19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Soruya cevap ver Trump!

Gönül Kenter

Gönül Kenter

Eski Yazar

A+ A-

Bir Türk gazetecisinin yönelttiği soru üzerine ABD Başkanı Trump'ın ima dolu, kaba ve küçük düşürücü cevabı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyaretine şüphesiz damga vurdu...
Soru şöyle:
"Obama'nın yanlış, hatalı dış politikalarını devraldınız. Bu yanlış politikalardan biri ABD'yi PKK ve Suriye'de YPG gibi terörist gruplarla ortaklık ettirmekti. Şimdi siz bunların Türkiye-ABD ilişkilerine verdiği zararı düzeltmeye çalışıyorsunuz. Ancak, siz bir yandan da YPG'nin sözde lideri Mazlum Kobani'yi Beyaz Saray'a davet ettiniz. Bu kişi Türkiye'de en az 18 terör saldırısından sorumlu, bu saldırılar 184 asker ve 48 sivilin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Bugünkü görüşmeden sonra hala onu Beyaz Saray'a çağırmayı düşünüyor musunuz? Ki bu Türk halkı için son derece üzücü ve kırıcı olur."

Gazeteci sorusunun girişinde Trump'ın örneğin terör örgütü YPG'ye gönderdiği binlerce TIR silahtan bahsetmeyerek, ABD'nin saldırgan Suriye politikasından sadece eski başkan Obama'yı sorumlu göstererek Trump'ı neredeyse aklama çabası içinde olduğu izlenimi veriyor.
Soru, çikolatalı pasta yerken Suriye'de Tomahawk füzeleriyle sivilleri bombalama emri veren Trump için aşırı nazik...
Gazeteci hanım Mazlum Kobani'den bahsederken de kadife eldiven takmış, açıkça terörist başı diyemiyor...

Ancak...
Fazlaca kibar formüle edilmiş olması gazetecinin sorusunun elbette sonuna kadar haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Trump'ın Türk gazeteciye küçümseyici bir tarzda dönüp "Soruyu neden Cumhurbaşkanınıza sormuyorsun. Gazeteci olduğuna emin misin? Türk Hükümeti için çalışmadığına emin misin?" şeklinde saldırıya geçmesi kabul edilebilir gibi değil.
Trump'ın aşağılayıcı davranışı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük saygısızlık olduğu gibi, o Türk gazetecinin "hükümetin gazetecisi" olması veya adının Hilal Kaplan olması, sorusunun meşruluğunu hele hiç gölgelemiyor...

Gazeteci Hilal Kaplan'ı sevmeyebiliriz, hatta açılım sürecinde Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk bayrağına ve Türklüğe karşıtlığı nedeniyle içimiz asla affetmeyecek biçimde öfke dolu da olabilir...
Nesnel yaklaşıldığında tüm bunlar Hilal Kaplan'ın sorduğu sorunun öneminden yine de hiçbir şey kaybettirmiyor...

Çünkü bu soru binlerce evladını PKK terörüne kurban vermiş Türk milletinin tamamını birebir ilgilendirir ve sorma hakkı verir!

Trump'ın Türk gazetecinin haklı sorusunu korkakça savuşturması bana gazeteci olarak yaşadığım bir olayı anımsattı.
1999 başıydı, Almanya'nın Avrupa Birliği Komisyonu Başkanlığı'nı devraldığı, Avro'nun ortak para birimi olarak kabul edildiği, Türkiye'nin üyeliğinin de konuşulduğu Bonn'da yapılan tarihi zirveye katılmıştım. Kulislerde konuşulan konuların başında Türkiye'nin baskıları sonucunda Suriye'nin sınır dışı ettiği terörist başı Öcalan'ın akıbeti geliyordu. Bölücü teröriste Yunanistan sahiplenmişti, hatta iltica hakkı tanıması söz konusuydu. Öcalan'ın Almanya'ya da iltica edebileceği söylentileri vardı. Bu nedenle zirve sonrası düzenlenen basın toplantısında söz istedim ve zamanının Almanya başbakanı Gerhard Schröder'e şu soruyu sordum: "NATO ve Avrupa Birliği üyesi Yunanistan diğer bir NATO üyesi Türkiye'ye karşı terörist başı Öcalan'ı destekliyor, sizin açınızdan bir yaptırım söz konusu değil mi?"
Schröder'in sinirlenerek "Burada sorulara cevap veriyorum, sizinkisi en iyi niyetli tanımlamasıyla bir yorum" diye kestirip atmasıyla birlikte dünyanın dört bir yanından gelmiş beşyüzden fazla basın mensubunun bulunduğu salon birden buz gibi dondu.
"Tarih bu sorunun yanıtını verecektir" cümlemin yarısı duyulmadan mikrofon kapatılmıştı...
Yanımda oturan Doğan Medya'nın bir Avrupa temsilcisi kulağıma "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz koskoca Almanya Başbakanına nasıl böyle bir soru sorabilirsiniz" diye azarlaması benim için daha büyük şaşkınlıktı.
Ona "Gazeteciliği siz de öğreneceksiniz" demiştim. Daha sonra defteri kalemi toplayıp hızla çıktım. Salondan ayrılırken bir yığın yabancı basın mensubunun arkamdan koştuğunu anımsıyorum. "Sorunuz elbette soru idi ve gayet haklı bir soruydu, sizi tanıyabilir miyiz" gibi cümleler uçuşuyordu...
Aradan bir saat geçmeden radyolardan Schröder'in bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıtın haberi vardı... "Schröder topu taca atmıştı"...
Daha sonraki yıllarda Almanya'nın Türkiye'nin bölünmesi anlamına gelen federasyon fikrini nasıl işlediğine tanıklık yaptık. Almanya; Atatürk Cumhuriyeti'nin "otoriter" yapısının ancak "siyasal İslam" projesiyle "kırılacağını" savundu ve bu yönde çalıştı...
Hilal Kaplan'ın sorusu karşısında Trump'tan da kabalaşma ve saldırganlaşma dışında farklı bir tutum beklenemezdi.
İki gündür Türk kamuoyunda özellikle sosyal medyada Hilal Kaplan hedefe oturtuldu ve o soru unutturuldu.
Trump'ın bir Türk gazetecinin onuru ile oynaması Türk havuz medyasını eleştirmek, Erdoğan'a muhalefet adına iğrenç biçimde ve keyifle öne çıkarıldı...
Hilal Kaplan'ın gazeteciliği ve taraflılığı tamamiyle farklı bir konu olmasına rağmen bu yapıldı.
Fazla uzatmadan:
Taca atılan o topu alıp birilerinin kafasına fırlatmak şimdi boynumuzun borcu...

Trump'a Türk milleti adına soruyoruz:
Elinde Mehmetçiğin ve birçok masum sivilin kanı olan terörist başı Mazlum Kobani'yi Beyaz Saray'a kabul edecek misiniz?

Terör örgütü PKK, YPG'yi NATO üyesi Türkiye ve bölgedeki diğer devletlere karşı silahlandırmayı ne zaman sonlandıracaksınız?

Sorulara cevap verin Sn. Trump!

Hilal Kaplan'a da bir çift sözümüz var: Umarız Washington'da yaşananlardan ders çıkarır; ulusal onur bireysel onurun teminatıdır! Türkiye'nin, Türk bayrağının, Türk milletinin bütünlüğü ve itibarı konusunda geçmişte yaptığı hataları bir kez daha tekrar etmez.