İthal bağımlılıktan kurtulmalıyız

Hayati Özcan - Pelin Şen / Aydınlık

İbrahim Gökçüoğlu Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda (EBSO) Başkan Yardımcısı. Kendi markası ile ürettiği makineleri dünyaya ihraç eden bir sanayici. Kendisini EBSO Meclis toplantılarındaki ülke kalkınmasında etkili olan yaşanmış, neticeleri alınmış ve birçok ülkeye model olmuş Köy Enstitüleri’ni anlattığı ve Türkiye sanayicisine yeniden eğitim modeli olarak önerdiği sunumlarından tanıdık. Yıllar önce EBSO aylık meclis toplantılarında dinlediğimiz analizlerin şimdi gerçekleştiğini gördük. “Biz sanayiciyiz, vatana hizmet görevimizi yapmaya gayret ediyoruz. İşimiz gücümüz çalışmak. EBSO’daki görevimi de vatana hizmet olarak görüyorum” diyerek politik konulardan EBSO çatısı altında dikkatle uzak durduğunu anladık.

SANAYİ CUMHURİYET İLE GELDİ

Kendisi ile Atatürk’ün portresi altında gerçekleştirdiğimiz samimi sohbetin başlıca konucu ülkemizin kuruluşundan bugüne gerçekleşen sanayileşme çalışmaları ve geldiğimiz nokta oldu. Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde ülkemizde sanayi olmadığını hatırlatan Gökçüoğlu, şu bilgileri verdi: “O zaman kamu ağırlıklı bir sanayileşme devlet eliyle geldi; Sümerbanklar, demiryolları, demir, çelik, çimento fabrikaları yapıldı.

Nazilli’ de Sümerbank Basma Fabrikası içinde sineması, kütüphanesi olan, tiyatrolarda işçilerin oynadığı, spor kulübünü içinde barındıran yapısıyla sadece okullarda değil üretim tesislerinde modernleşmenin başladığı örnekler oldu. Zaman içinde belirli noktalarda özel sektör de devreye girdi, belirli bir süreçten sonra devlet yatırım ve üretim modelinden çekildi.”

ŞİRKETLERİN YÜZDE 70’İ KREDİYLE BÜYÜYOR

Sonraki dönemle ilgili tespitlerini paylaşırken ara malı ithal ederek üreten Türkiye hedefine ulaşmanın zorluklarına dikkat çeken Gökçüoğlu, şu görüşleri paylaştı: “Ülkemizde sermaye birikimi yok, devlet elini üretimden çekmeden, ara girdi malları devlet katkısı ile üretilmeli. Bunun en güzel ispatı 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun sermaye verilerini incelediğimizde ortaya çıkıyor. Firmaları incelediğimizde yüzde 70’i krediye dayalı büyüyor. Dışarıya bağımlılıktan kurtulmamız lazım. Ara girdi mallarını devlet, özel sektör birlikte üretmeli bu birinci kısım sanayileşmemiz için. İkinci konu ise, teknoloji üreten fabrikalardır. Kendimize ait belirli teknolojik komponentler üretebilmemiz gerekir. Çünkü modern makineleri, ithal komponentler ithal ederek üretim yapıyoruz. Yani bu ithal ettiğimiz teknolojiyi, hidrolik, pnömatik, elektrik, otomasyon kompenentlerini (parçalarını) de biz üretmeliyiz. Teknoloji üreten fabrikalarımız, üretimimiz olmalı. Makinelerin tüm parçalarını bizim üretebilmemiz lazım ki milli ürün olsun. Bunun için de planlı kalkınma modelini gündeme getirmeliyiz. Sanayileşeceğim diyorsak, planlamaya dönmeliyiz. Devletin 5 yıllık 10 yıllık planları olmalı. Planlama olmadan kalkınma olmaz. Planlı yatırım, planlı vizyonla olur.”

KÖY ENSTİTÜLERİ’Nİ YENİDEN CANLANDIRMALIYIZ

Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, planlı kalkınma hamlesinde ise eğitime dikkat çekerek, geçmişte uygulanan ve Türkiye’deki başarılı uygulama sonrası dünyanın birçok ülkesinde model olan Köy Enstitüleri’ne sözü getirdi. Gökçüoğlu şunları söyledi: “Gelişme, kalkınma eğitim olmadan olmaz. Köy enstitüleri uygulamalarını Türkiye yeniden keşfetmelidir. Bir millet eğitimle muasır medeniyet seviyesine ulaşabilir. Atatürk modeli budur, Köy Enstitüsü modeli budur. Eğitimi de bu şekilde köy enstitülerine döndürün kaynak yapın model yapın dünyada elimizi tutan olmaz. Müthiş pratik, girişimci, uygulayıcı bir milletiz, zeki bir milletiz, çalışkanız çünkü.”