26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Soframızı vuran cehalet bombası!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye, son yıllarda sosyal, siyasal ve ekonomik buhranlarla şiddetini artıran terör yüzünden çok büyük oranda milli gelir kaybına da uğruyor...Yolsuzluk ve rüşvetin devleti adeta kemirdiği bir süreçte, medyanın gözünden kaçan öylesine önemli bir çöküş alanı var ki, aslında tüm ülkenin geleceğini de tehdit ediyor... İşte yaşamsal besin ürünlerinin soframıza gelmeden kaybedilmesinin çok vahim öyküsü;Suriye sınırında düşürülen uçak yüzünden Rus pazarı kaybedilince, Türkiye’de sebze ve meyve fiyatlarının ucuzlayacağı beklenirken ne yazık ki tam ters oldu...Meyve ve sebzeler her zaman olduğu gibi üretim noktasından gelişlerinin en az 6 katı fiyatla pazarlarda satılıyor... Belediyelerin denetimi de göstermelik olunca, özellikle büyük kentlerdeki insanların büyük çoğunluğu meyveye hasret bir yaşam sürmek zorunda kalıyor...Türkiye’de her konuda olduğu gibi, tarladan hallere gelen ürünlerin neden fahiş bir fiyat aralığından geçirildiği de sorgulanmadığı için milyonlarca insan her gün çarşıda-pazarda soyguna uğruyor!..İşin en vahim tarafı da tarım üreticileri iflas kıskacından bir türlü kurtulamıyor... Sektördeki çöküşleri yalnızca son dönemdeki Rusya krizi değil, uzun yıllardır engellenemeyen başıboşluk, plansızlık ve bilinçsizlik de tetikliyor...Üretim girdilerinin ve işçilik giderlerinin artması nedeniyle zaten sürekli zarar eden üreticilerin yılbaşında Adana ve çevresinde portakal ağaçlarını kesmesi de Türk tarımının nasıl bir kıskaçta ve tükenişte olduğunu bir kez daha dışa vuruyor... Soygunzede tarımı...Peki, tarım sektöründeki tek sorun memleketi neredeyse maydanoz ithal etmeye kadar sürükleyen plansızlık ve  üreticileri iflasa sürükleyen dengesiz politikaların darboğazı mı?..Ne yazık ki hayır!.. Türk tarımındaki sorunlar; mazot fiyatlarının üreticiyi zorlaması, tohumluk sıkıntısı, işçilik giderlerinin artması, pazarlama sorunu, tarla ile manav arasındaki dehşet verici fiyat farkı ve diğer çıkmazlardan da ibaret değil...Çünkü tarımın yıllardır tarladan tohuma, ekimden hasada ve nakliyeden depolamaya kadar öylesine ağır sorunları var ki, bunlar çiftçilerin yaşadığı buhranı derinleştirmekten öteye de gitmiyor...Ekonomik kayıplarla ilgili açıklanan rakamlar ise tarımı kuşatan, köylüyü erozyona uğratan ve üreticiyi tarladan uzaklaştıran yıkım politikaları kadar ürkütücü...Meğerse tarımı yanlış stratejiler, denetimsizlik ve aracılardan kaynaklanan piyasalardaki soygun ticareti değil, bizzat “bilgisizlik” de vuruyormuş ki, “vay memleketin haline” demekten başka bir şey de gelmiyor elden!... Çöpteki trilyonlar!..İşte halkın büyük bölümü pazarlardaki soygun düzeni nedeniyle meyveye, pirince, patatese bile hasret kalırken, uzmanların “üretim cehaleti”nin sonuçlarıyla ilgili açıkladığı şoke edici rakamlar;Hesaplamalara göre, Türkiye’de 45,7 milyon ton yaş sebze- meyve üretiminin en az 9 milyon tonu ne yazık ki sofraya ulaşmadan çöpe gidiyormuş!..2013-2014 döneminde pirinç hariç 36,6 milyon ton olan tahıl üretiminin 2,9 milyon tonu da üretim ve kullanım aşamasında kaybedilmiş!..Kayıpların tahıldaki maddi karşılığı 2,5 milyar liraya yaklaşmış, yaş sebze ve meyvede ise bu rakam en az 11 milyar liraya ulaşmış...Dünyada neredeyse her konuda olduğu gibi üretimde de kendi ayağına kurşun sıkmaya devam eden ve ne yazık ki kaynaklarını hızla tüketen ülkelerin başında gelen Türkiye’nin içler acısı bir başka manzarasıdır tarım...Bu sarsıcı ve düşündürücü rakamlar yalnızca üretim aşamasındaki “cehalet” ve gafleti değil, Tarım Bakanlığı’nın köylüyü-üreticiyi nasıl kaderiyle baş başa bıraktığını da kanıtlıyor...Çünkü bir ülkede, milyonlarca liralık sebze ve meyve daha sofraya bile gelmeden heba oluyorsa, bunun şüphesiz en büyük nedeni “tarımsal eğitim”in dünya standartlarının çok gerisinde kalmasıdır...Peki, bu ülkede Tarım Bakanlığı, üretici kooperatifleri, ziraat fakülteleri ve ziraat odaları gibi direkt tarımla ilgili kurum ve kuruluşlar “bilinçli çiftçi ve verimli tarım” için yıllardır ne yapar acaba?.. Bürokratik aymazlık!..Evet; yukarıdaki çok ürkütücü rakamları Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yazılı açıklamasından öğrendik...Tarımdaki vahim kayıpların önemli kısmının hasat ve depolama aşamasında gerçekleştiğini vurgulayan Bayraktar, “zamanında ve uygun araç gereçlerle yapılmayan hasat” işlemleri ve yeterli “şartları sağlamayan depolama sistemleri” sonucu ürünlerin önemli miktarının sofraya ulaşmadan ziyan olduğuna dikkati çekmiş...  Türkiye’nin tarımsal kayıptan kaynaklanan milyonlarca lirayı çöpe atacak kadar zengin olmadığına dikkat çeken Bayraktar şu yaşamsal uyarıları da yapmış;“Bin bir emekle üretilen tarımsal ürünlerindeki kayıpların en aza indirilmesi temel politika olmalıdır. Tarımda çöpe giden kayıplar en aza indirilirse, milyonlarca ton tarımsal ürünün ithalatı da önlenmiş olur.”Peki, ülkemizde plansızlık ve soygun düzeni tarımı ve üreticiyi zaten çökme noktasına getirirken, “üretim aşamasındaki zarar”ın en aza indirilmesi için neler yapılmalı?..Bayraktar, özellikle hububattaki kaybı durdurmak için hasat makineleri üzerine yoğunlaşmış ama asıl sıkıntı tarımsal eğitimin yetersizliğinde kilitleniyor...Keşke üreticiyi mazota, traktöre, gübreye ve tohuma zam yaparak iflasa sürüklemekte büyük beceri gösteren hükümet, tarlaları süne zararlısı gibi vuran bilgisizliği ortadan kaldırmak için de bir an önce kılını kıpırdatsa... Çünkü meyvesini, sebzesini ve hububatını daha sofraya bile gelmeden heba eden bir ülke olmak, dünyanın en verimli arazilerine sahip bir ülkeye hiç mi hiç yakışmıyor...