26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Özerkliğin değerini bilemedik!’

‘1960’ta çıkarılan yasanın, özgürlüğün, özerkliğin değerini öğrenci de öğretim üyesi de bilemedi. 1960’lar sonrası öğrenci olayları patlak verdi. Sonra 6 Kasım 1981 Yüksek Öğretim Kurumu yasası ile aday seçimleri YÖK’e bağlandı’

‘Özerkliğin değerini bilemedik!’
A+ A-

Yatkın Yeşilyurt / Aydınlık

Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, İstanbul Üniversitesi’nde 1997-2004 yılları arasında, yedi yıl rektör olarak görev yapmış bir isim. Prof. Dr. Alemdaroğlu, “KHK’lar ile rektör atanmasının çok büyük bir hata olduğunu ve bu uygulamanın Türk bilim dünyasını kısırlaştıracağını” söyledi. Prof. Dr. Alemdaroğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtları şöyle:

| Üniversitelerde özerkliğe neden ihtiyaç duyuluyor?

Bilimsel çalışmaların çalışma biçimlerini her üniversite kendi içinde belirler. Bu çalışma biçimlerini o üniversitenin elemanları arasından daha iyi kim bilebilir? Kurum kendi içinde özerk olursa bilimsel çalışmaları da o kadar iyi olacaktır.

1946 ÖZERKLİK YASASI

| Son kararnameden önce ülkemizde tam bir özerklik var mıydı? Özerklik uygulanmaları ne zaman başladı, ne yönde değişti?

Tarihsel olarak baktığımızda rektör, 1933 tarih 2252 sayılı kanunla Milli Eğitim Bakanlığı’nın teklifi ve üçlü kararname esasına göre Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın onayıyla atanıyordu. Özerklik söz konusu değildi. 1946 yılı 4936 sayılı üniversiteler kanunuyla, üniversiteye bilimsel ve idari özerklik verildi. Her ne kadar ‘İdari özerklik verildi’ denilse de kanunda ‘üniversitelerin başı Milli Eğitim bakanıdır’ diye yazıyordu. Üniversiteler arası kurul toplantısı, üç rektörün ve milli eğitim bakanının katılımı ile olabiliyordu. Seçmen olarak sadece profösörler vardı. Yarım bir idari özerklik denebilir. 25 Ekim 1960 tarihinde kabul edilen 115 sayılı kanunla üniversiteler tamamen özerk oldu, MEB’in boyunduruğundan kurtuldu. Artık MEB, üniversiteler arası kurul toplantılarına başkanlık yapamadı ve seçmen olarak doçentler de rektör seçimlerine katılabildi. Çok demokratik ve özgürlükçü bir yasaydı.

YÖK, ÖZERKLİĞİ SİLDİ

| Bugüne nasıl geldik?

1960’ta çıkarılan yasanın, özgürlüğün, özerkliğin değerini öğrenci de öğretim üyesi de bilemedi. 1960’lar sonrası öğrenci olayları patlak verdi. Sonra 6 Kasım 1981 Yüksek Öğretim Kurumu yasası ile aday seçimleri YÖK’e bağlandı. Üç adayı YÖK seçip Cumhurbaşkanı’na bildiriyordu ve Cumhurbaşkanı da atıyordu. Bu, üniversite özerkliğini tümüyle ortadan kaldırdı. İstifalar, protestolar ve tepkiler üzerine 1992 yılında üniversitelere kendi adaylarını seçme hakkı verildi. En fazla oy alan altı kişi YÖK’e bildiriliyordu. YÖK bunların üçünü seçiyor, Cumhurbaşkanı’na gönderiyor, Cumhurbaşkanı birini seçerek atıyordu. Birinci sıradakilerin değil, bazen üçüncü sıradakilerin dahi atanmasını yaşadık. Sistem tümüyle yozlaştı ve şimdi de OHAL kapsamındaki KHK’lar ile ‘ben yaptım oldu’ haline getirildi.

Böyle atamalar olduğu sürece üniversiteler siyasetin yönetimi altına girecektir.

VATİKAN GİBİ DE OLMAZ

| Özerklik sizce nasıl olmalı? Üniversiteler nasıl yönetilmeli?

Özerklik, idari ve bilimsel olmalı. Aynı zamanda bir sınırı da olmalı. Üniversitenin uygulamasında rahatsızlık duyan kişi veya kurum varsa idari yargıya gidilmeli. Ekonomik olarak bir rahatsızlık varsa, Sayıştay devreye girmeli. Üniversite, Vatikan gibi kendi başına da olmamalı ama bilimsel çalışmalarına da (Anayasa’nın değiştirilemeyecek maddelerine dokunması hariç) asla müdahale edilmemeli. Bilim ve onun yuvası özgür olmalı. Ayrıca rektörleri seçerken onların projelerine odaklanılmalı. “Sen rektör olduğunda neler yapacaksın? Projen nedir? Hangi bilimsel çalışmalarla üniversitemizi temsil edeceksin?” gibi soruların cevapları aranarak rektör seçimine gidilmeli.

| Dünyadan örnekler verebilir misiniz?

Dünyanın çağdaş, gelişmiş, bilim alanında devrimler yapmış ülkelerin tamamında, üniversiteler tamamen özerktir. Hatta Amerika veya İngiltere’de bazı üniversiteler mali yönetim olarak da özerktirler. Yunanistan’da öğrencilerin bile seçimlere katılabilme hakları mevcut.

REKTÖR SEÇİMLERİ VE ÜNİVERSİTEDE ÖZERKLİK

Rektör atamaları konusundaki tartışmalar, üniversitelerde özerklik konusunu gündeme taşıdı. Aydınlık, konuyu üniversitelerin, kıdemli akademisyenlerin, genç öğretim üyelerinin ve öğrencilerin tartışmasına sunuyor. İlk olarak, İstanbul Üniversitesi’nde yedi yıl rektörlük yapmış olan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’yla yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.

Son Dakika Haberleri