29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Stratejik müttefik mi, stratejik düşman mı?

İhsan Sefa

İhsan Sefa

Site Yazarı

Harbiyeli, hatta liseli yıllarımdan beri stratejik müttefik denilince aklıma ilk gelen Amerika idi. Güvenilir dostumuzdu ve hemen hemen her konuda Amerika örnek alınırdı.

Biz NATO ya girdik ama farkında olmadan Amerika içimize girmişti. Başta askeri eğitim sistemimiz olmak üzere harekat ve lojistiğe ilişkin neredeyse tüm talimnameler NATO ile uyumlu olmak adına Amerikan Ordusunun kullandığı talimnamelerden tercüme ya da kopya olarak hazırlanmıştı.

Harbiyeli yıllarımızda dost ve müttefik olarak Amerika’yı bilirken SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)ni Türkiye’ye saldırmak ve boğazları ele geçirerek Akdenize inme hayalindeki en büyük düşman ve emperyalist ülke olarak tanıyorduk . Daha doğrusu bize öyle tanıtılıyordu. Geçmişte doğrudan ülkeleri işgal ederek sömüren emperyalizmin şekil ve yöntem değiştirerek işgal yerine ülkelerin dostu görüntüsüyle içine yerleştiğini o yıllarda göremiyorduk

NATO ya daha doğrusu onun asıl patronu ABD ye öyle bağlanmış ve öylesine inanıp güvenmişiz ki bize verdiği her bilgiye her istihbarata sorgusuz sualsiz güveniyor ve inanıyorduk. Bizi öyle seviyorlardı ki sormayın uçaklar , gemiler, denizaltılar toplar tüfekler hibe ediyorlardı. Efendim az kullanmışlarmış yeni teknolojisi gelişince envanterden çıkarıyorlarmış da bize hibe ediyorlarmış. Tabi biz işin aslını çözene kadar o hurdaların yedek parçalarını fahiş fiyattan satarak kanımızı emdiler. Yeni silah almaya kalkınca da asla teknolojisini vermedikleri gibi silahları da çok yüksek fiyattan satmaya devam ettiler. Daha önce de yazmıştım verdikleri istihbaratla çevremizde sunni düşmanlar yarattılar ve bizi gereğinden fazla silahlanmaya zorladılar. Avrupa’nın en fakiriyiz ama an güçlü ordusuna sahip olmakla övünüyorduk. Stratejik ortağımızdan almaya mecbur bırakıldığımız silahlara gidiyordu ürettiğimiz incir üzüm fındık vs. Sonradan bunlar da yetmeyince borçlanmalar başladı. Biz yine de stratejik ortağımıza güveniyorduk.

1964 de Kıbrıs’da Makarios’un başlattığı Enosis ( adayı Yunanistan’a bağlama) girişimine karşı anlaşmalardan kaynaklanan müdahale hakkımızı kullanmaya kalktığımızda Stratejik ortağımızdan ilk tokadı yedik. Ünlü Johnson mektubu. Özetle benim verdiğim silah ve çıkarma gemileri ile adaya müdahale edemezsiniz dediler.

1974 de anlaşmalardan doğan haklarımız kullanarak Kıbrıs’a müdahale ettik. Ardından dostumuz müttefikimiz Amerika bize silah ambargosu koydu. Aklımız başımıza geldi ve NATO ya girince kapattığımız milli savunma sanayini tekrar oluşturmaya başladık .

ABD her nerede bir müdahaleye gerek görüyor ise NATO yu kullanıyor ve en önde de Türk askeri göreve gönderiliyordu. Somali, Afganistan, Lübnan gibi. Dostumuz müttefikimiz Amerika’ya hala güveniyor, NATO nun en sadık müttefiki olmakla da övünüyorduk . Oysa o NATO tehditlere karşı bizi korumak yerine sinsice bölme parçalama amacındaymış.

Orta ve yüksek irtifa hava savunma sistemine ihtiyacımız oldu. Ortak üretim ve teknoloji transferi de olsun istedik NATO ve ABD olmaz dediler biz yapalım siz alın. Çin ile ortak üretim dahil anlaşmaya varmıştık ki NATO olmaz dedi bizden al dedi. ancak ihtiyacımıza cevap verecek füzeyi vermediler. Rusya ile S400 anlaşmasına karşı çıktılarsa da Türkiye kararlılık gösterdi ve anlaşmayı imzaladı. Daha önce Yunanistan da Rusya’dan S300 almıştı NATO dan gık çıkmamıştı. Konu Türkiye olunca hepsi ayağa kalktılar.

Dostumuz stratejik müttefikimiz Amerika Türkiye ye bu yaz başından itibaren teslimatına başlanılacak olan F-35 savaş uçaklarının teslimatını durdurdu. Üstelik de bu proje 15 yıldan fazladır sürdürülen ve Türkiye’nin de üretimde ortak olduğu ( Bazı gövde ve kanat parçaları Türkiye’de TAİ tarafından üretilmekte) bir projedir.

Durun daha bitmedi

Dostumuz Stratejik müttefikimiz Amerika’nın 15 Temmuz da foyası iyice meydan çıkmadı mı? Çıktı

PKK yı yıllardır silahlandırdığı ortaya çıkmadı mı? Çıktı

Yıllardır ülkemizin başına bela ettiği PKK/PYD ye açıktan kara ordum demedi mi? Dedi

Son 3 ayda PKK/PYD ye 5 bin tır silah vermedi mi? Verdi

Son 15 günde PKK, ABD füze ve roketleri ile saldırarak a 7 askerimizi şehit etmedi mi? Etti

Daha çok örnekleri sizler de sıralayabilirsiniz

Şimdi siz karar verin Amerika Stratejik ortak mı? Stratejik düşman mı?