25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seyircisiz maç maç mıdır?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Bir spor karşılaşmasını seyircisiz oynatmak, şiddet olaylarının önüne geçmek anlamında ne kadar etkin olabilir? Bugüne değin seyircisiz oynatma cezaları verildi ve hatta seyircisiz karşılaşmalara kadın ve çocuklar alınarak toplumların belki de en duyarlı kesimlerini kabaca seyirci, biraz derinlemesine düşündüğünüzde insan yerine koymadınız da ne oldu? Seyircisiz oynama cezaları katlandı hatta Avrupa Kupası’nda bile seyircisiz maçlar oynanacak düzeye gelindi.
Bakın, altını çizerek yazıyorum: Eğer bir ülkenin sosyal, ekonomik ve eğitim alanlarında sorun varsa spor alanlarındaki şiddetin önüne ceza vererek geçemezsiniz. Türkiye barış içinde yaşayan bir toplum değildir. İnsanlarımız kutuplaşmış, birbirleriyle trafikte bile kavga ediyorlar. Eğitim derseniz evlere şenlik. Ekonomi ise inşaata bağlı. Bina çöktüğü an ne olacağı bellidir. “Yurtta barış, cihanda barış” savsözünden (slogan) geldiğimiz noktayı herkes biliyor. Peki, o zaman spor alanlarındaki şiddete nasıl engel olacaksınız?
Siz sanıyor musunuz ki spor alanlarına gidenlerin derdi takım, renk, kazama ya da kaybetmedir. Hayır, bunlar görünen endişe ve kaygılardır. Şiddeti asıl körükleyen görünmeyenlerdir ki, görünmeyenin arkasındaki istek ortalama bir yaşam hakkıdır. Türkiye böyle bir yaşama hakkından yolunu ayıralı beri epey bir zaman geçti. Bu gidişle her alanda özellikle de yaşamın spor alanlarına yansıması olarak bilinen sporda şiddet konusunda daha da zor günler bekliyor bizi. Daha özgür, daha demokratik, ekonomik olarak daha yaşanılabilir bir ülke için neler yapılıyor. Bu konuda nelerin yapıldığı inandırıcı bir şekilde halka anlatılsa biraz olsun mesafe alınabilir. Seyircisiz maç oynatmak şiddet için çare olamaz, oynanan maçlar da maç olmaz...

İZİN İSTİYORUM...
1991 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun açtığı Teknik Direktörlük Kursu’nu bitirdim. Tam 2,5 ay süren kursa benimle birlikte Şenol Güneş, Mehmet Ekşi, Ali Kemal Denizci, Erol Togay, Ömer Kaner gibi birçok ünlü futbolcu da katıldı. Almanya’nın Köln Spor Okulu paralelinde açılan bu kurs Türkiye’de ilktir. Fatih Terim bizden bir dönem sonra bu kursu bitirdi. 25 yıl sonra UEFA’nın isteği doğrultusunda Pro Lisans güncelleme kursuna katılacağız. Bu bağlamda sizlerden iki hafta izin istiyorum. Umarım bu kursta güncel yeni bilgiler ediniriz de, dönüşte ben de bu bilgileri sizlerle paylaşırım. Başımıza bir iş gelmez de hayatta olursak 15 Haziran günü yine bu sütunda görüşürüz...