Schmidt’in uyarısına bir kez daha kulak verelim

On yıl önce 9 Ocak 2005 tarihli Aydınlık’ta yayımlanan Doğu Perinçek imzalı başyazının başlığı şöyleydi: “Helmut Schmidt’in uyarısına kulak verelim” Schmidt’in Avrupa’nın geleceğine ilişkin görüşlerini Türkiye açısındanzda dikkate değer bulduğumuz için, Bilim ve Ütopya dergisinin Şubat 2006 tarihli 140. sayısında bir inceleme daha yayınladım. Başlığı şöyle idi: “Schmidt’e göre 21. Yüzyılın Yenenleri ve Yenilenleri”

Paris’te Charlie Hebdo dergisine baskında ikisi polis 12 kişi öldürüldükten sonra, Schmidt’in uyarıları güncelleşti. Avrupa’da “İslamcı terör” adı verilen korku kışkırtılıyor ve büyütülüyor.

HELMUT SCHMİDT KİMDİR

Helmut Schmidt, Alman politikasının son elli yılının önde gelen isimlerindendir. 1974-82 yılları arasında sekiz yıl başbakanlık yaptı. Daha sonra Almanya’nın siyasal hayatını etkileyen haftalık Zeit gazetesini yönetti. 2000’li yılların başında yayınladığı “Avrupa’nın Mevzisi/21. Yüzyıl için Perspektifler” (Selbstbehauptung Europas/Perspektiven für das 21. Jahrhunderts) ve Geleceğin Devletleri (Die Maechte der Zukunft) başlıklarını taşıyan kitapları geniş yankı yarattı ve tartışıldı. Yazdıkları, bizler için de uyarılarla doluydu. Schmidt’e kulak verilseydi, AB macerasının sonuçları daha o zamandan hesap edilebilirdi. Daha önemlisi Avrupa’da Müslümanlara karşı kaynatılacak cadı kazanları daha o zamanlardan dikkate alınırdı.

ABD’NİN PLANLADIĞI AVRUPA

Schmidt, Almanya ve Fransa’nın Avrupa Birliği projesinde Türkiye’ye yer olmadığını açıkça belirtiyordu. Dahası, Avrupa’nın Türkiye’yi kandırdığını açık açık yazıyordu. Türkiye’ye ABD’nin planladığı Avrupa projesinde piyon rolü verilmişti. ABD, Türkiye’ye, AB’yi sulandırma projesi içinde görev yüklemişti. Bu açıdan Türkiye, AB içinde değil, fakat ancak ABD’nin “Avrupa Serbest Bölgesi” planı içinde yer alabilecekti. Bu proje, Türkiye’nin 1996 yılında Avrupa Gümrük Birliği’ne alınmasıyla zaten gerçekleşmişti. Bundan ötesi, Türkiye için çıkmaz sokaktı. Şu anda o çıkmaz sokağın sorunlarıyla yüz yüze gelmiş bulunuyoruz.

TÜRKİYE NİÇİN KAPIDA TUTULDU

Schmidt, Türkiye’nin AB’ye alınmayacağını altı nedenle açıklıyordu:

Bir: Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler dünyasında bulunması.

İki: Türkiye’nin başka bir kültüre, Asya ve İslam kültürüne ait olması.

Üç: Türkiye’nin hızla büyüyen nüfusu.

Dört: Türkiye’nin Avrupa içinde bir istikrarsızlık etkeni olacağı.

Beş: Avrupa’da artan “yapısal ve süregen” işsizlik.

Altı: Avrupa’nın parasal yetersizlik içine düşmesi.

Ancak ABD’nin Avrupa şeflerine önemli bir uyarısı vardı. Türkiye, AB’ye alınmazsa Asya blokuna kayacaktı. Bulunan çare, Türkiye’nin Avrupa kapısına bağlanması oldu. İçeri alınmayacaktı, fakat başka bir yere de bırakılmayacaktı.

BATI DÜNYASI İLE İSLAM ARASINDA ÇATIŞMA TEHLİKESİ

Schmidt’e göre, dünya, Batı ile islam arasında kapsamlı bir çatışmaya sürüklenmektedir. “Gerçi” diyor, Schmidt, “Bu çatışma bir dünya savaşına gitmez, ama en az iki milyar insanın hayat şartlarını derinden etkileyebilecek boyuttadır. İslamla küresel çapta bir savaş, askeri araçlarla kazanılamaz. ABD bu konuda yanılgı içindedir.”  Çatışma, Schmidt’e göre, bir bakıma 11 Eylül olayıyla başlamıştı ve Afganistan ve Irak savaşlarıyla devam ediyordu.

Schmidt, “İslami terörü”, Avrupa açısından da tehdit olarak görüyordu. Çünkü Avrupa gettolarında çok sayıda inanmış Müslüman bulunmaktaydı ve bunlar Batı ile İslam arasındaki çatışmada önemli bir tehlike oluşturuyorlardı. Bununla birlikte ABD’nin Ortadoğu’ya silahlı müdahalesinden uzak durmayı savunuyordu.

AVRUPA DA SALDIRIYA UĞRAYACAK

Schmidt, ABD ile İslam arasındaki olası çarpışmanın olabildiği kadar dışında kalmak için, Avrupa’nın izleyeceği politikaları da belirtiyordu. Öncelikle Ortadoğu’ya yapılacak silahlı müdahalelerden uzak durulmasını savunuyordu. Avrupa, bunu başaramazsa, kendisi de saldırılara uğrayacaktı.

Bugün Charlie Hebdo dergisine yapılan kanlı baskın, bu saldırıların ucunu gösteren ilk uyarılar olarak değerlendirilebilir. Schmidt’in tahlili dikkate alınınca, parmaklar ABD ve İsrail’e işaret ediyor.

AVRUPA’DAKİ MÜSLÜMAN KİTLENİN GELECEĞİ

Schmidt, ayrıca iki özel politika izleneceğini belirtiyor:

Birincisi, AB üyeliği, Avrupa kültür çevresinden milletlerle sınırlı olacaktır. Düşmanlık ve kin, dinsel yönden karışık olan toplumlarda hızla büyümektedir. Bu nedenle Avrupa’ya İslam nüfusunun göç etmesi, bundan böyle kararlı olarak önlenecektir ve Türkiye dahil İslam damgalı devletler kesinlikle AB’ye alınmayacaktır. Avrupa’da doğum oranının düşmesine, başka kültürden insanlarla çare bulmak, yağmurdan kaçayım derken, doluya tutulmak gibi bir sonuç doğuracaktır.

İkincisi, Avrupa kapısını müslüman halklara kapamak da yeterli değildir. Çünkü Avrupa’da dikate değer bir müslüman nüfus var. Avrupa’da istikrarı koruyabilmek için, diğer kültür ve dinlerden insanlara karşı pratikte yaşanan bir hoşgörü yaratmak gerekiyor.

ÖZGÜRÜLÜK VE HOŞGÖRÜ CEPHESİ

Avrupa’da Müslüman düşmanlığı kışkırtmalarına karşı bir cephe oluşturmanın koşulları vardır. Bu cephe  Avrupa’nın özgürlük ve hoşgörü geleneğine ve Müslümanların insanca yaşama taleplerine dayanacaktır.