18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sn. Kılıçdaroğlu, söyleyin bize, nasıl inanalım size?

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, Salı günü (14.10.2014) TBMM’de yaptığı grup konuşmasında “... bizim milliyetçiliğimizden kimsenin şüphesi olmasın, bizim ulusalcılığımızdan kimsenin şüphesi olmasın...” şeklinde bir beyanda bulundu. Kuşkusuz ki bu sözler sadece CHP’lileri değil, Atatürk Cumhuriyetine ve onun kurucu değerlerine gönülden bağlı yurtseverlerin ve millicilerin de büyük çoğunluğunu memnun etti.

Ama Sn. Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerinin samimiyeti ve inandırıcılığından bugüne kadarki politik duruşu ve söylemleri nedeniyle “şüphe” duyanların -haklı- endişeleri ise sürüyor maalesef.

Bu şüphe ve endişeyi duyanlardan birisi de benim elbette.

Bunun nedenlerini kısaca hatırlatıp, sıralamakta yarar var.

Sn. Kılıçdaroğlu, partisinin ve Cumhuriyetin kurucu ilkesi olan Atatürk’ün kapsayıcı ve kucaklayacağı milliyetçilik anlayışı başta olmak üzere, milli devlet, üniter yapı ve laiklik ilkeleri ile en azından mesafeli, hatta ters düşen söylem ve eylemlerin içindeki kişileri yönetiminde “sağ kolu” yapmış durumda.

Örneğin; gölge CIA olarak adlandırılan Stratfor adlı kuruluşun TR705 kodla numaraladığı Habur’dan gelen PKK’lıların avukatlığını yapmış olan Sezgin Tanrıkulu, Sn. Kılıçdaroğlu’nun partideki ruh ikizi gibi. “Lazca” resmi eğitim dili olsun diyen, Atatürk’e hakaretten yargılanmış Mehmet Bekaroğlu en yakın yardımcısı. Tekçi Milliyetçilik ve devletçilikten CHP vazgeçmelidir diyerek, Atatürk’ün köken-mezhep gözetmeyen kapsayıcı ve kucaklayıcı Milliyetçilik anlayışını çarpıtarak eleştiren, dünyada gelişmiş ekonomilerde devlet müdahalesi öne çıkarken, devletçilikten vazgeçelim diyen, Atatürk yerine İspanya’yı ve partisini batıran Zapatero gibileri örnek alan Rıza Türmen’i akıl hocası yapan maalesef Sn. Kılıçdaroğlu’dur.

Sadece bunlar değil, mesela, sağ-sol demeden, parti ayrımı gözetmeden bölünme anayasasına karşı büyük başarı elde eden, partiler üstü, demokratik bir kuvayı milliye hareketi ve ittifakı olan Milli Merkez’e soğuk ve uzak bir tavır takınan da Sn. Kılıçdaroğlu’dur.

Yapılan davete rağmen 13 bini aşkın yurtsever millici ve demokrat insanımızın gönüllü olarak katıldığı Milli Merkez Kurultayına gelmekten kaçınan da Sn. Kılıçdaroğlu’dur.

Milli ordumuza, Cumhuriyetçi yurtsever aydınlarımıza ve bizzat kendi milletvekillerine kumpas kuran, ABD bağlantılı cemaat görünümlü F-tipi silahlı örgütle ahbap-çavuş ilişkisi içinde olan yardımcıları vasıtasıyla onlarla yakın ilişki kuran, “hizmet” adı altında, telefon dinlemeleri ve Yargıtay şantajı ile haraç ve haksız avantajlar sağlayan bu yapının işadamı derneklerine destek ziyaretleri yapan da Sn. Kılıçdaroğlu.

Cumhurbaşkanlığı adayı belirleme sürecinde sağ-sol demeden millici-Cumhuriyetçi ortak bir aday çıkarılabilmesi için yapılan çağrıları ve yükselen talebi görmezden gelen de Sn. Kılıçdaroğlu.

ABD Büyükelçisiyle otelde gizli saklı “sır” görüşmeler yapan ve ABD’ye “laik-Amerikancı-Kürtçü” bir müttefikiniz olmaya razıyız dediği iddialarını yalanlamayan da Sn. Kılıçdaroğlu.

Gezi direnişinde kitleye demokratik önderlik etmek ve sahip çıkmak yerine, gece yarısı Merkez Karar organını toplayıp, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yardım talep etmeyi “akıl” eden de yine Sn. Kılıçdaroğlu.

Açılım adı altında ülke PKK/ABD taleplerine uygun biçimde dizayn edilmeye ve bir bölünme ve çözülmeye doğru sürüklenmesine rağmen, açılımcıların ve iktidarın memuru ve akıl hocası bir eski Büyükelçiyi Y-CHP’ye, delegenin iradesine rağmen monte etmeye hala çabalayan da Sn. Kılıçdaroğlu.

Ülkemizde, yüzlerce okul yakan, Atatürk heykellerini ve büstlerini yıkan, Türk bayrağını yırtan, Türk askerine ve polisine silah, molotof, taş ve sopalarla saldıran, halkı sokağa çıkmaya kışkırtan, kravatlı-PKK destekçisi HDP’lilere doğru dürüst tek bir laf etmeyen de Sn. Kılıçdaroğlu.

Bu saldırılar karşısında ne bayrağımıza ne de Atamıza bir saygı yürüyüşü ya da mitingi, ne de kitlesel bir tepkiyi ortaya koymayan, koyamayan ve koymak istemeyen de Sn. Kılıçdaroğlu.

CIA-NED bağlantılı, Soros fonlarıyla desteklenen TESEV’in kurucu üyesi olan da Sn. Kılıçdaroğlu. O TESEV ki, ülkemizin bütün milli meselelerinde, gayrı milli, Amerikancı görüş ve çözümleri “sivil toplum” maskesiyle bir psikolojik harekat unsuru olarak dayatıyor.

Sn. Kılıçdaroğlu’nun sorunu, ülkemizdeki milli-gayrı milli saflaşmasını görmemesi ve/veya görmezden gelmesidir. Bugün yaşananların bir sağ-sol mücadelesi değil, milli devletimizin bütünlüğünü, bağımsızlığını ve birliğini emperyalizme karşı koruma mücadelesi olduğunu bir türlü kabul etmemesi ve/veya edememesidir.

Hem Sorosçu, hem Atatürkçü olmaya çalışmanın nafile bir iş olduğunu hala kavramaması ve/veya kavramak istememesidir.

Sağın veya solun millici, Cumhuriyetçi, yurtsever ve demokrat unsurlarıyla güçbirliği yerine, gayrı milli isim ve kesimlerle iş tutmayı, siyaset yapma zannetmesidir.

Daha da ötesi çoğunluğu samimi dindar, milli, laik ve demokrat olan merkez sağ tabanının neredeyse tamamını cemaatçi-dinci veya Amerikancı zannetmesidir.

Şimdi bütün bunları görerek, grup toplantısında “milliyetçilik ve ulusalcılığımızdan şüphe edilmemeli” diyen Sn. Kılıç-daroğlu’na niye ve nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz?

Sn. Kılıçdaroğlu söyleyin bize, nasıl güvenelim size?