25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: İnsanla temas eden örgütlülük

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Emperyalizm, insanlığın yarınına ipotek koyuyor. Karşı koyuşları da kültürel aygıtlarla etkisizleştiriyor. İnsanı gönüllü bir izolasyonun kollarına terk eden, yalnızlığını ve örgütsüz olma halini derinleştiren teknolojiyle aramıza mesafe koyup, insana temas eden bir örgütlülüğü yeniden inşa etmemiz gerekiyor

Seyyit Nezir sordu, aydınlar ve sanatçılar yanıtladı: İnsanla temas eden örgütlülük - Resim: 1

Dijital teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte yıllardır derinleşerek süregelen savaş, yoksulluk ve işsizlik sıkıntılarının yarattığı göç dalgalarının üstüne bir de Kovid-19 küresel salgınıyla kuşatılan insanlık, geçen mart ayında ansızın ve kelimenin tam anlamıyla toplumsal şaşkınlığa düştü. Herkesin zihninde, iri puntolarla, “Uygarlık çöküyor mu? İnsan yok oluşa mı sürükleniyor? Çıkış nerede?” soruları belirince, bilim insanlarının yanı sıra düşünür ve sanatçılar da konuyu yazılı ve görsel basında, sosyal medyada yaygın biçime tartışmaya, milyonlarca insan dünyanın bir ucundan öbür ucuna kaygılarını yansıtmaya yöneldi. Her insan kendini her an tehdit ve tehlike altında duyumsuyor, insanlık bunalımına dönüşen evrensel kaygıları her fırsatta iletişim döktükten sonra çözüm arayışına kafa yoruyordu. “Ne yapmalı?” sorusuna ve arayışlara bir ışık tutabilmek, yazgımızı belirlemeye katkıda bulunabilmek adına düzenlediğimiz soruşturma, 20 Kasım’dan beri, hem yazarlarda hem okurlarda bir heyecan ve tartışma isteği yarattı. Birçok arkadaşlarımızın ürünlerine yer verebildiysek de bir o kadar dostumuzun yanıtına Üvercinka ve Sanat Olayı’nda yer açabileceğiz. Bu arada görüşleri hakkında fikir verebilmek üzere kapanış bölümünde kendilerinden hiç değilse birer cümle yansıtmayı gerekli görüyoruz...

SORULAR:

Kapitalizmin doğayı ve insan doğasını bozarak ve tüketerek uygarlığı geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklediği savını haklı buluyor musunuz? Özellikle 5G ve Yapay Zekâ (YZ) teknolojilerinde insanlığı anbean denetleme ve sınıfsal tahakküm tehdidinin gizlendiği savına katılıyor musunuz? Bugün insanın yok oluş sürecine sokulduğu bir dünyada sanatçı ve düşünürler ne yapmalıdır?

BİZE EYLEM GEREK!

FERİDUN ANDAÇ: Savaş artık bir yerde/bölgede değildir; insanlık tehdit altındadır. Aslında “sınıf savaşı” kavramını asıl şimdi kendi nedenselliğini var ediyor. O nedenle kaygı değil, eylem gerek diyorum. Şunu pekala diyebiliriz: “Topyekun sanat”… Bu anlamda Brecht yeniden keşfedilmeli, Shakespeare yeniden yorumlanmalı, Çehov/Balzac/Tolstoy… yeniden yeniden okunmalı. Ki, geçmişin gücünü/birikimini görmeden “yeni sanat” anlayışını kurmak pek mümkün değil. Onları var eden enerjinin günümüze söyleyebileceği çok şey olduğuna inanıyorum.

KURTULUŞ ÖRGÜTLÜLÜKTE

TUNCER ÇETİNKAYA: Bütün bu olup bitenin Ortaçağ karanlığını anımsatması ve tek kutuplu bir dünyada muhalefet refleksinin adım adım yok edilmesi, insanlığı felakete sürüklüyor. Emperyalizm, insanlığın yarınına ipotek koymakla yetinmiyor, bütün karşı koyuşları da elinde bulunan kültürel aygıtlarla etkisizleştiriyor. İnsanı gönüllü bir izolasyonun kollarına terk eden, yalnızlığını ve örgütsüz olma halini derinleştiren teknolojiyle aramıza mesafe koyup, insana temas eden bir örgütlülüğü yeniden inşa etmemiz, kurtuluşumuz adına kaçınılmazdır.

