19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Shakespeare yaşıyor ve savaşıyor

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Savaş, entrika, ihanet, rastlantı, nefret, gurur, zafer, intikam, ölüm, çelişki, cinayet, döneklik, vahşet, barbarlık, acı, sevinç... Ve tabii ki aşk...

Yeryüzündeki yolculuğumuza ve ruhumuza damga vurup belirleyici olan, hemen her günümüze sarsıcı etkilerde bulunan bu kavramların sanat tarihindeki en önemli karşılıklarını William Shakespeare’in eserlerinde görüyoruz hiç kuşku yok ki.

Dehasıyla, insanoğluna fırtınalı havada deniz kenarındaki bir uçurumun tepesinden bakıp adeta tüm hikâyeyi özetledi Shakespeare. Dünyayı bir sahne olarak gördüğü biliniyor. Aynı zamanda da bir yangın yeridir Shakespeare’in dünyası ve sahnesi.

Ölümünün 400. yılı nedeniyle pek çok ülkede çeşitli etkinlikler düzenlenen Shakespeare, ülkemizde de Başka Sinema ve British Council işbirliğiyle düzenlenen “Shakespeare Yaşıyor” programıyla anılacak. Neredeyse tüm eserleri defalarca beyazperdeye aktarılan, “gelmiş geçmiş en verimli senaryo yazarı” diye tanımlanan ölümsüz yazar, 8 Eylül’de İstanbul, Antalya, Bursa ve Eskişehir’de ücretsiz olarak gösterilecek dört “Shakespeare filmi” aracılığıyla seyircimizle buluşmuş olacak.

Doğrusu bazı Shakespeare uyarlamalarının zorlu olduğu, orijinal metni bilmeyenlerin olan biteni takip etmek ve keyif almak konusunda sıkıntı çekecekleri söylenebilir. Seçilen dört filmin bu açıdan “sıradan seyirciye” göre olmadığını baştan belirtmeliyim. Öte yandan, biraz Shakespeare bilgisine sahip sinemaseverlerin ise bir gün, gün boyunca dört film izleyerek eşsiz bir deneyim yaşayacakları çok açık. Shakespeare uyarlamalarıyla tanınan Kenneth Branagh’ın yönettiği, başrollerde Emma Thompson ve Keanu Reeves’i göreceğimiz 1993 yapımı “Kuru Gürültü” (Much Ado About Nothing); ünlü “Bir ata, krallığım!”ın ne anlama geldiğini anlayacağınız, usta İngiliz oyuncu Ian McKellen’ın III. Richard rolünde harikalar yarattığı, 1995 yapımı “III. Richard”; Michael Fassbender’ın yönetmen Justen Kurzel eliyle şaşırtıcı bir yorum getirdiği 2015 yapımı “Macbeth”; Sarah Frankcom ve Margaret Williams’ın birlikte yönettiği, Maxine Peake’in performansıyla öne çıkan “Hamlet”le Shakespeare’e doymak mümkün.

POLANSKİ’DEN ERKSAN’A...

Uzmanı değilim, yoğun özel ilgi gösterdiğim de söylenemez ama Shakespeare uyarlamalarını hep önemserim. Bu nedenle, söz açılmışken, bir alternatif oluşturma iddiası taşımamakla birlikte ben de dört filme dikkat çekeyim ve bir yerlerde bulursanız seyretmenizi önereyim:

-“Otello” (SSCB, 1956): Sovyet yönetmen Sergey Yutkeviç, 1570’te Osmanlıları Kıbrıs’tan kovmak için Venedik ordusunun başına geçen ve güzeller güzeli karısı Desdemona nedeniyle kıskançlık krizine kapılan Magripli komutan Otello’nun, entrika, hırs ve fesatlık dolu öyküsünü aktarıyor.

-“Kanlı Saltanat” (The Tragdy of Macbeth, İngiltere,1971): Roman Polanski, klasik metne sadık kalmakla birlikte “Macbeth”e yenilikler de getiriyor, işin içine bol hareket ve vur-kır katıyor, bir tür tarihsel polisiye-gerilim yaratıyor.

-“Ran” (Japonya, 1971): Japon sinemasının imparatoru Akira Kurosawa, yaşlı derebeyi ile üç oğlunun “Kral Lear”ı çağrıştıran öyküsünü benzersiz bir görsel dille anlatıyor. Savaş sahneleri unutulmaz cinsten.

-“Kadın Hamlet-İntikam Meleği” (Türkiye, 1976): Metin Erksan, ilk kez Hamlet’i kadın karakter olarak ele alıyor, Fatma Girik de oynuyor. Estetik açıdan çok tartışılır ama tek kelimeyle “çılgın” bir deneme.

Evet, 400. ölüm yılında Shakespeare yaşıyor. Bununla birlikte, kötülüğe, acıya, ihanete ve de “O aslında Şeyh Pir’dir” gibisinden aptallıklara karşı savaşıyor.