28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Son dakikayı beklemek!

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

Futbol takımları için transfer dönemi 31 Ağustos’ta sona erdi. Televizyon ekranlarına yansıyan yorumlara göre özellikle Galatasaray takımının “en az bir forvet” oyuncusu alması bekleniyormuş ama “zaman yetmemiş.”

Açıkçası bu haber beni derinden etkiledi ve hemen araştırmaya başladım. Öyle ya ülkemizi Şampiyonlar Ligi’nde temsil edecek bir takımın “forvetsiz” kalması önemli bir sorun! Acaba dedim transfer sezonu mu kısaydı? Bir de gördüm ki yaz transfer dönemi 9 Haziran da başlamış! Yani ortada “süreye” dair bir sorun yok! Ama sadece bu tabloya bakınca ortada çok ama çok ciddi bir “yönetim zafiyeti” olduğu açık. Demek ki transferi yapması gereken sorumlular işlerini ciddiyetle yerine getirmemişler ve “son dakikaya” bıraktıkları transferler de çeşitli sebeplerle gerçekleşmemiş. Elbette konu bir futbol takımı olunca herhangi bir “beceriksizlik” ve “son dakikaya kadar bekleme” tavrı taraftarlar dışında çok büyük üzüntüye ya da soruna sebep olmayabilir. Peki mesele ulusal güvenlik olunca, değişen bölge ve dünya dengeleri olunca da bu tip “geç kalmışlıklar” makul görülebilir mi?

ESAS OLAN ÖNLEM ALMAK

Kanaatimiz odur ki devlet yöneticileri için en kötü alışkanlıklardan biri “işi son dakikaya bırakmaktır.” Zira zamanında yapılmayan her iş, atılmayan her adım sonuçları itibariyle tüm millete ağır bedeller ödetir. Devlet yönetiminde esas olan şeyler “öngörmek, önlem almak ve ön almaya çalışanlardan hızlı hareket etmektir.” Zaten devletin “istihbarat örgütlerinin” ana görevi de karar alıcılara en doğru kararları almalarında yardımcı olmaktır.

Örneğin Doğu Akdeniz, her anlamda küresel ve bölgesel güçlerin bilek güreşi alanı haline gelirken durumun bu hale geleceğinin çok önceden öngörülmesi ve bugünler için hazırlık yapılması gerekirdi. Eğer bunu yapmaz da “son dakikaya” kadar beklerseniz bir de bakarsınız ki Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yanlarına İsrail’i, Mısır’ı, İngiltere’yi ve ABD’yi almışlar ve hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını yerle bir ediyorlar.

MALİYETİ GÖZYAŞI OLABİLİR

Benzer bir durum İdlib için de söylenebilir. Eğer 3 milyon civarında insanın yaşadığı bir bölge üzerinden taşlar yerinden oynatılmak isteniyorsa ve “Beyaz Miğferler” gibi sözde yardım kuruluşları üzerinden “kimyasal silah kullanıldığına dair kara propaganda” faaliyetleri her geçen gün artıyorsa günlerin geçmesini beklemek yerine gelecek günlere hazırlanmak gerekir. Aksi durumda bir sabah kalkarsınız ki sınırlarınızda 1 milyon yeni mülteci sizi bekliyor!

O halde bir futbol takımı için “kötü idareciliğin ya da beceriksizliğin” maliyeti kupa alamamak ya da Şampiyonlar Ligi’nden elenmekken kötü idareciliğin ya da işleri son dakikaya bırakmanın devletler için maliyeti kan ve gözyaşı olabilir.

Bu noktada aydınlara düşen görevse bıkmadan usanmadan Türk milletine doğruları aktarmaktır. Bugünün doğrusuysa tartışma götürmez şekilde ortadadır. Türkiye, ne yapıp edip Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını garanti altına alacak olan tedbirleri almalıdır. Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de gelişen olayları kontrol edememesinin bedeli ağır olacaktır.

Benzer şekilde Suriye üzerine oynanan oyunların da “devlet yönetimi” tarafından doğru analiz edilmesi ve tüm oyunları bozmak için Suriye’yle, Irak’la, İran’la ve Rusya’yla çok daha yakın ilişkilerin geliştirilmesi zorunludur. Bölge ülkeleriyle “aktif iş birliği” gerçekleştirilemezse bu durumun zincirleme olarak Doğu Akdeniz’i ve Ege’yi de etkileyeceği asla unutulmamalıdır. Cephesi olmayan ve hayatın her alanında yaşanan “3.Dünya Savaşı” günlerinden geçerken Türkiye için tek çıkış yolu: Son dakikayı beklemeden “öngörmek, önlem almak ve ön almaya çalışanlardan hızlı hareket etmektir.” Büyük Türk milleti hiç şüphe yoktur ki Türkiye’nin bekası için çalışan herkese desteğini sunacaktır. Milletimizin artık “geç kalmışlıklara” tahammülü yoktur