25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gazetecinin 60 yıllık tanıklığı: Güzel yaşadım!

Tanju Cılızoğlu, yarım yüzyılı aşan gazetecilik yaşamını ‘Güzel Yaşadım’ başlıklı kitabında anlattı... Cılızoğlu kitabını ‘kendini önemsediğinden’ değil, gelecek kuşaklara kaynak bırakmak için’ yazdığını söyledi

Gazetecinin 60 yıllık tanıklığı: Güzel yaşadım!
A+ A-

Mustafa K. Erol

“Yüz yıla yürüyen Atatürk Devrimleri’ni savunanla yok etmeye çalışan siyaseti izleyen bir gazeteciyim.” Tanju Cılızoğlu, yeni kitabında meslek hayatını böyle özetliyor. Cılızoğlu, 1957’de Hergün gazetesinde başlayan gazeteciliğini bugün Aydınlık ve kendi çıkardığı yerel Değişim 41 gazetelerinde sürdürüyor. Cılızoğlu, on yıllara yayılan gazeteciliğinde gördüklerini ‘Güzel Yaşadım’ adlı kitabında topladı. 81 yaşındaki tecrübeli gazetecinin kitabından İsmet İnönü’den Adnan Menderes’e, Doğu Perinçek’ten Yılmaz Güney’e kadar Türkiye’nin yakın tarihine damga vuran isimlerle ilgili izlenimler var. Meslek hayatı boyunca yaşadıklarını “Unuttuklarımı yaşadım saymıyorum, hatırladıklarımı yaşadım” diyerek bir arada toplayan Cılızoğlu, kitabı yazma amacını şöyle özetliyor: Anılarımı kendimi önemsediğim için yazmadım. Gelecek kuşaklar dünü öğrenmek isterlerse onlara kaynak bırakıyorum.

Cılızoğlu ile kitabındaki ayrıntıları, siyasetle gazeteciliğin geldiği noktayı konuştuk.

| Bir yerel gazete çıkarıyorsunuz. Gazetenin yönetmeni, muhabiri hatta dağıtıcısı sizsiniz. 81 yaşında bu enerjiyi nereden alıyorsunuz?

Bir öfkem, bir tepkim var. Bunu ifade edebileceğim yer gazete. Gazeteciyken insanları etkileme şansım var. Diyelim ki her çıkardığım gazeteyle 40 kişiyi, 50 kişiyi etkiliyorum. Ama ben önemsiyorum bu insanları.

| Mesleğin bugün geldiği yer konusunda neler söyleyebilirisiniz?

Dünkü yandaşlarla bugünkü yandaşlar arasında fark yok. Yöntem aynı, ‘iktidara nasıl yakın olurum, bundan nasıl nemalanırım.’ Tabi bugün aile boyu bunu yapanlar var, Boğaz’da yalı alanlar var. Özünde iktidar yanlısı olmak ve onun nimetlerinden faydalanmak var. Cumhurbaşkanı’nın uçağında olmakla önemsendiklerini hissediyorlar.

KEDİYE BİR AVUÇ BOZUK PARA!

| İlk ‘suçunuz’ Yılmaz Güney’in bir yazısını basmak. Anlatır mısınız?

1954’te bir okul dergisi olan Onüç’te Yılmaz Güney’in ‘Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri’ yazısını bastığım için yargılandım. Yargılanma altı yıl sürdü. Mahkum oldum. 1960 ihtilali, basın kanununu demokratik hale getirdi, hapse girmekten kurtuldum. Ama Yılmaz Güney bir süre hapis yattı. Sonra afla çıktı. Yılmaz Güney ile ailecek görüşüyorduk.

| Yılmaz Güney nasıl bir insandı. Bir anınızı anlatır mısınız?

Yılmaz Güney sürrealist bir adamdı... Birgün Galatasaray’da beraber meyhaneden çıktık. Galatasaray Lisesi’nin orada bir kedi yavrusu gördük, Yılmaz sevdi okşadı. Cebinden bir avuç bozuk para çıkardı kedinin yanına koydu, “Hadi bununla ciğer alırsın” dedi. Yılmaz Güney böyle imgelerin içinde yaşayan, sanatçı ruhlu, absürt bir insandı. İsyanları var, öfekeleri var. Sonra Yılmaz Güney film dünyasına girdi, çok fazla görüşmedik.

GAZETEYE GELEN POLİSLER

| Türkiye’de hapse girmek gazeteciliğin kaderi gibi. Siz de yaşadınız mı?

12 Mart Muhtırası’ndan sonra bütün solcuları topladılar. TKP davası diye bir dava kurdular. Ben o dönem Türkiye İşçi Partiliyim. Komünizmi övmek ‘suçuyla’ hapse girdim. 32 gün TKP davasından hücrede kaldım. 8 buçuk ay hapis yattım.

| Siz gazetecilik yaparken polisin ve MİT’in sizden bilgi istediği anlamına gelecek satırlar var. Bunu bize anlatabilir misiniz?