UÇURUM DERİNLEŞİYOR

BURÇAK EVREN: Evrene, insana, ve doğaya yönelik her bir insanüstü arayış –yani yapay zeka, robotlar- en alttakilerle en üstekilerin arasındaki uçurumu daha da derinleştirip , geniş kitlelerin yerine, küçük zümrelerin amaç ve hizmetlerine yöneliyor. Bu aşamada insanın ve de sanatın değerleri, değişen ya da değiştirilen oluşumlar içinde yeterince karşılık bulamadıkları için de; ya dışlanıp önemsenmiyor, ya da yeni konumlara göre biçimlendirilip yönlendiriliyor.

ÇİN'İN ÖNCÜ OLMASI MÜMKÜN

ALP HAMUROĞLU: Felsefe ve sanatın toplumsal rolü her zaman olacaktır. Kapitalizmin doğayı ve insan doğasını bozarak ve tüketerek uygarlığı geri dönüşsüz bir yok oluşa sürüklediği savını haklı buluyorum. Postmodernizmle sarmalanmış sanatın ve felsefenin geleceği yoktur. İkinci emperyalist paylaşım savaşından sonra ABD’nin dünya hakimiyetine soyunması ile bugünkü Çin’in yükselişimin hiç bir benzerliği bulunmamaktadır. Tersine insanlığa yol gösterecek projelerle öncü olması da mümkündür.

DEĞİŞİMİ OKUYAMAYANLAR BUNALIMDA

T. Murat DEMİRBAŞ: Bugün yaşadığımız tartışma, aslında kendine aydınım ya da sanatçıyım diyenlerin yaşanan değişimi doğru okuyamamaları ile ilgilidir. Alacakaranlığın yanılgısıdır bu. Tıpkı bugün, gerçeği kendi bilgilerine uydurmaya çalışanların her yeni durum karşısında afallamaları gibi. Oysa geleceği yaratacak devrimci güçler gerçeğe bakarak yeni bilgiler üretiyorlar. Dünya değişiyor, insanlık yine etik ve ahlaki bir kavga veriyor. İnsanlığın bu savaşında sanatın gerçekle bağı koparsa, gerçeği okuyamazsa, bu alacakaranlıkta doğacak günü muştulayamazsa geleceğe kalacak sanat üretemez.

GELİŞEN TEKNOLOJİYİ KULLANARAK DİRENMEK

GAZANFER ERYÜKSEL: Küresel çetelerin çıkarına olmayan her şey yok edilmeye çalışılmaktadır. Küresel çetelerin bugün insanlığa dayattığı Yeni Ortaçağ değil Yeni Köleci Çağdır. Trajedi de buradadır. İnsanlığı bekleyen tehlike dijital polis devletidir. Bu krizden insanlık bir ülkeye dayanarak değil gelişen teknolojiyi kullanarak direnmek zorundadır.

YABANCILAŞMANIN ÜRÜNÜ

ABDÜLKADİR PAKSOY: Büyük teknolojiler hızlı hedonistik (kösnül) zevk enjeksiyonlarını taklit ediyor. Postmodernizm de bu yabancılaşmanın ürünü olarak ortaya çıktı... Konumuzun sanatsal boyutuna gelince, Gombrich’in Sanatın Öyküsü’nde söylediğini anımsamak yerinde olur: “Sanatın tüm tarihi, gittikçe gelişen teknik yetkinleşmelerin tarihi değil, değişen kafa yapılarının ve gerekliliklerinin tarihidir.”

UMUT İNSANIN KENDİSİNDE

Asım ÖZTÜRK: Karşı çıkılması gereken, bilimsel veriler, ürünler değil, bunları kendi çıkarları için kullanan kişi ve zümrelerdir. Postmodernizmin ortaya çıktığı, yaygınlaştığı dönemi toplumsal ve sosyolojik açıdan iyi değerlendirmek gerekir. İnsanın kendisi başlı başına bir umuttur. Sanatçı bu umudun her zaman parlayan ışığı olmuştur.

SANATTAN UZAKLAŞTIK

HİLMİ HAŞAL: Kapitalizmin oyun alanı tüm dünya, oyun kuralı da kendi lehine işlettiği “kuralsızlık” zorbalığıdır. Felsefe ve sanat, insanı aştı demek doğru olur mu bilmem ama toplum, kitleler, sanattan ve felsefeden, edebiyattan ve şiirden uzaklaştırıldı. Cehaletin sömürüsü üzerine odaklanmak belki isabetli olur. Emek cephesindeki birey, yerini, durumunu bilinçle algılarsa, aynı teknolojik olanakları örgütlenme ve üretimde güçlenme yönünde kullanabilir.

