29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

SETA Tarım Raporu: Elden gelenle öğün olmaz

SETA’nın ‘Türkiye tarımına yeniden bakış’ raporunda, döviz kurundaki artışla girdilerin yükseldiğine dikkat çekildi. Dışarıya bağımlılığın azaltılması ve yerli üretimin geliştirilmesi gerektiği belirtilerek, tekkelleşmenin çözüm olmadığı kaydedildi

SETA Tarım Raporu: Elden gelenle öğün olmaz
SILA KEMAHLI

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Türkiye’deki tarım politikalarının incelendiği ‘Türkiye tarımına yeniden bakış’ başlıklı bir rapor yayımladı. Fahri Yavuz ile Şerif Dilek tarafından kaleme alınan raporda Türkiye tarımı, yerel ve küresel gelişmeler ışığında masaya yatırıldı.
Raporda, son dönemde yaşanan döviz kurlarındaki artış ve bununla bağlantılı olarak petrol fiyatlarındaki yükselmeyle tarımsal üretim ve gıda imalatında maliyetlere bağlı arz yönlü bir fiyat artışı yaşandığı yazıldı.
“Çiftçilerin uygun şartlarda girdi temin etmesi ve kullanmasını sağlayacak politikalar verim açığını kapatmaları hedefi doğrultusunda daima çiftçinin hizmetinde bulunmalıdır” denilen raporda, gübre, ilaç ve tohumdaki oligopol (az sayıda satıcı çok sayıda alıcılı) yapının piyasa düzenlemeleriyle önüne geçilmesi gerektiği belirtilerek şunlar kaydedildi: “Girdi temininde ‘Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde gelmez’ atasözünün gereği dışarıya bağımlılık azaltılmalı ve yerli üretim geliştirilmelidir. Üretimde yüksek verim ve düşük maliyet, gıda güvenliği açısından problemsiz ve kaliteli üretim, katma değeri yüksek ürünlerin ihracatı ve dış pazarların genişletilmesinde topyekûn bir seferberlik gerekmektedir.”

HAYVAN VERİMLİLİĞİNDE GERİDE KALDIK
Türkiye’de (hayvansal ürünlerde daha belirgin olmak üzere) birim alan ve hayvan başına verimlilik gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığı yazılan raporda, buğday veriminde de Rusya hariç tüm ülkelerin gerisinde kaldığı kaydedildi. Türkiye’nin inek başına süt veriminde de geride kaldığı belirtilerek, verim açığını kapatma çabaların gösterilmesi gerektiği yazıldı. Raporda, hayvansal üretimde sadece hayvan başına verimin değil düşük maliyet ve üretim sistemleri geliştirmenin de önemli olduğu vurgulandı.

TEKELLEŞME VURGUSU
Raporda, tekkelleşmeye vurgu yapılarak şöyle denildi: “Gıda sistemlerinin hayati öneme sahip unsurları sermaye yoğunluklu, dikey olarak bütünleşmiş ve daha az elde toplanmış hale gelmekte, yani tekelleşmektedir.”
Girdi tedarikinden, gıda dağıtımına kadar her alanda gerçekleşen tekkeleşmeyle ilgili şunlar kaydedildi: “Tarımda en önemli girdi olan tohum ve dolayısıyla tohumculuk tekelleşmeye gitmekte, çiftçiler kendi tohumlarını üretme ve saklama çabasından uzaklaşmaktadır. Küçük ölçekli üreticiler ve topraksız aileler ilk kaybedenler olacak ve artan bir şekilde tarım dışında istihdam fırsatlarını arayacak kesimlerdir. Bu durum özellikle kırsal ailelerdeki erkeklerin göçmesine neden olmakta ve dünyanın pek çok bölgesinde çiftçiliğin “kadınlaşmasına” yol açmaktadır. Yani tarımsal aile işletmelerinin akli ve fiziki iş gücünün ve etkinliğinin azalması yanında sürdürülebilirliği de tehlikeye girmektedir.”