O dönem polisin aradığı solcu gençlik liderlerinden Faruk Yalnız ile röportaj yapmıştım. Çalıştığım Akşam gazetesine gelip bana Faruk Yalnız’ın yerini söyle diyorlar. Polis, ‘Siz de biz de memleket için çalışıyoruz. Neden birlikte çalışmayalım’ diyor. Siz adamı tutmak istiyorsunuz, ben onu haber yapmak istiyorum. O bana haber yapmak için güvenmişse ben onu satmam, diye anlatmaya çalışıyorum. Polisin mantığı hâlâ devam ediyor. Gazetelerden istihbarat alıyorlar. Oysa polis bile bunu yapan gazeteciye saygı duymamalı.

İSMET PAŞA ASLA YALAN SÖYLEMEZDİ

| Kitabınızda, İsmet İnönü’nün ünlü “Sizi babasız bırakmadım” sözünü duyduğunuzu anlatıyorsunuz. Bu önemli anı, bizimle paylaşır mısınız?

Bursa’da İsmet Paşa meydanda miting yaptı. Kalabalığın içinden bir çocuk ‘Sen bizi aç bıraktın’ diye bağırdı. İsmet Paşa çocuğu yanına çağırdı ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki politikasını kast ederek ‘Sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım’ dedi. İsmet Paşa bunu söylediğinde onun yanındaydım. Sonra İsmet Paşa ile konuştum ve çok tarihi bir cevap verdiğini söyledim. Tabi o zaman genç bir gazeteciyim, biraz ukalayım ve İsmet Paşa’ya ‘Demek ki bu millet ne babasız kalmak istiyor ne de aç kalmak’ dedim. İsmet Paşa beni şöyle bir süzdü ve sonra arkasını dönüp yürüdü.

ECEVİT GEÇERKEN AYAĞA KALKTI

| İsmet İnönü’nün CHP liderliğini bıraktığı kongreyi de takip ettiniz. O tarihi güne dair gözlemleriniz nedir?

İsmet Paşa’nın Ecevit’e kaybettiği ve genel başkanlığı bıraktığı CHP kongresini izledim. Orada İsmet Paşa bir demokrasi harikasıdır. İsmet Paşa Mehvibe Hanım ile Bülent Ecevit Rahşan Hanım ile yan yana oturuyordu. Ecevit’in genel başkan seçildiği açıklanınca, Ecevit teşekkür konuşması için kalktı. Ecevit önünden geçerken İsmet Paşa ayağa kalktı ve Mevhibe Hanım’ı da elinden tutarak kaldırdı. O kürsüye gidene kadar ayakta durdu. Ecevit’in konuşması bittikten sonra tekrar ayağa kalktı ve elini sıktı. Bugün mümkün olmayan bir görüntüydü.

| İsmet İnönü’yü bir cümleyle nasıl özetlerdiniz?

İsmet Paşa asla yalan söylemeyen bir insandı.

PERİNÇEK’İN ÖNGÖRÜLERİ HEP DOĞRU ÇIKTI

| Kitabınızda Doğu Perinçek’in tespitleri hep doğru çıktı diye yazıyorsunuz. Bunu hangi örnekleri düşünerek yazdınız?

1965 yıllarında Doğu Bey ile birlikte TİP’teydim. Ben o dönemde Doğu Bey’in Milli Demokratik Devrim diyerek partiden ayrılmayı bahane ettiğini düşündüm. Ama o haklı çıktı. Yani Türkiye Milli Demokartik Devrimi’ni tamamlamış olsaydı biz bugüne gelmezdik. Bizim bugün bir karşı devrimle karşı karşıya kalmamızın nedeni, devrimin yarım kalması. Doğu Perinçek’in Türk siyasetinde öngörüleri hep doğru çıkmıştır. Neticede onu yaşadık, bugün FETÖ için de söyleyebiliriz.

22 YAŞINDA MESLEĞE BAŞLADI

29 Ekim 1935’te Sivas’ta doğdu. 1957’de Hergün gazetesinde mesleğe başladı. İstanbul Ekspers, Yeni Tanin, Tercüman, Akşam, Türk Haberler Ajansı, Güneş gazetesinde muhabir ve haber müdürü olarak çalıştı. 1994’te İstanbul’dan kaçıp Kocaeli’ye yerleşti. Bir süre Tüpraş’ta basın danışmanlığı, Özgür Kocaeli gazetesinde yazarlık yaptı. 2004’te kendisine ait Değişim 41 gazetesini çıkarmaya başladı. Halen bu gazeteyi çıkarıyor ve Aydınlık gazetesinde yazıları yayımlanıyor.

Son Dakika Haberleri