25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şiirin dediği olur!

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Şairin mücadelesi bir vicdan hareketidir. Vicdan, insanın dünyaya gelişinde taşıdığı kazanılmış değer olarak vardır. Bir bakıma vicdan, insan olmanın toplumsal özününün bireyde yoğunlaşan manevi bağışıklık sistemidir.

Vicdan, insan doğasına ve ruhuna aykırı olan, insanı çürüten, insanı insanlıktan çıkaran bütün kötülüklere karşı çarpışarak direnir. İnsanın özü nasıl toplumsal bir bütünse, şiir de o özün yansımasıdır. Yansıyan özde gerçekliği ve onun ışığında geleceği görebiliriz. Vicdan devrimcidir. Vicdanın ürünü olan şiir de devrimcidir. İçinde varolduğu bu yüce değerlerden ötürü, “Şiirin dediği olur!” diyoruz. Ve oluyor. Şiirin, insanlık tarihi boyunca en yüksek saygıyı görmesi bundandır.

Kendi adıma, Ergenekon Tertibi sürecinde şiir bu sınavdan geçti. Ve şiirin dediği oldu. Aydınlık şöyle yazdı: “Türk yargısı Türkiye’nin önünü açmaya devam ediyor. Ergenekon Kumpasında sanıklar hakkında verilen beraat kararları temyize götürülmedi. ABD ve FETÖ’nün Türk Ordusu, Vatan Partisi ve vatanseverleri yok etme projesi tarihe gömüldü.”

O dönemde insanlığa karşı mevzilenen güçler şöyle saldırıyordu: "Ergenekon tutukluları, 6–7 Eylül’den 2 Temmuz’a, 1 Mayıs Meydanları’ndan Gazi’ye, Maraş’tan Güngören’e kitle katliamları, Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e, Ahmet Samim’den Musa Anter’e aydın cinayetleri, Susurluk’tan Şemdinli’ye, Teşkilat-ı Mahsusa’dan Ergenekon’a kontrgerilla imparatorluğu, bin gizli operasyon, hapishane katliamları, darbeler, idamlar, işkenceler, ev ve sokak infazları, 'kayıp'lar, beyaz ölümün güncesi, yakılan köyler, bombalanan gazeteler, inkâr edilen gerçekler, yok edilen hayatların sorumlularıdır.”

Silivri’de görülen davada Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek savunmasında FETÖ’cü mahkeme heyetine şöyle demişti: “Bize diz çöktüremeyeceksiniz: Biz buradan çıkacağız, bizim yattığımız hücrelere sizler gireceksiniz.” Bilge siyasetçinin dediği gibi de oldu.

Biz yaptığımız “Yurtsever aydınlar serbest bırakılsın” eylemlerinde şöyle diyorduk: “Türk tarihine küfür edercesine adına Ergenekon denen bir ABD tertibi Türkiye’nin yurtsever aydınlarını hedef almıştır. Gerçek hedef Türk milletidir. Cumhuriyetin yargısı ve Türk milleti bu tertibi birlikte çökertecektir.”

Çökerttik. Ve şiir bu gerçeği yıllar öncesinden dile getirdi. Tam 10 yıl önce, 12 Aralık 2009’da “Ergenekon’dan Çıkış”ı yayımladık. Şiirin dediği oldu!

ERGENEKON'DAN ÇIKIŞ

Çıkıyoruz buradan, bu demir kuyusundan,
Nasıl çıkarsa kılınç kınından.
Çıkıyoruz bu yedi kat duvardan,
Basarak engereklerin, çiyanların kafasına,
Yararak SüperNato çemberini.

***

Yüz elli yıl önce başlamıştı cengimiz,
Armalıydı atlarımızın koşumları,
Vuruluydu adlarımızsa Orhun kayasına.
Nasıl çıktıysak Yedi Düvel kuşatmasından,
Erittik bugün de Gladyo demirini,
Kara barut ezerek dişlerimizin arasında.

***

Kapılarımızın kırıldığı günlerde,
İsyan sütü de yürüyordu incirlerin uçlarına,
Tekel direnişi de sürüyordu Cevizli’de,
Sermiştik yol haritasını dizlerimizin üzerine,
Birlikte uzanalım diye kurtuluş mavzerine.

***

Çıkıyoruz buradan, can sunup can bularak,
Şimşeğe dönüşsün diye yazılı taşlar,
Dile gelip konuşsun diye bin yılın kemikleri.
Kanat açıyoruz şimdi çelik bozkıra doğru,
Gücünü hatırlasın diye uluca burçlar.

***

Uğurlamıştı bizi kendi yoldaşlarımız,
Kucaklarında taflan dalları ve yağmurlu bayraklar,
Uğurlamışlardı savaşçılarını sade bir törenle,
Sarsmıştı lodosun öfkesi uykulu gövdeyi,
Çıkış yoluna doğru esmişti doğu rüzgarıysa.

***

Çıkıyoruz buradan, çıkar gibi su kayadan.
Çıkıyoruz koynumuzda destan yaprakları,
Alnımız Çobanyıldızı’ndan ışık sağarak,
Ellerimizde ağır buğday başakları,
Türkülerimizi ve kitaplarımızı yanımıza alarak.

***

Yola çıktığımız gün, evine dönenler olmuştu,
Hatta, geçmişti bazıları düşman tarafına,
Arsız ve yetersiz ve yüreksizdiler,
Yazdırmışlardı adlarını Soros’un nüfusuna.
Eteğini toplayıp kenara çekildi bugün, bazı dostlarsa.

***

Çıkıyoruz buradan, bu uğursuz mezradan,
Çıkar gibi kızgın kargı ocaktan.
Mutlu uçsun diye tarla kuşları Pasinler ovasının,
Daha yükseğe çıksın diye Toros kartalları,
Ölüm fermanına mührümüzü basarak.

***

Geçiyoruz düşman saflarının arasından,
Nasıl geçerse tırpan çayırdan,
Süt kesilmesin diye, düş bitmesin diye,
Ey Türkiye! Ey yiğitler serenderi,
Oğulların güneşin oğulları, kızların göğün kızları,
Çıkıyoruz buradan, yumruklarımızı kanatarak.