19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sinema belgeciliğinde yeni adım

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye’de sinema tarihçiliği ne yazık ki kurumların değil, bu alanda çaba gösteren az sayıdaki insanın sırtında taşınmakta. Giovanni Scognamillo, Burçak Evren, Agah Özgüç, Ali Özuyar, Gökhan Akçura, Alican Sekmeç gibi sinema tarihçileri ve yazarları olmasaydı, 100 yaşını geride bırakan sinemamızın geçmişine, dipsiz ve karanlık bir kuyuya bakar gibi bakacağımız çok açık. Sayıları giderek azalmakta olan sinema dergileri de ya es geçiyor ya da en fazla iki üç sayfa ayırabiliyor, sinemamıza dair belge ve kayıtlara.  

Bu nedenle Türker İnanoğlu Vakfı-Türvak’ın “CineBelge” adında, üstelik de internetten ücretsiz okuyabileceğiniz dört dörtlük bir dergi hazırlayıp sinemaseverlerin ve araştırmacıların hizmetine sunmuş olması neresinden bakılsa çok önemli bir adım. 

Üç ayda bir yayınlanacak “CineBelge”nin genel yayın yönetmenliğini Burçak Evren üstleniyor. Yayın kurulunda Evren’in yanında Barış Saydam, Erol Şenel ve Ali Özuyar’ı görüyoruz. Sunu yazısında “CineBelge güncelliğe oynamayan, sinemayı popüler çizgide ele almayan, yalnızca bilgi-belgelere, ilk kaynaklara ve de görsellere yer veren, bir kadro dergisi değil, bu konuda çalışmalar yapan herkese açık bir dergi olacaktır” diyor Burçak Evren.  

İlk sayıda yer alan yazılar şöyle: “Belge yoksa tarih de yok-Bir 100. yıl masalı” (Burçak Evren), “Türk sinemasının konulu ilk filmleri ve değişen film kronolojisi” (Ali Özuyar), “Müslüman mahallesinde film göstermek-Fevziye Kıraathanesi” (Burçak Evren), “Unutulan bir sinema mabedi-Çemberlitaş Şafak Sineması” (Barış Saydam), “Portakal’ın öncesi-Altın Portakal’ın mitolojisi” (Tuncer Çetinkaya), “Kimsesizler mezarlığında bir aktrist: Gönül Beyhan” (Burçak Evren), “Maraş olaylarını ateşleyen film: Güneş Ne Zaman Doğacak?” (Öztürk Birdal), “Türk sinema tarihi araştırmaları için bilgi-belgenin önemi” (Burçak Evren).  

Dergide yeni çıkan sinema kitaplarının tanıtıldığı sayfalara da yer verildiğini not düşüp, sinemaseverlerin bu alçakgönüllü kültürel hazineye ilgisiz kalmamasını dileyeyim.  

TÜRKİYE SİNEMA SÖZLÜĞÜ 

“Altyazı”, halen ülkemizdeki en eski aylık sinema dergisi konumunda. 150. sayısını özel bir yayınla, “Gayri Resmi ve Resimli Türkiye Sinema Sözlüğü” gibi ilginç bir çalışmayla taçlandıran dergi, sinema tarihimizin pek bilinmeyen, kıyıda köşe kalmış, önemsenmemiş, unutulmuş olay, kişi ve kavramlarını sergiliyor. Benim de “Dilber Ay’ın tekmesi” ve “Hüseyin Alp” maddeleriyle katkıda bulunduğum sözlükte, “Allah Cezanı Versin Osman Bey”den “Nitrat Yangınları”na, “Tarkan’ın Diz Üstü Eteği”nden “Komiser Kemal”e, “Erkek Melodramı”ndan “Haydarpaşa Garı”na açılan yelpazede sinemamızın hoş ayrıntıları bir araya getirilmiş. Eğlendiriciliği kadar öğreticiliği de bulunan, 250 sayfaya yayılmış 252 maddelik sözlükte 102 sinema yazarının imzası var. Anlayacağınız, arşiv niteliği yüksek!  

SEMAVER KUMPANYA’NIN ÖĞRENCİLERİ 

Geçen cuma akşamı Semaver Kumpanya’nın kursiyerlerinin sezon sonu oyunlarını izlemek için Kocamustafapaşa’daki görmüş geçirmiş salonu dolduran tiyatroseverler, amatör heyecanın pırıltısına ve profesyonel yaklaşımın doyuruculuğuna tanık oldular. Mustafa Kırantepe’nin yönettiği, Peter Handke’nin kısa oyunu “Seyirciye Sövgü-Kendini Suçlama”sının ardından, Lorca’nın “Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı Güldürüsü” oyununun sahnelendiği gecede, tiyatro sanatının gücünü bir kez daha hissettik. Sabahattin Yakut’un Lorca yorumu, gerçekten de çok sıcak, yaratıcı ve etkileyiciydi. Semaver Kumpanya’nın ve usta-çırak tüm sanatçıların emeğine sağlık.