24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Solcu kan lobisi

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

İspanya, etnik teröre karşı mücadelesini beş aşamada zafere ulaştırdı:

1- Silah: 1990’lı yıllar boyunca ETA’ya üst üste operasyonlar düzenlendi, İspanyol polisi katillere göz açtırmadı.

2- Moral: Bask halkı, örgütten korktuğu için terör eylemlerine karşı ses çıkaramıyordu. Polisin güvenliği sağlaması, halkın da sesini yükseltmesini sağladı. ETA, 1997’de Miguel Angel Blanco adlı bir genci öldürünce önce Basklılar, sonra tüm İspanya ayağa kalktı. Korku duvarı yıkıldı, örgütün moral gücü kırıldı.

3- Finans: ETA, tüm İspanya’ya hatta Avrupa’nın başka ülkelerine yayılmış geniş bir finans ağına sahipti. Sadece yasadışı işlerden para kazanmıyor, yasal ticari faaliyetleri de örgütün finansmanı için kullanıyordu. İrili ufaklı onlarca şirketten oluşan bu şebeke 1999-2002 arasında çökertildi. Örgütün para kaynakları kesildi.

4- Siyaset: Örgütün siyasi uzantısı olan Batasuna Partisi, İspanya Yüksek Mahkemesi'nin kararı ile kapatıldı. Böylece teröristlerin “siyasi parti” kisvesi altında demokratik sistemi istismar etmesi engellendi.

5- Sivil Toplum: İki binli yıllar boyunca ETA ile bağlantılı olduğu tespit edilen pek çok sözde sivil toplum örgütünün kapısına kilit vuruldu.

Sonunda ETA, 2011 yılında faaliyetlerini tamamen durdurmak zorunda kaldı, 2018’de ise kendini feshettiğini duyurdu.

TERÖR SADECE SİLAH DEĞİLDİR

Terörle mücadele her zaman bu sıra ile yürütülmek zorunda değil. Ancak, sıralama ne olursa olsun, kesin bir zafer için terörün bu beş ayağının da kırılması gerekiyor.

Bu model, bize bir başka gerçeği daha gösteriyor: Terör sadece silahtan ibaret değildir. Onu sadece silah olarak algılarsanız büyük hata yaparsınız ve asla ona karşı başarı kazanamazsınız. Hani CHP yöneticileri diyor ya “elinde silah olmayana terörist diyemeyiz” diye. İşte bu laf, aslında teröristleri korumaktan başka bir işe yaramayan kocaman bir yalandır.

PKK’nın silahı var mı, var. Finans kaynakları var mı, var. Siyasi ayağı (HDP ve onun yavrusu sol partiler) var mı, var. TTB’den, KESK’ten tut, irili ufaklı LGBT örgütlerine, ekoloji derneklerine, dayanışma bilmem nelerine kadar sivil toplum ayağı var mı, var. Bunların her biri demokratik toplumdan izole edilmeden, cinayet şebekesinin çökmesini bekleyemezsiniz. Onun için de bunların her birini savunan, aslında cinayet şebekesini savunuyor demektir.

'SOLCU' KAN LOBİSİ

İspanya’nın teröre karşı kırk yıllık mücadelesinde önündeki en büyük engel neydi biliyor musunuz? Savcıların attığı her adımda dallı güllü bayrakları ile ortaya çıkıp ETA’ya siper olan “solcular”. İçlerinde GRAPO gibi eli kanlı radikaller de vardı, komünistler de, renkli Avrupa solcuları da. İspanya’da kendi başına varlık gösteremeyen ne kadar marjinal grup varsa ETA’nın sırtına binmişti. İspanyol siyasetine, medyasına, kültür dünyasına sızmış bir sürü çakma devrimci, Basklılardan daha çok Baskçılık yapıyor, terörün bitmemesi için her tür “demokratik numarayı” deniyordu.

Bir dergi bir tabeladan ibaret partiler, “gerilla” öyküleri yazan yeteneksiz edebiyatçılar, her terör eyleminden sonra “ama canım devlet de…” diye başlayan yapışkan medyacılar, öğrencilerden yüz bulamayan kıytırık üniversite “inisiyatifleri”, bir tane köylüyü bile örgütleyemeyen çevreciler, solculuktan başka kerameti olmayan akademisyenler… Bunlar bir yandan “barış barış” diye bağırıyor, öte yandan ETA’nın silah bırakmaması için ellerinden geleni yapıyordu. Bu asalak sürüsü öyle bir hal almıştı ki sonunda Bask halkı “yeter yahu size ne oluyor” diye ayağa kalkmak zorunda kaldı. 1997’de Ermua’dan başlayıp tüm ülkeye yayılan “Beyaz Eller” eylemlerinin esası buydu. Halk, ETA’dan çok, onunla “simbiyoz” yaşam kurmuş olan bu “kanlı solculara” tepki göstermişti. ETA sayesinde kendine yaşam alanı bulan bu parazitler olmasaydı terör çok daha önce bitebilirdi.

Bu yazdıklarım, bizdeki “barış simsarı” solcuları ve artık onlardan yaka silkmiş Kürtleri hatırlatıyor değil mi? İspanya’da yaşananların buradaki vaziyete çok benzediğini kabul etmeliyiz, sonuçta terörün mekanizması genel olarak aynı şekilde kuruluyor. Ancak şu farkı kaçırmayın: İspanya’da sosyal demokrat Sosyalist Parti, terör ile mücadele eden taraftaydı. Bizim CHP ise HDP/PKK’ya bel bağlayanların arasında ilk sırada geliyor.