İTHALATA DAYALI TÜKETİM
Türkiye’nin ithalata dayalı gıda tüketimi yaptığı vurgulanan raporda, ekili arazilerin azaldığına dikkat çekilerek, “Artan tarımsal üretim potansiyeli için önemli dış ticaret fırsatları sunmaktadır. Bir ülkenin tarımsal üretimi o ülkenin nüfus ve gelir artışının neden olduğu gıda talebi artışından hızlı artıyorsa, tarım sektörünün durgunluk yaşamaması için bu ülkenin tarımsal üretim fazlalığını ihracatla eritmesi gerekmektedir. Hububat, et, süt ve şeker pancarı gibi temel ürünlerin üretiminde verimlilik gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Son on beş yılda tarım alanı 3.2 milyon hektar, ekilen alan ise 2.4 milyon hektar azalmıştır” denildi.

ÇİFTÇİNİN YETERLİ GELİR ELDE EDEMİYOR
Hayvancılıkla ilgili sorun ve çözüm önerilerine yer verilen raporda, hayvan sayısında hem de hayvan başına verimlilikte istenen noktaya henüz gelinemediği belirtildi: “Hayvancılıkta öne çıkmış ülkelerdeki verime yaklaşılamadığı, üretim maliyetlerinin yüksek olduğu, et-süt üretim ve tüketiminde yaşanan önemli problemlerin sürdüğü bilinmektedir. Büyükbaş hayvancılığı sürdürülebilir yeter gelir elde edilen bir faaliyet haline getirmek için çiftçinin sütten kazanması gereken geliri temin etmesi, yani bu geliri sağlayacak en önemli unsurlardan olan soğuk zincirin bulunmadığı yerlerde tesis edilerek yaygınlaştırılması kaçınılmazdır.”

DÜŞÜK MALİYETLİ HAYVANCILIK YAYGINLAŞTIRILMALI
Raporda, Türkiye’de kırmızı et fiyatlarını makul seviyelere çekmek için uzun vadede arzı ve kırmızı et üretimini daha hızlı artıran politikalara ağırlık verilmesi gerektiği yazıldı. “Arzın artmasını engelleyen ve dolayısıyla fiyatları yükselten arz yönlü en önemli etken yüksek üretim maliyetleridir” denilen raporda, maliyet artışından bahsedilerek şöyle devam edildi: “Yüksek yem maliyetleri, hayvan başına düşük verim ve ekonomik büyüklükte olmayan işletmelerin çoğunlukta olması ortalama üretim maliyetlerini yükselten üç önemli faktördür. Bu nedenle ifade edilen bu olumsuz faktörlerin etkisini azaltmak, yani düşük maliyetli hayvancılığı yaygınlaştırmak gerekmektedir. Bu tespitlere dayanarak kırmızı et arzını artırabilecek yaklaşımlar aşağıdaki gibi sıralanabilir. Bu önerilerin önemli bir kısmı aynı şekilde süt üretiminin artırılması için de geçerlidir.” Ayırca, kaba yem ve hatta dane yem satın alınarak hayvancılık yapılmasının yanlış olduğu, yemi çifçinin üretmesi gerektiği yazıldı.

DIŞA BAĞIMLILIK BEYAZ ETTE MALİYET ARTIRDI
TL’de meydana gelen değer kaybının kanatlı üretim maliyetlerinde artışa neden olduğu belirtilen raporda, “Sektörün gelişen ivmesini devam ettirmesi girdi ve damızlık teminindeki ithalata bağımlılığı azaltacak politika eylemlerine ağırlık verilmesine ve bunun başarılmasına bağlıdır” denildi.

Gıda güvenliği için teknoloji
Gıda güvenliği ve tekonolojik gelişmelere dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi: “Sürdürülebilir kalkınma yolunda tüm ülkeler birbirine bağımlıdır. Türkiye tarımına yeniden bakmak ve Türkiye’nin tarımsal birikimini bu doğrultuda ülke sınırlarının dışına taşımak gerekmektedir. Bir taraftan özellikle tarımsal üretimde verim açığı olan ülkelerde gıda güvenliğinden ödün vermeden verimliliği artırıcı teknolojileri kullanmayı yaygınlaştırırken diğer taraftan verim açığını yeterince kapatmış ülkelerde çevre dostu alternatif tarımı yaygınlaştırarak dünyada dengeyi sağlama çabası içine girilmesi en doğru yaklaşımdır. Türkiye’nin hem ülke içinde hem de uluslararası arenada yapacak çok işi vardır.”

Son Dakika Haberleri