29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sözcüğe giden yollar

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

Canlı, üretken bir dizgedir dil. Akan ırmak örneğinde olduğu gibi, şu andaki dil, beş dakika sonraki dille aynı değildir. Açık uçludur, üreticidir. Bu canlılığın, üretkenliğin önemli göstergelerindendir yeni sözcükler. Yeni bir sözcük kolay ortaya çıkmaz. Ama çıkar, hem de binlerce... Nur topu gibi bir evladın oldu, türünden bir yaratım değildir yeni sözcük türetmek. Önce ana karnında, sonra kucakta büyüyen çocuk da aslında birden dünyaya gelmez, birden var olmaz. Döllenmeyle, hatta döllenmeden de önce bir takım karmaşık süreçlerle başlar yeni bir yavrunun doğumu. Bu karmaşık sürecin en başında sevgi olduğu da düşünülürse gerçekten epeyce karışıktır. Sözcükler de böyledir, karmaşık bir süreç içinden çıkıverirler, bazen anlayamazsınız ne zaman doğduğunu, dilinizde buluverirsiniz. Türkçede sözcüğe giden yolları zaman zaman anlatırım, pek çok yol yöntem var. Bu yazımda dilcilerin üzerinde durmadığı, farkına varılmayan bir yoldan söz edeceğim. Halk dilinde kendiliğinden ortaya çıkmış bir yoldan...
Aynı sözcüğün yanlış söylenişleri ya da ağızlarda aldığı farklılıklar yeni bir sözcük olarak çıkabiliyor karşımıza. Aynı sözcüğün farklı söylenişle iki ayrı sözcüğe dönüşmesinin sayılı da olsa bazı örnekleri var dilimizde:
“Düzmek” ile “ dizmek” aynı sözcüktür, ancak giderek iki ayrı sözcük olmuşlar. “Çağırmak” ile “çığırmak” da aynı sözcüğün farklı söylenişleri olduğu halde, zamanla iki ayrı sözcüğe dönüşmüştür. “Yaradan” ile “yaratan”, “abdal” ile “ aptal”, “bastırma” ile “pastırma” sözcüklerinde de aynı durum görülür. “Bebe” ile “bebek” de aynı sözcükler değil mi aslında? Örnekleri çoğaltalım isterseniz: Aşılamak- aşlamak, ayraç-ayıraç, niye-neye, ela-ala, ilmek-ilmik, avare-avara, il-el...
Şuraya gelmek istiyorum: “Eğlenmek” sözcüğünün yanı sıra halk dilinde bir de “eylenmek” var. Halk gülüp oynamak ya da dalga geçmek anlamında “eğlenmek” derken, beklemek, oyalanmak anlamında da “eylenmek” der. Halk dilinde “bekle, dur” anlamında “eylen” kullanılır. Birini ya da bir şeyi ararken, her sesi vurgulayarak “nerede” deriz. Ancak çok yakın, az kaldı anlamında “nerdeyse” diyoruz. “Nerdeyse vuracaktım” örneğinde olduğu gibi. İşte size aynı sözcüğün iki ayrı sözcüğe dönüşmesi... “Bayağı” sözcüğü de iki ayrı anlamda farklı söyleniyor: “Baya para kazandık” derken “epey” demek istiyoruz; “bayağı kadın” dediğimizde “basit, adi” demek istiyoruz. “Ama” ile “amma” sözcükleri de aslında aynı sözcükler olduğu halde, ne kadar farklı kullanılıyorlar.
Eski Yunan’da pek çok Tanrı vardı. Bir dil Tanrı’sı da var mıydı acaba? Öyle bir dil Tanrı varsa, halk o Tanrı’ya aydınlardan daha yakındır. Belki de o Tanrı’nın kendisidir halk.