DİJİTAL ÇAĞIN ÖZGÜR EMEĞİ

NURAY GÖK AKSAMAZ: Gelecekte bilim ve teknolojinin insanlığın yararı için kullanılabileceğine, adil ve eşitlikçi bir düzende yaşama şansının yaratılabileceğine inanmayı sürdürmek isterim. Postmodern sanatın son derece çelişkili olduğu görülmektedir. Dijital çağın özgür emeği yaratıcılığını ve gerçeklikle bağını koruyarak üretimi sürdürmeli, felsefe ve sanat insanın dünyadaki geleceğine sahip çıkmalıdır!

SANATA KARŞI SORUMLULUK

EMRAH SÖNMEZIŞIK: Teknolojik ilerleyişe toptan karşı çıkmak yerine, araçların kullanım amacındaki defolara odaklanılmalıdır.İnsanın insandan koparıldığı yirminci yüzyılda insan, hız ile makineleşmeyi birleştirerek duyarlılığını yitirdi ve hızla makineleşti. Kapitalizmin yeni amacı tekno-insan’dır. Anlaşılması gereken nokta şudur: İnsana karşı sorumluluk, sanata karşı sorumluluktan geçmektedir.

SORUN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEKTE

HALİT PAYZA: Bertolt Brecht’in “batmakta olan geminin duvarlarına çiçek resimleri yapıyorsunuz ve bunun adına sanat diyorsunuz” sözünden yola çıkarak, postmodernizm’in modernite karşıtı Yeni Orta Çağın öncülü olduğu düşünülebilir. Auschwitz, modernizmle, postmodernizm’in yollarının ayrıldığı bir sapaktır. Postmodern anlayışa göre dil bir gerçeklik gerekçesi değildir, kendi gerçekliğini kendisi kuracaktır. Sanatçı ve düşünürlerin ne yapacağını Marks Feuerbach Üzerine Tezler’de söylüyor: “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.”

LAGAŞ KENT KRALI URNAMMU

ALİ NARÇIN: Hitit kralı I. Şupiluliumma Mısırlılar tarafından öldürülen oğlu Zananza’nın intikamını almak için savaş ilan eder. Tam o sarada veba hastalığı Anadolu ve Asya’yı son derece tehdit etmiş ve kral veba hastalığında hayatını kaybedince Hititler savaşı bırakmak zorunda kalmışlardı. Çünkü veba hastalığı onların ekonomilerini sarsacak bir ortam yaratmıştı. Kapitalist sistemin bugün de ayna amaçlar peşinde olduğunu günümüz insanı biliyor artık..

BİLİM TOĞLUMUN YARARINA KULLANILMALI

CELAL İLHAN: Bilim ve teknolojinin sorumluluğunu bir avuç doyumsuz, acımasız, kudurgan güruhun elinden almalı, toplum yararına kullanmanın yolu bulunmalı... O zaman, insanlığın elindeki son koz, Çin Sosyalizmine eylemli biçimde destek vermektir. İnsanı toplumsal bir varlık olmaktan çıkararak kendi ekseninde dönüp duran bir dolap beygiri konumuna sokmayı amaç edinmiş olan postmodernizm kapitalizmin saflarındadır.

PARÇALANAN GERÇEKLİK

VOLKAN HACIOĞLU: “Büyük Veri,” (“Big Data”) çağında insan zekâsı, yapay zekâ benzeri ‘veri’ olmadan neredeyse düşünemez hâle geldi. Bu da nihayetinde barkotlara indirgenen bir iktisadî ve sosyal sistemin tüm tehlikelerini barındırıyor. Yirminci yüzyılda atom parçalanmıştı. Yirmi birinci yüzyılda ise gerçekliğin parçalanışına tanık oluyoruz. Bugün sanata ve özellikle şiire her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

POSTMODERN MİYOPLUK

FERRUH TUNÇ: İnsanlık, siyasal ve entelektüel olarak hiçbir sistemik kriz karşısında bu denli çaresiz ve kaderine razı olmamıştı. Bunda, sistemin neoliberal hamlesine eşlik ederek tarihteki her şeyi bir ‘yapı sökümü’ ile değersizleştiren ve geleceği ise mutlak bir göreceliliğe hapsederek onu bir umutsuzluk maratonuna çeviren postmodern miyopluğun payı çok büyüktür. İçimden dünyayı şiir kurtaracak demek geliyor!.