemli sebebi amme deyim ile: “Biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar” sözündeki adaletsizliği ve eşitsizliği yok edemediğimiz içindir.. ABD’nin 26. başkanı olan Theodore Roosevelt 1909 tarihinde, ABD’nin niçin her daim bir savaşa ihtiyaç duyduğunu itiraf etmiştir: “Her türlü savaşı selamlarım. Savaş ABD’nin sağlık sigortasıdır. Her on senede bir dışarıda savaş yaşamaz isek bu savaşı içimizde yapmak zorunda kalabiliriz” demiştir. ABD’yi Birinci Cihan Savaşına sokan ve “barış sembolü” Başkan palavrası ile tanıtılan 28. Başkan Woodrow Wilson: “BEDELİ NE OLURSA OLSUN, bankalarımız, askeri sanayimiz ve şirketlerimiz için yabancı pazarlar bize ait olmalıdır” demiştir.

640 milyar dolar!

ABD önümüzdeki on sene zarfında nükleer silahların modernizasyonu, yeni nükleer silah teknolojisi üretimi, bakım ve deneyler için 640 milyar dolar para harcayacak. Dünyadaki toplam nükleer kuvvetlerin harcayacağı para miktarı buradan Amerika’ya otoban yapar. ABD 2014 askeri bütçesini 646 milyar dolar olarak belirledi. Çin 100 milyar dolar ile ikinci sırada yer alıyor. Rusya 70 milyar dolar ile üçüncü sırada. İngiltere 60, Japonya 47milyar dolar ile peşi sıra gelmektedir. 4 milyon nüfuslu İsrail 15 milyar dolar ile silahlanma yarışında üst sıralarda.

Petrol-Dolar Körfez Krallıkların sadece 2013’te silah için harcadıkları miktar açıklandı. 123 Milyar dolar. “Khadim-i El-Harameyn” (iki Kutsal mekânın Hizmetçisi) Suudi Krallığı 67 Milyar Dolar ile harcamada liste başı. Balkanlar, Doğu Avrupa, Ön Asya, Orta Asya, Uzak Doğu Asya, Kafkaslar, Latin ve Güney Amerika ile Arap ülkeleri kan revan içinde. Dünya cinayet ve harami şebekeleri bazen çember sakallı, bazen gamalı bazen de kravatlı “kutsal” terörünü musallat etmiş. Dünya tekelleri yeni bir savaşın haberini müjdeliyor. Dünya’yı tüketilmesi gereken lezzetli pasta olarak görenler, “demokrasi” ve “hukuku” ayaklar altına alanlar taze kan istiyor. “Sıfır sorun” palavrası ile nereye gittiyse sırf sorun götüren derin akademisyen Davutoğlu, Ukrayna ve Kırım tatarları üzerinden, ABD’ye uygun tanzim edilen politikalar içinde yüzüyor. Kaset-mafyokrasisi ile teslim alınan Türkiye, üzerinde operasyonlar yapılan aciz ülke konumunda.

Doğayı ve İnsanı kemiren en serseri mikrop Tekelci hegemonyadır. Doğa ve İnsanı inhisar etmek, bir bünyede toplamak, ahtapot misali sarmalamak, vampir misali tatmin edilemeyen doyumsuzluk ile kanını emmek. Su, doğalgaz, petrol, uranyum, bor, altın, bereketli topraklar, tarihi eserler, her tür uyuşturucu, fuhuş ve buna bağlı bütün cinsel endüstri, resmi veya gayri resmi silah ticareti, sanayi ve yan ürünlerin tüketilmesi için elzem olan pazarlar bu tekelci tamahın ilgisi dâhilindedir. Bu sektörlerin Tekelci hegemonya zihniyeti, Emperyalizm, Faşizm, Siyonizm ve Vahhabizm olarak tecelli etmektedir. Savaş, bu tamah ortadan kaldırılmadıkça, üzerimizde terör korkusu yaratan olgu olarak her daim var olacaktır. Çünkü tekelci hastalık sevgi ve paylaşım yoksunudur. Bizi yok etmeden, Doğa ve İnsan bu mikroptan muhakkak temizlenmelidir.