28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şişirilmiş büyüme!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

2017 yılı 2. çeyreğinde Milli Gelirin (GSYH) yüzde 5.1 oranında arttığı açıklandı.
Ancak, bu büyüme rakamının büyük oranda ve esas olarak inşaat sektöründeki “şişme ile” yani “balonla” sağlanabildiği görülüyor.
Öte yandan, kişi başına düşen milli gelir ise azalıyor.
Türkiye’de “yerleşik” olmadıkları için, kişi başına düşen milli gelir hesaplamasına dahil edilmeyen 3 milyonu aşkın Suriyeliyi de eklerseniz, kişi başına düşen milli gelir 2016 yılı sonu itibarıyla ilan edildiği üzere 10.883 dolar yerine, 10.486 dolara düşüyor.
Yerleşik sayılmayan 3 milyonu aşkın Suriyeli’nin Türkiye’de yıllardan beri kalıcı olarak yaşadığı, çalıştığı, tükettiği vb. açık bir gerçek halbuki.
Diğer yandan, hileli ve şaibeli 16 Nisan referandumunda “evet” çıksın diye, bol keseden yapılan vergi, SGK indirimleri ve ertelemeleri, KGF’den pompaladıkları krediler vb. ile yaratılmak istenilen “yalancı bahar” ciddi ve objektif ekonomi çevreleri tarafından bütün çıplaklığı ile görülüyor oysa ki.
Benim esas olarak değinmek istediğim husus; TÜİK’in “şapkadan tavşan çıkartan” yöntemlerle “iyileştirdiği” yeni verilerin çok ciddi bir inandırıcılık sorunu olduğudur. Çünkü Türkiye’nin milli gelir hesapları, bizzat TÜİK tarafından yöntem ve içerik itibariyle tartışmalı ve güvenilmez bir yola sokulmuş durumda maalesef.
TÜİK, sürekli geriye yönelik olarak açıklamış olduğu büyüme hızlarında, çok sık ve büyük oranda revizyonlar yaptı ve halen de yapıyor.
TÜİK, ülkemizin önde gelen iktisatçıları ve akademisyenleri başta olmak üzere yurtiçi ve yurtdışından araştırmacılar, bankacılar ve ekonomistlerin kuşkulu-hatalı ve eksik bulduğu “geriye yönelik” tartışmalar ve revizyonlar yapmak suretiyle milli gelir hesaplarının doğruluğu, inandırıcılığı ve güvenilirliği üzerine büyük bir gölge düşmesine neden oluyor.
Yine bu köşede, yaklaşık 6 ay önce yazdığımız bir yazımızda şöyle demiştik;”...Türkiye’nin önde gelen ve uluslararası düzeyde saygınlığı olan 6 ekonomi profesörü, 28.03.2017 tarihinde “Yeni Ulusal Gelir Serileri üzerine Gözlem ve Değerlendirmeler” başlıklı çok önemli bir makale yayınladılar. Bu makalede özetle, TÜİK’in Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) istatistik kurumlarının öneri ve standartlarının çok dışına çıkıldığı uyarısı yapılıyor. İstatistiklerde milli gelir rakamlarının seviyesi ile büyüme eğilimlerinin abartılı bir biçimde yukarıya çekildiği, sektörler ve paylarında büyük oynamalar yapıldığı, yatırım ve tasarruf oranlarının abartıldığı yolunda görüşlere yer veriliyor. Yeni milli gelir serisi ile hesaplama ve revizyon yöntemlerinin, güvenilirlik ve inandırıcılık sorunları içerdiği vurgulanıyor. TÜİK’in uluslararası istatistiklere dayandığı için cari işlemler açığının dolarlı toplamını değiştirdiğini, buna rağmen hem TL, hem dolarlı olarak milli gelir yükseltildiğinden, cari açık/GSYH oranının düşürüldüğü belirtiliyor...”
TÜİK böyle izah ve kabul edilemez revizyonlar yapmayı sürdürürse, hiçbir kamu verisinin güvenilirliği ve inandırıcılığı kalmaz.
Hiç dilemiyoruz ama, kasten milli gelir rakamları ile oynanıyorsa, bunun hukuki-ahlaki ve ekonomik faturası, yapanlar için de, yaptıranlar için de ve ülkemizin ekonomisi için de çok ama çok ağır olur.
Yunanistan İstatistik Kurumunun, Milli Gelir hesapları ile oynayarak, kredi derecelendirme kuruluşlarını ve uluslararası bankaları aldatması sonucunda, Yunanistan’da yaşanan skandalı ve halen süren büyük ekonomik çöküşü ve krizi, kimse unutmamalıdır.
Her şeye rağmen, TÜİK’ten acilen bu konularda yapılan bilimsel, detaylı ve uyarıcı eleştiri-şüphe ve itirazlara karşı, makul-mantıklı ve bilimsel açıklama yapmasını beklemek sanırım hepimizin öncelikli talebi ve hakkı olsa gerek.
Sürdürülemez, geçici kredi, teşvik ve vergi manüplasyonlarıyla ve istatistik oyunlarıyla belki kısa bir zaman kazanılabilir ama sonu mutlaka ve mutlaka hüsran olur!