24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şehit yakınları

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

A+ A-

Yıllardır içinde bulunduğum Şehit Aileleri ve Gazilerle ilgili en önemli sorunlardan biri, toplumun meseleyi yeterince kavramamış olması bence. Toplumun geneli Şehit Ailesinin neler yaşadığını ya da bir Gazi anasının ne hissettiğini çok fazla tahmin edemiyor. Pek çok durumda Şehit için üzülüyorlar ama Şehit Ailesinin neler yaşadığını ya da yaşayacağını düşünemiyorlar. Mesela evladının ebedi istirahatgahı olan “Şehitliği” ikinci evi gibi gören pek çok Şehit anası var desem belki abarttığımı düşünürsünüz. Ancak durum tam da bu!

Nerdeyse her gün evladının mezar taşını sevmeye giden, onun için dua eden analar var. 20 yaşında toprağa verdiği oğlu için aradan geçen onlarca yıla rağmen hala yas tutan, her gün gözyaşı döken babalar var. Neredeyse her Şehit Ailesinin evinde oğullarının hatıralarıyla dolu odalar ya da köşeler görürsünüz. Analar, artık hiç büyümeyecek olan evlatlarının ilkokul önlüklü fotoğraflarıyla, eski elbiseleriyle, hatta kullandığı liflerle bile konuşurlar. Yani Şehit Aileleri için hayat; evlatlarını, kardeşlerini toprağa verince bir anda normale dönmüyor, tam tersine her geçen yıl daha fazla büyüyen bir acı haline dönüşüyor.

Bu yüzden ben, Şehit Ailelerinin çok büyük acılar çektiğini ve hem devletin hem de toplumun bir kere değil sonsuza kadar Şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkması gerektiğine inanırım. Aynı durum Gaziler için de geçerli. Sapasağlam askere gönderdiği yavrusunun kolsuz, bacaksız geri dönüşünden sonra hastalanıp, genç yaşta yaşama veda eden ne çok Gazi anası var, bilemezsiniz! Gazi oğluna daha iyi bakabilmek, ona eksikliklerini hissettirmemek için başka şehirlere taşınanlar, tüm yaşamlarını Gazi evlatları için değiştiren ne çok aile var; tahmin edemezsiniz. Bir başka deyişle Şehitlerimizin ve Gazilerimizin aileleri haberi aldıkları saniyeden itibaren artık eskisi gibi olamazlar. O kadar keskin bir değişimdir ki bu; geceyle gündüz, siyahla beyaz gibi bir farklılaşmaya sebep olur.

Toplumun gözü önünde yaşanmadığı için acılar, vatandaşlarımız bu değişimi göremezler ama emin olun her Şehidin ve Gazinin Ailesi, dört duvarın arasında başka bir dram yaşar. Büyük bir vakarla da dışarıya yansıtmazlar yaşadıklarını. Evlatlarını “vatan için feda ettiklerinin” bilinciyle acılarını yüreklerine gömer de öyle yaşamaya çalışırlar. Bu yüzden Şehitlerimizin Aileleri, Gaziler ve Aileleri için çok şey yapmak isterim. Kaybettiklerini yerine koymak ya da bir şeyleri telafi etmek duygusuyla değil, sadece fedakarlıklarının farkında olduğumu bilmeleri için uğraşırım. Her defasında da o güzel insanların nasıl vakur, nasıl gururlu ve katıksız vatansever olduklarını görürüm; duygulanırım. İşte böyle anlarda Atatürk’ün neye ve kime güvenerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağına” inandığını da anlarım. Gerçekten Anadolu’yu sonsuza kadar “Türk Yurdu” olarak yaşatacak olan güç, Türk Milleti’dir. Türk Milleti’nin fedakarlığı, vatanın ve milletin bekası için ölümden bile korkmaması ve gerektiği anlarda gösterdiği kahramanlıkları; “ay-yıldızlı” bayrağımızın göklerde dalgalanabilmesine sebep olmuştur.

Şehitlerimiz, Gazilerimiz ve Aileleri de, dalgalanan “al bayrağımıza” kanlarıyla hayat, Atatürk’ün deyimiyle, “temiz kanlarını mukaddes bayrağımıza içire içire” can vermişlerdir. Biliyorum ki onların çocukları da, kardeşleri de, yeğenleri de en az onlar kadar “bedel ödemeye” hazırdır. Türk Milleti’ni sonsuza kadar yaşatacak olan ruh hali de budur! Türkiye’nin çok zor günler yaşadığı bu dönemde inancım odur ki geleceğimize umutla bakmamızı sağlayan tek güç de Türk Milleti’dir. Türk Milleti, Şehit Ailelerine, Gazilere ve onların ailelerine bakarak, bugünlere gelmek için ne büyük fedakarlıklar yapıldığını hatırlamalı ve kapımıza kadar gelen savaşlara, kanlı mücadelelere karşı kendini şimdiden hazırlamalıdır. Öyle ya “Barış istiyorsak savaşa hazır olmalıyız!” Tıpkı 9 Eylül’de düşmanı İzmir’den denize döken şanlı süvariler gibi!